bugün

çetav

mensubu olduğum adige sülalesidir.
soyluların ve zengin ailelerin çetavaları kendilerinden aşağı gördüklerini büyüklerimiz anlatırlar. hatta evlilik konusunda sorun çıkartılırmış.
Kelime anlamı olarak çetav kiakh gurubu lehçelerde keskin kılıç, besleney ve kabardey lehçelerinde kılıcı kesen kılıç anlamında kullanılmıştır. çerkeslerde sülaleler bağlı olduğun sınıfı da temsil ettiği üzere soylular aristokrasiyi, köylüler normal yaşamı ve çiftçiliği, çetavalar da savaşçı sınıfı temsil eden aileydi.
kafkasyadan sürgünle ayrılan çerkeslere yıllar sonra ikinci sürgün de 1923 yılında türkiyede yapılmış ve yıllar içinde çetav aileleri dağılmış olmaları hasebiyle birbirleriden çok uzaklaşmışlardır.
istiklal savaşı yıllarında ethem beyin en etkili askeri gücünü çetavlar oluşturuyorlardı.
Ethem Bey Kurtuluş Savaşı için görev verildiğinde Salihli Cephesi’nde Manyas ve Gönen civarından müfrezeler oluşturmuştu. Önemli müfrezelerden biri de “Manyaslı Şevket Bey” müfrezesi idi. Yunanlılara yapılan ilk baskında ilk Yunan esirini alan bu müfreze idi.
Ethem Bey 20 Nisan 1920 tarihinde Anzavur kuvvetlerinden kaçanları takiben Manyas’a geliyor. Manyas’ta Anzavur kuvvetlerinden 600 kişi Ethem kuvvetlerine katılıyor. Ethem’in süvari müfrezesi 5000 kişiyi geçiyor. Süvari müfrezesinin başına Manyas Mürüvvetler köyünden (Çizemuğ Hable) Takığ Şevket Bey’i komutan tayin ediyor.
‘Hiçbir başarı cezasız kalmaz’ derler. Ethem’ in Kuvay-ı Seyyare’yi dağıtmasından sonra o alayda ön planda olan komutanların kimi şehit olmuş, kimi asılmış, kimi 150’liklere dahil edilmiş, kimi kaçmış, kimi tehcir edilmiş ve tehcire o savaşçıların aileleri de dahil edilmiştir.
Ethem Bey Kuvay-ı Seyyareyi dağıtıp Yunan işgal bölgesine geçmeye karar verdiğinde Gördes’ten dağ geçitlerini kullanarak Eski Manyas köyüne gelir. Şevket Bey onun en iyi komutanlarından ve en güvendiği arkadaşlarındandı… Ethem Bey, kardeşi Tevfik Bey, Şevket Bey ve birkaç arkadaşı ile trenle izmir’e gelir. Anlaşma gereği hasta olan Ethem Hollanda Hastanesine tedaviye alınır.
Şevket Bey rivayete göre Ethem ile Atina’ya gidiyor. Dönüşü Dikili sahillerinden, diğer bir rivayete göre izmir’den oluyor. Hain damgasını yedikten sonra köyündeki aile efradı taciz edilince Şevket Bey gerekenlerin cezalarını veriyor. Bir rivayete göre askere ateş etmeyip bir çukurda intihar ediyor. Diğer rivayete göre birlik komutanı çavuş onu vuruyor.
Şevket Bey Müfrezesinde Manyas ve Gönenli çok olduğu için infial yaratıyor. Halk ve silah arkadaşları çok etkileniyor. Devlet herhangi bir ayaklanma olmaması için tehcir kararı alıyor. ilk önce Şevket Bey’in köyü olan Mürvetler köyü tehcir ediliyor. Bilahare diğer 14 köy tehcir ediliyor.
Büyüklerimden duyduğuma göre Dümbe köyü sakinleri –tabii sadece Çerkes olanlar– at ve öküz arabaları ile, gençler de at sırtında süvari olarak koruma ve kollayıcı görevini üstlenerek yola çıkıyorlar. Üzüntülerini belli etmemek için bölgelerinden ayrılana kadar armonika çalıyor, şarkı söylüyor, dans ediyorlarmış.
malatya,kayseri,hatay,çorum,ankara, (kafkasyaya dönme umuduyla) samsun ve yozgatta kalan ethem kuvvetlerinle birleşmek için tekrar yozgat tokat amasya havzasına dağıldılar.

gürol demir ailesinin bulunduğu kafile Kayseri – Aziziye’ de (Pınarbaşı) kalıyor. Tarihte Kafkasya kitabının yazan General ismail Berkok’un etkisiyle.
1978 yılında Kayseri’de çalışırken babam ziyaretime geldi. Dedem ailesini, eşi, iki kızı ve iki oğlunu yanına alıp Aziziye’den Kayseri’ye geliyor. Kiçi Kapı mahallesinde bir caminin minberini oyma ağaçtan dedem yapmış, onu gösterdi babam. Oturdukları ev de aynı mahallede imiş ama bulamadı. Dayısının oturduğu evi gösterdi. O evde bizim muhasebe müdürümüz oturuyordu. Babam en küçük kardeş o zaman, 10–11 yaşlarında.
Annemin dedesi Malatya’ ya kadar gitmiş ve orada vefat etmiş. Eşimin teyzesi yolda doğmuş. Arkadaşım Veli Çetin’in eşinin anneannesi küçücük bebekmiş. Bebeğin annesi, köye dönüşte evlerine yerleştirilmiş olan Pomak aile ile yapılan tartışmada öldürülmüş. Arada nasıl fırsat bulduysa bebeğini ekmek fırınının içine saklamış ve bebek öyle kurtulmuş.
Dönüş öncesi amcam Mahmut Demir 18 yaşlarında bir delikanlı. Atla geliyor, evi işgal edenleri çıkarıyor, tarlalarımızı ekenler tekrar ekmesin diye uzun süre tarlalarda yatıyor ve ekim zamanı tarafımızdan ekilmesini sağlıyor.
***
Hasan Tekin: Hayvan vagonlarına insanları balık istifi yerleştirmişler…
Dereköy bir Ubıh köyü. Kurucuları Pşakha sülalesinden Hasan ve Hüseyin. Sürgünde yaşananları babam üzerinden anlatacağım.
Yıl 1923. Babamlar 4 kardeş. iki ablası bir ağabeyi var. Günün birinde köye jandarma geliyor ve bir tebligatta bulunuyor: “Köyünüz şu tarihte gidecek. Her eve bir öküz arabası tahsis edilecek, o arabaya sığacak eşyalarınızı alacaksınız ve burayı terk edeceksiniz”.
Babam 10 yaşlarında, annesi Pşakha, babası Zek’o olan bir çocuk. Ablalarından biri Biga’da evli, köyde yaşamıyor, sürgünden muaf oluyor. Büyük ablası köyde, eşi ilyas, Manyas Değirmenboğaz köyünden. Milli mücadele yıllarında köyün muhtarı. Aksakal civarında Kurtuluş Savaşına katılan birliklerden birine köyden ekmek, çarık, hayvan koşumu ne bulduysa bir at arabasına doldurup teslim ediyor. Birliğin komutanı ona ileride gerekebilir diye bir belge veriyor. O belge sürgünden muaf tutuyor eniştem ve halamı.
Babam, annesi, abisi (18 yaşında) ve sadece Adıgece konuşabilen anneannesi sürgüne gönderiliyor. Nereye gideceklerini, neden gittiklerini, neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar.
Komşu köylerde ahbabı, eşi, dostu olanlar hayvanlarını teslim ediyorlar. ‘Dönersek gelir alırım, gelemezsem senin olsun’ gibi. Ya da ‘tarlamı sen kullan’ gibi. Götüremedikleri eşyaları yok pahasına satıyorlar. Bir kısım insan da hiç para vermeden jandarma kontrolünde yağmalıyor.
Bandırma yolu Sarıköy’ ün ortasından geçiyor. Sarıköy’e yaklaştıklarında herkesin yol kenarında kendilerini izlediğini görüyorlar. Thamateler konvoyu durdurup emir vermişler; “Herkes en güzel kıyafetlerini giysin, gençler de düğün yapmaya başlasın”. Sarıköy’ü içleri kan ağlasa da aciz gözükmemek için düğün yaparak geçmişler.
Bandırma’ya varmaları tam 3 gün sürüyor. Atlı jandarma eşliğinde, tutuklu ya da esir götürür gibi götürülüyorlar.
Bandırma kırı denen yerde, her köye bir yer gösteriliyor. Açıkta konaklıyorlar. 10–15 gün diğer köylerin kamp yerine varmasını bekliyorlar. Hepsini hayvan vagonlarına balık istifi yerleştirip yola çıkarıyorlar. Tren belli yerlerde duruyor, babam kadınların çarşaflardan bir halka oluşturup ortasında sırayla tuvalet ihtiyaçlarını giderdiklerinden hüzünle bahsederdi. Ser-sefil bir halde Konya’ ya ulaşıyorlar, yine bir açık kamp oluşturuluyor. Kafkasya’dan sürgünde Konya’ya yerleşmiş olan Çerkesler duyuyor. Pşakha sülalesinden birisi geliyor. Babamın ananesiyle Kafkasya’dan tanışıyorlar. Sürgün ikiye ayırmış sülaleyi, hasret gideriyorlar. “Devlet mercileri ile görüşeceğiz, sizi yanımıza alacağız” diyorlarsa da bu gerçekleşemiyor.
Konya’dan sonra amcam trenden atlıyor ve kaçıp görüştükleri akrabaları bulup onların yanında bir kaç ay kaçak olarak kalıyor. Ardından da bir şekilde Gönen’e, köye dönüyor, bir süre kaçak yaşıyor.
Konya’dan sonra babamın bildiği ikinci durak Nevşehir ve ardından da Kayseri. Kayseri’de hepsi dağıtılıyor. Bizimkiler de bir göz odaya yerleşiyor. Bu arada kış bastırıyor, üşüyorlar. Babamın gizli götürdüğü bir baltası varmış. Yerleştiği yerin karşısındaki kayısı bahçesinden bir dal kesmek istiyor. Balta sesini duyan ev sahibi bağırdıkça babam kaçıyor, sonra tekrar girip kesmeye devam ediyor, bir kaç denemeden sonra yakalanıyor. Başlıyor ağlamaya. Adam neden yaptığını sorunca anlatıyor hikayesini. Adam eve götürüyor, Ermeniymiş, 3 kızı varmış. Babamı yedirip içirmiş, ısıtmış, hatta kızının şalvarlarından giydirmiş. Babam iyice kendisine geldikten sonra kızlarıyla bizimkilerin evlerine odun göndermiş. “Sen Çerkessin, atlardan anlarsın, seyisim olup atlarıma bakar mısın?” teklifinde bulununca babam kabul etmiş. Her gün atlara bakıyor, tımarlıyor, gezdiriyor..; yevmiye olarak sanırım 1,5 kuruş alıyor.
Her gün iş çıkışı babam fırına gidiyor, yeni çıkacak ekmekleri bekliyormuş. Eve gidene kadar sıcak ekmeklerle vücudunu ısıtmak için. Öylesi bir yokluk yaşadıkları.
Oturdukları evin önünden fötr şapkalı bir adam geçermiş. Tahminin bir devlet memuru. Ermeni adam bu memur ile konuşuyor. Adam babama tercümanlık yapmasını ve annesiyle konuşturmasını istiyor. ‘Neden buraya geldiklerini, devlete isyan edip-etmediklerini’ vb. soruyor. Babaannem isyanı kabul etmiyor, babamı göstererek “Bu çocuk babasını hiç bilmez, çünkü Çanakkale’de kaldı” diyor. Ayrıca aileden savaşlarda şehit olanları anlatıyor. Adam “Gönen’e sorulsa sizin temiz bir geçmişiniz olduğuna dair cevap gelir mi?” diye soruyor. Babaannem olumlu yanıt veriyor.
Aylar sonra aynı adam tekrar geliyor. Gönen Askerlik Şubesine bir yazı ile durumu bildirmiş, geri dönüş için başvuruyor yani. Yanıtta bizimkilerin ailesinden 11 kişinin savaşlarda şehit olduğuyla ilgili bir bilgi de varmış. Gönen’e dönüş izni çıkıyor böylece ama paraları yok. Aynı adam bu konuda da yardımcı oluyor. Belediyeden belediyeye ulaştırılmaları için resmi bir evrak veriyor. Bu evrak ile, yolları üzerindeki belediyelerde doyuruluyor, kalmaları sağlanıyor, diğer belediyeye kadar ulaştırılıyorlar. Yolculuklar bazen yürüyerek bazen at veya öküz arabasıyla oluyor. Belediyelerde farklı muamele görüyorlar. Bazı yerlerde çok insani davranıyorlar, bazı yerlerde de çok kötü.
Kayseri’ den Gönen’ e yolculukları yaklaşık iki buçuk ay sürüyor. Kısa bir süresi Nevşehir’de geri kalanı Kayseri’de olmak üzere sürgünlükleri yaklaşık iki buçuk sene sürmüş bizim ailenin. Dereköy’e ilk dönen bizimkiler. Bir süre sonra sürgün kararı toptan kaldırılıyor. Köyden bir veya iki kişi sürgünde ölmüş.
Döndüklerinde ayrı bir sıkıntı yaşıyorlar. Evlerine Pomaklar yerleştirilmiş. Zamanla kendi evlerini alabiliyorlar. Hayatı sıfırdan yeniden kurmak zorunda kalıyorlar. Köyde özgür bir ortam da yok. Örneğin muhtarı kendileri seçemiyor, kaymakam köy dışından birisini atıyor. Adıgece konuşmak yasak. Pşıne çalmaya kalksalar hemen jandarma gelip pşineyi kırıp “Rusya mı burası, bunu çalmayacaksınız artık” diye müdahale ediyormuş. Yaklaşık 1935’lere kadar sürmüş bu baskı.
Sürgünden sonra her Çerkes köyüne muhacirler yerleştirilerek bilinçli olarak karıştırılıyor.