bugün

never let me go

distopik eserlerin dünyasında olan okuyucu ve izleyici, filmdeki klonların neden insana dair birçok özelliği taşımasına rağmen kurtuluş için çaba sarfetmedikleri üzerinde kafa yormaz. örneğin brave new world distopyasında insanlar, henüz var olmadan önce yollandıkları dünyaya dair sınıflarını ve o sınıfın her özelliğini taşır. misal son kast olan işçi sınıfı, dayatılan her türlü şeyden hoşnutturlar, ve mutsuz olma hakları yoktur. aynı şekilde filmde kurulan klon dünyası, asıllarının ve tanrı insanın hizmetine sunulmuştur. bu sistem içerisinde sürekli denetlenirler üstelik, misal tommy ve kathy'nin erteleme için gittikleri evde miss emily ile bu durumu gösteren iyi bir diyalog yaşarlar;

--spoiler--
miss emily: erteleme yoktur, hiç olmadı. galeriyi ruhunuzda ne olduğunu görmek için kurmadık, ruhunuz var mı diye görmek için kurduk!

--spoiler--

yine aynı şekilde tanrı insan hizmetinde olduklarını gösteren harika bir sahnesi vardır, klonların geleceğine dair iyi detaylar verir. okula gelen kutular... içlerinde kırık eşyalar, kolu bacağı kopmuş oyuncak bebekler mevcuttur.

asıl inanılmaz olan, judy bridgewater kasediydi. henüz çocuk olan kathy'nin yatağında dinlerken orgazm olduğunu hissettiriyordu.

film fazlasıyla şiirsel anlatılmış, özellikle son sahnede kathy'nin karşıya geçemediği tellerle çevrilmiş sonsuzluk... ama hissediyordu, rüzgar; tellere takılmış kağıtların hışırtısını veriyordu ona. o bir klondu ve bunu tommy'den hediye aldığı kasette yankılanan never, never, never yükselişinden beri biliyordu.

nacizane tavsiyem, izlenilmesi yönünde. ruthun gerçekçi, insana en yakın karakter oluşu dahi görülmeye değer.

http://www.youtube.com/watch?v=4UX6tzE7P44