bugün

ahlak

insanoğlu her ne kadar binlerce yıllık bir evrim sürecinden geçmiş olsa da hala ilkel güdüleri olan bir yaratıktır. bu hayvansal iç güdülerini modern toplum anlayışının gerektirdiği şekilde bastırmakta, derinlere itmektedir.

toplum tarafından ayıp, yanlış, vb. değerlendirilebilecek tutkularını, davranışlarını kontrol etmeye çalışmakta, bunu; isteklerini bastırarak, yok sayarak ya da belirsiz bir tarihe erteleyerek yapmaktadır. ancak insanoğlu, yaradılışı gereği geçmişinden gelen ve evrim süresince törpülenmiş olan bu hayvansal güdülerini ne kadar derinlere itmeye çalışsa da en nihayetinde özünde aynıdır. bu sebeple insan temelde değişemeyeceği için yapacağı tek bir şey vardır. içinde bulunduğu topluluğa ayak uydurup kendisi dışında belirlenmiş normlara itaat etmek.

işte bu ayak uydurma süreci içinde daha önceden belirlenmiş kalıplara uyma zorunluluğu hisseden insan, tüm bu yazılmamış kurallar bütününe yapısının elverdiği ölçüde katılır ve katılımının büyüklüğü ölçüsünde de ahlaklı birey olarak kabul edilir.

burdan yola çıktığımızda ahlak aslında her insanın içinde yer alan vahşi güdülere, modernleşme süreci sonunda, vicdan denen ve yaradılışından çok sonra kendi kendine yarattığı mekanizma ile gem vurmaya çalışma çabasıdır. tabi ki bu arzuların bir kısmı belli zamanlarda gün yüzüne çıkmaya çalışacak, o zaman kendisiyle çatışan birey ya belirli değer yargılarına uyacak ya da daha fazla kendine hakim olamayıp toplumca ahlak dışı olarak adlandırılabilecek davranışları sergileyecektir.

bu sebeple kesin çizgilerle ayrılmış bir iyi ve kötü olamayacağı gibi bireyin tamamen ahlaklı ya da ahlaksız olması da mümkün değilidir.