bugün

otobüs muavini

ankara özel halk otobüslerinde bulunanları beni deli eden meslek grubudur. otobüsün asla dolduğuna inanmamaları gibi, bilet kesmemeleri gibi, kaba olmaları gibi klişe özelliklerine zaten alışmıştık ama, en son karşılaşmış olduğum olan adam, beni bu meslek grubundaki insanlar hakkında daha da olumsuz düşünmeye sevk etti.
otobüste yolculuk ediyoruz. ben her zamanki gibi ayaktayım, demirlerden tutunmuş vaziyette, biletçinin tam önündeyim. otobüs nasıl kalabalık, anlatmak mümkün değil. orada bulunup o havasız ortamı ciğerlerinizde hissetmeniz lazım. bu havasız ortam beni yavaş yavaş germeye başladı. önce atkıyı çıkardım daha sonra da montunun önünü açtım. otobüsteki camların çoğu kapalı, açık olanlar da azıcık ucundan açık, o derece bir ortam. bu zamana kadar biletçi tayfayla iletişim kurmayı reddetmiş olan ben, baktım ki olacak gibi değil, biletçi vatandaşa camı açabilip açamayacağını oldukça kibar bir dille, onu adam yerine koyarak sordum. adam yüzüme baktı ve "arkadaki cam açık" dedi. döndüm baktım arkaya cam azıcık aralanmış. neyse dedim, ya sabır. adama tek kelime laf etmedim. yan çevrede hafif homurdanmalar başladı "burası çok sıcak oldu" gibilerinden. arkadaş hiç üstüne alınmadı. kendisine rüzgar çarpacak diye camı, fazla mazot gidecek diye klimayı açmayan adam bizi buz gibi havada hamam gibi otobüste terletti. şikayet etsem dedim içimden, kim ilgilenecek sanki. en fazla sorarlar o da açtım der olur biter. otobüsü hınca hınç doldurup, insan konforunu sağlamayan şoförlere ve biletçilere, ayrıca kurbanlık koyun gibi taşınmamıza vesile olan belediyeye burdan selamlar olsun diyorum.