bugün

submarine

oldum olası ada yaşantısı hep ilgimi çekmiştir. gerçi yarımada filmin çekildiği yer galler de. manzaralar, böyle alıp defterini bi şeylerini denizin kıyısına gitmeler, kayalıklarda kitap okumalar, denize karşı dialogları havanın genelde kapalı oluşu ama ben melankoliklik olarak algılamadım daha çok böyle bi sakinlik huzur olarak seçildi gözümde. zaten oliver ın odasını gördükçe mutlu oluyor insan. en azından bazılarımız.

''çoğu insan kendisini yeryüzünde benzeri olmayan bireyler olarak görür. bu düşünce onları her şey yolundaymış gibi yataklarından kalkmaları yemek yemeleri ve boş boş gezmeleri için motive eder'' böyle başlıyor film. bi de kişisel komaları sıradanlığa vurmak beni hep cezbeder. bu filmde de onu hissettim :

'' düşündüğüm kadarıyla yaşamın üstesinden gelebilmek için tek yol, kendimi tamamıyla bağlantısız bir gerçeklikte resmetmek'' oliver bunu söylerken çok doğaldı mesela. tuhaf olmak için tuhaf değildi. triplere girerken de triplere girdiğinin bilincindeydi * sevdim işte uzun lafın kısası benim için oldukça güzeldi. sonuçta tüm yorumlar subjektif.