bugün

ingilizcenin bittiği an

sentence'lerin kifayetsiz kaldığı, vocabulary' in tıkandığı durumdur. bir kaç yıl önce ordu'da okuyan kuzenim, finaller sonrasi yanima geldigi zaman tanıştığımız bir turistle muhabbet ederken yaşadık. o zamanlar ortalama seviyelerde olan ingilizcemizle, körler sağırlar birbirini ağırlar diyerek başladik sevgili turistimizle sohbete. muhabbett ilerlerken turistimizin ki adi josh'tu, kendisinin asker olduğunu adana'ya gitmeden önce bir kaç gün gezip istanbul'da vakit geçirdiğini söyledi. bende gülerek ' really? you are not look like a soldier' deyip ( biraz minyon bir tipti, amerikan filmlerinde gördüğümüz o 190'lik kasli askerlere hiç benzemiyordu ) biz aramizda gülüşünce, duruma fransiz kalan kuzenim 'ne dedi' diye sordu bende hizlica, orduda askermiş dedim ve daha cümlemi bitiremeden kuzenim heyecanla josh'a dönüp 'i'm a student in ordu too' diyerek müthiş ötesi bir cümle kurmuş, benim krize girip güldüğmü görünce duruma uyanmiş, bize şaşkın şaşkın bakıp ne olduğunu kavramaya çalışan çocuğa durumu açiklamaya çalışmış başaramayinca da josh'un anlamsız bakişlari altinda yaklaşik beş dakika gülmüştük.