bugün

can dündar

bir yazısı vardır ki...

--spoiler--
Asıl eksiklik, çareyi başkasında
aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. Önce yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik. Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi. Biraz büyüdükten sonra,
kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan o tuhaf
duyguyu hissettik:

Bir yerde bir eksik var dedik. Korktuk. "Bunun sebebi ne?" diye sorduk
kendimize. Cevabı yapıştırdık: "Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var. O
yüzden eksiklik hissediyoruz". Peki, neye sahip olmamız gerekiyor? çocukken
"yaşımız küçük" diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz. Kurallar,
yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.
Büyüdükçe Bir şey degişmedi.
Yine huzursuzduk. içimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu: "Bir eksik
var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu igrenç duygudan? Nasıl geçecek
bu? Aklımıza yeni cevaplar geldi:

Okulu bitirince geçecek. işe girince geçecek. Para kazanınca geçecek. Tatile
gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık. işe girdik. Kartvizit aldık.
Çalıstık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık. Eve yeni eşyalar
aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik. Kartviziti değiştirdik. Daha
çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık. Geçmedi. "Bir
yerde bir eksik var" hissi, hala orada duruyordu. Bu sefer de "Sevgilimiz
olunca geçecek" dedik. "Yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız.
"

Beklemeye başladık. Derken, biri çıktı karşımıza. aşık olduk. Ve anında
başka biri olduk. Daha
güçlü, daha guzel, daha akıllı biri. Hesap
cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi
sağlamamıştı. Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük
sevgi ve hayranlık gördük. Sevgilimizin gözlerinde Tanrı' yı gördük. Işığı
gördük. "Tünelin ucundaki ışık bu olmalı" diye düşündük "kurtulduk".

Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi. Ya
da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi. Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi. Telefonu
açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak zorunda
kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir terslik
olduğunu. Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi,
bizdik. Fark etmez. Sonuçta aşk bitti. Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar

yalnızız. Başladığımız yere döndük.

Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik,
her yere baktık. Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı. içimize bakmadık.
Eksik parçayI dışarda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.
Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi
sevmedik. Şaşıracak bir şey yok, tabi ki sevmedik. Kendimizi sevsek bu kadar
koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır mıydık?
Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar
mıydık? Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi
başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir
etmiyor. insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. "Herkes
beni sevsin" diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine şart

koyuyor, sinir koyuyor. Oysa "kendime duyduğum sevgi bana yeter" diye
düşününce, kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor. Her şey
bir oluyor. iste o zaman perde aralanıyor. Acı diniyor. iste o zaman başka
biri bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının hüküm sürdüğü
sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.

CAN DÜNDAR
--spoiler--