bugün
- narin güran19
- karton toplayan çocuk silik yemelidir10
- jose mourinho23
- klarnet calan sarapci koala 68
- sabah başlayan baş ağrısı9
- anın görüntüsü30
- sözlük erkeklerinin sözlük kızlarına karşı tutumu13
- bütün sözlük erkekleri alçaktır15
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı18
- neden sürekli kabız oluyorum18
- sudekiray16
- sari renkli seker15
- victor osimhen9
- bik bik'in mutfağına konuk olmak15
- mert hakan yandaş12
- eve çağıran erko18
- bimde çalışanda akıl var mı16
- metin arolat46
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı109
- fenerbahçe taraftarı30
- ismail kartal9
- the crying one9
- okan buruk19
- fenerbahçe nasıl kurtulur10
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri18
- gabriel sara'ya 19 milyon veren mallar9
- fenerbahçe9
- siber güvenlik başkanlığı10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı10
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- aranızda medyum olan var mı12
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- b'u r c u23
- ya tarkan da ölürse10
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm11
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
bir yazısı vardır ki...
--spoiler--
Asıl eksiklik, çareyi başkasında
aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. Önce yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik. Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi. Biraz büyüdükten sonra,
kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan o tuhaf
duyguyu hissettik:
Bir yerde bir eksik var dedik. Korktuk. "Bunun sebebi ne?" diye sorduk
kendimize. Cevabı yapıştırdık: "Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var. O
yüzden eksiklik hissediyoruz". Peki, neye sahip olmamız gerekiyor? çocukken
"yaşımız küçük" diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz. Kurallar,
yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.
Büyüdükçe Bir şey degişmedi.
Yine huzursuzduk. içimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu: "Bir eksik
var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu igrenç duygudan? Nasıl geçecek
bu? Aklımıza yeni cevaplar geldi:
Okulu bitirince geçecek. işe girince geçecek. Para kazanınca geçecek. Tatile
gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık. işe girdik. Kartvizit aldık.
Çalıstık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık. Eve yeni eşyalar
aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik. Kartviziti değiştirdik. Daha
çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık. Geçmedi. "Bir
yerde bir eksik var" hissi, hala orada duruyordu. Bu sefer de "Sevgilimiz
olunca geçecek" dedik. "Yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız.
"
Beklemeye başladık. Derken, biri çıktı karşımıza. aşık olduk. Ve anında
başka biri olduk. Daha
güçlü, daha guzel, daha akıllı biri. Hesap
cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi
sağlamamıştı. Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük
sevgi ve hayranlık gördük. Sevgilimizin gözlerinde Tanrı' yı gördük. Işığı
gördük. "Tünelin ucundaki ışık bu olmalı" diye düşündük "kurtulduk".
Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi. Ya
da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi. Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi. Telefonu
açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak zorunda
kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir terslik
olduğunu. Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi,
bizdik. Fark etmez. Sonuçta aşk bitti. Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar
yalnızız. Başladığımız yere döndük.
Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik,
her yere baktık. Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı. içimize bakmadık.
Eksik parçayI dışarda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.
Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi
sevmedik. Şaşıracak bir şey yok, tabi ki sevmedik. Kendimizi sevsek bu kadar
koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır mıydık?
Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar
mıydık? Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi
başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir
etmiyor. insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. "Herkes
beni sevsin" diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine şart
koyuyor, sinir koyuyor. Oysa "kendime duyduğum sevgi bana yeter" diye
düşününce, kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor. Her şey
bir oluyor. iste o zaman perde aralanıyor. Acı diniyor. iste o zaman başka
biri bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının hüküm sürdüğü
sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.
CAN DÜNDAR
--spoiler--
--spoiler--
Asıl eksiklik, çareyi başkasında
aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. Önce yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik. Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi. Biraz büyüdükten sonra,
kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan o tuhaf
duyguyu hissettik:
Bir yerde bir eksik var dedik. Korktuk. "Bunun sebebi ne?" diye sorduk
kendimize. Cevabı yapıştırdık: "Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var. O
yüzden eksiklik hissediyoruz". Peki, neye sahip olmamız gerekiyor? çocukken
"yaşımız küçük" diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz. Kurallar,
yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.
Büyüdükçe Bir şey degişmedi.
Yine huzursuzduk. içimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu: "Bir eksik
var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu igrenç duygudan? Nasıl geçecek
bu? Aklımıza yeni cevaplar geldi:
Okulu bitirince geçecek. işe girince geçecek. Para kazanınca geçecek. Tatile
gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık. işe girdik. Kartvizit aldık.
Çalıstık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık. Eve yeni eşyalar
aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik. Kartviziti değiştirdik. Daha
çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık. Geçmedi. "Bir
yerde bir eksik var" hissi, hala orada duruyordu. Bu sefer de "Sevgilimiz
olunca geçecek" dedik. "Yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız.
"
Beklemeye başladık. Derken, biri çıktı karşımıza. aşık olduk. Ve anında
başka biri olduk. Daha
güçlü, daha guzel, daha akıllı biri. Hesap
cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi
sağlamamıştı. Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük
sevgi ve hayranlık gördük. Sevgilimizin gözlerinde Tanrı' yı gördük. Işığı
gördük. "Tünelin ucundaki ışık bu olmalı" diye düşündük "kurtulduk".
Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi. Ya
da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi. Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi. Telefonu
açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak zorunda
kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir terslik
olduğunu. Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi,
bizdik. Fark etmez. Sonuçta aşk bitti. Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar
yalnızız. Başladığımız yere döndük.
Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik,
her yere baktık. Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı. içimize bakmadık.
Eksik parçayI dışarda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.
Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi
sevmedik. Şaşıracak bir şey yok, tabi ki sevmedik. Kendimizi sevsek bu kadar
koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır mıydık?
Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar
mıydık? Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi
başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir
etmiyor. insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. "Herkes
beni sevsin" diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine şart
koyuyor, sinir koyuyor. Oysa "kendime duyduğum sevgi bana yeter" diye
düşününce, kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor. Her şey
bir oluyor. iste o zaman perde aralanıyor. Acı diniyor. iste o zaman başka
biri bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının hüküm sürdüğü
sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.
CAN DÜNDAR
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar