bugün

ezan okunurken muzigin sesini acmak

öncelikle ezanın tanımı, tarihteki ve dindeki yerini bilip de hakkında yazı yazılması gereken başlık.

'ezan okunurken muzigin sesini acmak' hakkında yorum yapmadan önce neleri bilmeli ya da düşünmeliyiz, hiç düşündük mü?

ezan: camide namaz kılacak müslümanları aynı vakitte bir araya toplamak için yapılan çağrı. ezan, hz muhammet zamanında bu işlevi yerine getirmek için ortaya çıkmış bir uygulamadır. dindeki yeri geleneksel olmasıdır, yani bir farziyeti yoktur. hz muhammet zamanında ve ondan sonra devam eden süreçte saat, takvim gibi araçlar olmadığından devam ettirilmiş bir uygulama. bir ilahiyatçı çıkıp da, günümüzde ezan okunmayabilir çünkü eski işlevselliğini yitirmiştir, derse eğer kimse ona çıkıp da ,vay efendim sen nasıl ezanı kaldırmaya çalışırsın , diyemez.
kaldı ki ezanın bugünkü uygulanış şekline baktığımızda eskisi gibi yüksek bir yere çıkıp okunmadığını, hoparlörlerden yüksek sesle okunduğunu görüyoruz. peki insanlar ezanın okunmasına göre mi camiye gidiyorlar? hayır. evlerindeki takvime, saate vb araçlara bakarak vakti öğreniyorlar. demek ki ezan eski işlevselliğini yitirmiş. tabi özellikle şehir yaşantısında geçerli bu durum.

ezana eğer bu açıdan değil de sanki allah ın emri (farz) gibi bakarsak hataya düşeriz. nitekim zamanında ezanın türkçe okunması vb tartışmalar en hararetli şekilde yapılmış. türkçe ezan tartışmasını yapmadan önce ezanı yukarıdaki tanımı içinde düşünmeliyiz. yüzyıllardır ezanı arapçasından dinlemeye alışmış bir topluma birden farklı bir dille dinletmeye çalışırsanız bu tepki yaratabilir; nitekim yaratmıştır da.
bir insanı düşünün, çocukluğundan itibaren yaşadığı yerde günde 5 kez ezan sesiyle yaşıyor. böyle biri için ezan , her şeyden önce bir alışkanlık olmuştur. bu insan yabancı bir ülkeye gitti mi bunun eksikliğini hemen farkeder. gelenekler, toplumsal yaşamın en önemli alışkanlıklarıdır. bu alışkanlıktır ki, geleneklerin zaman içinde tartışılmasını, eleştirilmesini ve değiştirilmesini zorlaştırır.

hz muhammet bugün yaşasaydı ve türkiye de bulunsaydı ezanı zorunlu görür müydü? tarihsel konular ve dinin yaşamın değişken yapısına uygun yorumu (muamelat) bu tür sorular sorularak irdelenmelidir.

meseleyi demokrasi ve özgürlük gibi konular ekseninde ele alırsak çok büyük hata ederiz. demokrasi çoğunluğun baskın tercihinin her alanda yaşanması demek değildir. hoparlörden okunan yüksek sesli ezan sadece inanmayanı rahatsız etmez. inanan bir insan da (ki evi camiye yakınsa) bundan rahatsız olabilir. burada hatırlayalım eski uygulama şeklini: bir defa hoparlör yok ve yalın insan sesi var. yani kulağı rahatsız edecek desibelde değil. yani bu meselenin demokrasi ve insan hakkından önce incelenmesi gereken yanı ezanın dindeki hükmü ve toplumsal yaşamdaki işlevselliğidir.

türkiye vb ülklerde dini konular hakkında yorum yapmak gerçekten büyük cesaret gerektiriyor. bu yüzdendir ki çoğu ilahiyatçı bu tür konular hakkında kendi yorumlarını söylemiyor ve eskiden yaşamış insanların söylediklerinin aynısını tekrarlıyorlar. bu tekrarlama yüzünden dinin muamelat alanına bakan konuları (ki bunlar yere ve zamana göre değişen şeyler) günümüz dünyası için yorumlanmıyor. ezan da muamelat alanının konusudur. yani hakkında yer ve zamana göre değişik hükümler verilebilir. ama günümüz ilahiyatçıları (istisnalar hariç) elini taşın altına koymaktan, eleştirilmekten çekindikleri için bu konularda yorum yapmıyor, yapamıyorlar. daha düne kadar mealinden kuran okumayı uygun görmeyip şimdilerde olabilir hükmü veren ilahiyatçıların bu alanda çok cesaret göstermeleri de beklenemez tabi.

neden bu kadar uzun yazdım, açıklamaya gayret ettim ve hatta neden yazının sonuna bu açıklamayı ekliyorum?
çünkü biliyorum; her insan alışkanlıklardan çıkıp, ezberletilenlerden ayrı düşünemiyor.
çünkü her insan allah ın lutfettiği aklı kullanmaya cesaret edemiyor.
güncel Önemli Başlıklar