bugün

asala

Ermeni terör örgütü. Ne yazık ki Nato müttefikimiz olan ülkeler tarafından beslenmiştir.
Abdullah Çatlı'nın Asala'ya zarar verdiği doğru olabilir ama ortadan kaldırılmasında ne gibi bir rolü var iyice araştırmak lazım.
Ama bu şerefsizler silahsız insanları, diplomatları hedef alarak kendilerini tat min etmişlerdir. işte biz bu aşamada yanlışlık yapıyoruz. Mücadelemizi karşı tarafın yöntemleri ile yapmak lazım. Dünyadaki büyük devletler kendi canlarını yakanlara karşı demokratik, hukuksal yöntemlerle değil onların kullandığı yöntemle karşılık vermektedir. Mesela ABD, 11 Eylül olaylarına Afganistan'ın gökdelenlerini bombalayarak karşılık vermedi değil mi? israil 3 vatandaşı öldürülünce Filistin'in altını üstüne getiriyor. Her ne kadar uyguladıkları yöntemler insanlık dışı olsa da bazen düşmanlarımıza anladıkları dilden cevap vermek gerekir.

Kaç Ermeni terörist öldürüldü bilmiyorum... Ama bu sayı ortalıkta dolaşmıyorsa demek ki yeterli değil...

Fransa'da son yaşanan terör eylemlerinden sonra basınımız Fransa tarihindeki ilk büyük terör eylemi olduğundan bahsetmiş. Murat Bardakçı da Habertürk gazetesindeki köşesinde köpürmüş doğal olarak. Yerden göğe kadar haklı bence, Çünkü Asala'nın 15 Temmuz 1983 tarihinde Fransa'nın Orly havaalanında bizi doğrudan ilgilendiren terör saldırısını ancak bizim basınımız unutabilir.

15 Temmuz 1983 günü öğleden sonra saat üçü tam on geçtiği sırada Orly Havaalanı'nda bilet işlemlerinin yapılıp bagajların alındığı Türk Hava Yolları bankosunun önünde büyük bir patlama meydana geldi. istanbul'a gidecek olan ikisi Türk, biri Amerikalı, biri isveçli ve dördü de Fransız sekiz yolcu hemen orada can verdi, altmıştan fazla yolcu da yaralandı.

Soruşturma, saatli bombanın aslında uçakta patlaması için hazırlandığını ama yapım hatası yüzünden bankonun önünde patladığın ortaya çıkardı. Bonbanın imalinde kullanılan yarım kiloluk Semtex cinsi patlayıcı, içerisinde benzin bulunan üç ayrı şişeye yerleştirilmiş ve bu yüzden de bazı yolcularda ağır yanıklar meydana gelmişti.

O dönem ASALA terörünün zirvede olduğu günlerdi, diplomatlarımız sık sık katlediliyordu ve Orly saldırısından bir gün önce, Brüksel'deki Türk Büyükelçiliği'nin idari ataşesi Dursun Aksoy da yine ASALA militanları tarafından katledilmişti...

Fransız polisi, ASALA mensubu olduğu düşünülen 51 kişiyi gözaltına aldı, soruşturma derinleştirildi ve bombanın Orly'ye Varujan Garabedyan isminde Suriye'li 29 yaşındaki bir Ermeni tarafından götürüldüğü ortaya çıktı. Bonba, Türk vatandaşı olan iki Ermeni'nin Paris'in banliyölerinden birindeki evlerinde yapılmıştı.

Garabedyan, Fransız polisine verdiği ifadede ilginç bir ifşaatta bulundu ve özür diledi: ASALA ile Fransa arasında yazılı olmayan gizli bir anlaşma vardı. Örgüt bu anlaşmaya göre Fransız topraklarında hiçbir eylemde bulunmayacaktı, bomba zaten Orly'de değil, uçak havada bulunduğu sırada patlamak üzere hazırlanmış ama bir yanlışlık sonucu havaalanında infilak etmişti, dolayısı ile anlaşmanın ihlali değil, sadece teknik bir yanlışlık sözkonusuydu!

ASALA, Paris'teki soruşturma devam ederken Fransız polisinin yaptığı gözaltıları protesto maksadıyla Tahran'daki Fransız Hava Yolları'nı da bombaladı ve bu son iki eylem, ASALA'yı o zamana kadar "özgürlük savaşçısı" olarak gören Fransa'nın politikasını tamamen değiştirmesine sebep oldu. Türkiye'ye karşı sertlik yanlısı hareketlerde bulunan Ermeni kuruluşlarının Fransa'daki faaliyetlerine son verildi ve Orly saldırısı ASALA'nın ortadan kaldırılmasının en önemli sebeplerinden biri kabul edildi.

Varujan Garabedyan ile bombayı imal eden Nayır Soner ve Ohannes Semerci adlarındaki iki Türk vatandaşı daha sonra mahkemeye çıkartıldılar ve Garabedyan müebbede, Soner 15, Semerci de on sene hapse mahkum edildiler. Ermeni diasporası 1995'te Fransız makamlarına Garabedyan'ın serbest bırakılması için bir milyon kişinin imzaladığı bir dilekçe verecek, Garabedyan ancak 2001'de serbest bırakılarak Ermenistan Başbakanı Andranik Markaryan tarafından törenle karşılanacaktı.

Orly saldırısı, Fransa'nın Cezayir Savaşı'nın sona erdiği 1960'lı senelerden sonra yaşanan en büyük terör olayı idi ve bizdeki malum "özürcüler" in hiç olmamış farzettikleri, basınımızın da günlerden bu yana hatırına bile getirmediği kanlı hadise işte böyle yaşanmıştı... (Murat Bardakçı, Habertürk,11.01.2015)

Biz, ülkemize, milletimize karşı açık açık düşmanlık güden, masum vatandaşımızı katledenleri havaalanında kahramanlar gibi karşılayanlara karşı sanki ezikmiş gibi kucağımızı açtığımız sürece uluslararası anlamda saygı duyulmayı beklemek boşuna. Ha şunu da söyleyeyim: kendimi sol ideolojisine yakın görüyorum. Ama solcu olmak demek salak olmak demek değildir. Ben sınırlarımız içinde yaşayan ermenileri düşmanımız olarak görmüyorum. Herhangi bir vatandaşımızdan farkları yok gözümde. Ama bir askerimiz, polisimiz şehit düştüğünde isterdim ki Hrant Dink'in katledilişindeki gibi bir tepki verilsin. Ermeniler Kurtuluş Savaşı'mızın olduğu dönemde bağımsız bir ülke kurmak adına büyük bir kumar oynadılar ve kaybettiler. Kazanmış olsalardı bugün Doğu Anadolu Bölgesi ülkemiz sınırları içinde olmayacaktı. O dönem balkanlarda yaşadığımız bozgundan sonra sorun çıkarak Ermenilere karşı belki biraz ağır bir kararla tehcir yaşanmış ama ülkenin içinde bulunduğu şartlara göre de en insancıl yöntem seçilmiş. Elbette bir dolu suçsuz, günahsız ve kültürümüzün bir parçası olan Ermeni kökenli vatandaşlarımız da canlarından olmuştur ama olay bir varoluş mücadelesi olduğu için biraz da bu gözden bakmak gerek. Bu sebeple ki Ermenilerin bugün soykırım diye yırtınmaları ya da Asala gibi terör örgütlerinin gözümde haklı kılacak bir yanları yok.