bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

"bitsin" marka el bombasının "hoşçakal" marka pimini çekip kucağıma bıraktığın günden beri parçalarımı topluyorum kadiköy sahilinden... daha kaç kere parçalanabilirim bilmiyorum... daha kaç kere parçalarımı toplarım etraftan...

hep böyle mi olur? giden kazanıp kalan kaybeder mi hep?

seven acı çeker vazgeçen mutlumu olur?

kucağıma bıraktığın hüznü toparlamaya çalışıyorum... yeniden başlamaya çalışıyorum hayata... ne kadar zormuş uzun zamanlar sonra aşkı yok etmek...

sevgiyi bastırmak ne kadar zormuş... dizginlemek yanına gelmek üzere hazır bekleyen yüreğimi...

düşünüyorum... bir hata ne kadar büyütülebilir? ne kadar yok edilebilir bir sevgi? nasıl bastırılır sevda değmiş atardamar?

kızıla sevdam kızıl saçlarından olsa gerek... başka bir şehri sevmem içinde senin nefes almandan olsa gerek?

parçalarımı topluyorum...

bir oyun gibi... tamamlayamıyorum resmi... sen eksik kalıyorsun her defasında kız kulesi manzarasının... gözlerin eksik kalıyor maviliğini izlerken boğazın...

eksik kalıyor yüreğimde bir zamanlar senle doldurduğum boşluklar... sen eksilmiyorsun...

acı çaprazlama keserken tüm bedenimi... ben kanlarını yok edemiyorum her akışında senin adını yazarken tenime...

avuçlarımda vazgeçmişliğinin meyvesi... parçalanmasın yüreğim diye koşturuyorum...

ah şu lanet olası sıgara nefes nefese bırakıyor beni -ki sen hiç istemezdin sıgara içmemi-...

adalara giden her vapurda nefretim daha çok artıyor kendime... ben ki inciltmemek için seni kendimi parçalamaya hazırken...

yokluğun hayallerimde yer buluyor... sen bir oyunu sahnelerken o izbe ve kimsenin izlemediği sahnede...

ne kadar kötü olsada içinde bulunduğun şehir, sen varsın diye cennetim oluyor fabrika bacalarından tüten duman, işçilerin yorgun yüzü...

acı yavaş yavaş oturuyor yüzüme... yüzüm yeryüzün olmuştu sen sol yanımda yüzümü okşarken...

"can işte acıyor" derken ben sana senin ayaklarınla ezdiğin yeşil bir yeryüzü yok oluyor... sen ayaklarınla fark etmeden yeşile boyanmış bedenimi eziyorsun...

sevgi sözcüklerini sözlerken gözlerinin için bakar, gözlerin senden habersiz kalbini yansıtıyor... sen kalbine değil gaddarlığına yeniliyorsun...

ey sevgili; seni yaşatırken içimde her gün seni yenide dogururken yüreğimde, sen hiç bilmeden bunu güzel bir güne uyanıyorsun hiç uyumadığım bir gecenin ertesinde...

sevmenin yükünü taşıyamamışken sırtında... sevgime karşılık verememişken sevdiğin halde... acımasızlığını savunarak "git" diyorsun...

bedenim gitsede, elini tuttuğum zaman sen fark etmesende toplamaya çalıştığım parçalarımı sende bırakıyorum... onlara iyi bak... senden kalanları sana bırakıyorum...

yükleyip sırtıma yokluğunu yollar aşıyorum... yollar her baktığımda sana çıkıyor... ben her uyandığımda sana gülümsüyorum...

sen ise görmeden gülümseyişlerimi yeni bir güne yeni bir umutla uyanıyorsun...

ben ölüyorum parçalarımı toplarken...

sen yeniden doğuyorsun...

güneş ısıtırken izmit köfezini...

(#2260104)