bugün

frankfurt okulu

neomarksizmin hakim olduğu, buradan da anlaşılabileceği gibi temel karakteri eleştirel felsefe olan düşünürler topluluğunun oluşturduğu bir akım.

özellikle kapitalizm eleştirisi ve ortodoks marksizmin eleştirisi, eleştirel toplum teorisinin temel niteliğidir. üyelerin farklılığı ve konu çeşitliliği itibariyle bu eleştirel teori homojen bir şey değildir. ancak eleştirel tavır hepsinin ortak niteliği olarak gözümüze çarpıyor. marks'ın felsefesi bu eleştirel tavrın perspektifini oluşturmaktadır. bu sayede hem ortodoks marksizmine hem de pozitivizme eşit mesafede dururlar.

marksizm ideolojiden arındırılarak temel kaynaklarına dönmeli. hegel'e, marks'a ve özellikle bu kaynak diye bahsettiğim -yani felsefeye bir dönüş vardır. marks'a dönüş felsefeye geri dönmek anlamı taşıyor olacak ki izlerini her yerde görebiliyoruz. neyse. burada şu bilgiyi de vermek gerektiğini düşünüyorum: ortodoks marksizmi, bilimi ve devrimci pragsisi merkeze alır.

kant'tan itibaren başlayan rasyonel soyutlamalara kuşkuyla yaklaşıyorlar. felsefi anlamda temel amaçları, marksçı söylemlere bağlı kalarak marks'ın teorisinde ön göremediği yeni fenomenleri marksçı açıdan ele almaktır. tekelci kapitalizm olgusu, işçi sınıfının devrim yapmaktaki yetersizliği okulun konuları arasında. asıl çalışma alanı, toplumsal fenomenlerin işleyişini ortaya çıkarmak ve onları açıklamaktır.

eleştirel yöntemde kullanılan marksizmin eleştiriciliği değildir. özellikle "das kapital"deki analiz değerlendirme metodu okul için örnek teşkil ediyor. buna göre bir kapitalizm eleştirisinde bulunurlar. klasik ekonomi kapitalizmi doğal bir süreç olarak kabul eder. oysa bu yaklaşım burjuva sınıfının lehinedir. kapitalizm, batı toplumunun rastlantıyla bulduğu bir sistemden öteye gitmemektedir.

- okul kapitalizmi negatif algılıyor

bilimselci bakışın mutlaklaştırılması da nasibini almış. burada en sert eleştiri doğa bilimlerinin yasalarının sosyal bilimlere aktarılmaya çalışılmasına gelmiştir. bu tarz bir tutum insan için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. -ki doğurdu.(pozitivizm geçtiğimiz yüzyıla 2 tane dünya savaşı sığdırdı) doğa bilimleri insanı açıklamakta yetersiz kalacaktır. yani burada insanın işte karaciğerinden filan bahsetmiyoruz tabi; yaratıcı doğa.

marksçı felsefenin pozitivizmle ilişkisi marks'tan sonraki marksistlere aittir. marks'ın böyle bir düşüncesi de yoktu zahir. neyse. determinist bilim anlayışına bağlı kalarak tarihin yasalarını keşfetme iddiası aynı zamanda onu yıkabilme iddiasına dönüşmüştür. burada ruslara giydiriyorlar kısacası. sovyet marksizmi bu yönde gelişti ne yazık ki. toplumu bilimsel öngörülere göre dönüştürme iddiası parti merkeziyetçiliğini geliştirdi. insanlar yabancılaştı. parti, her şeyin üstünde oldu. ortodoks marksizminin bu denli determinist olma isteği, insanın özgürlüğüne duyarsız kalmıştır.

kısaca böyle.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar