bugün
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız20
- crop giyen erkek9
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi19
- icardi1905 silik olsun kampanyası21
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- icardi190527
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- hamas bir terör örgütüdür20
- erkeğe ne hediye alınır34
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- futbolcu ismiyle nick almak11
- anın görüntüsü12
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım9
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
akpden kurtulmak için bunu bir fırsat olarak görenlerdir. bu insanların çoğunun ekonomik kriz gördüğünü zannetmiyorum. 2001 krizinde neler yaşandığını halen bile çok iyi hatırlarım. kriz dönemine kadar birbirlerini ötekileştiren insanların bir anda nasıl da birbirlerine sıkı sıkı bağlandığını da hatırlarım.
ama şu anda ekonominin çok iyi bir yolda ilerlediğini zannedenlere de tavsiyem, gazetelerin sadece spor sayfalarını okumasınlar. biraz baksınlar, ne oluyormuş. ne bitiyormuş. şu anda dış ticaret açığımız çok tehlikeli boyutlarda geziniyor. hakkını yememek lazım, mevcut iktidar 90lı yılların "laklakçı siyasetçileri" gibi ekonomiyi boşvermiş durumda değiller. ama onların da, bizim de yapabileceklerimizin sınırları var. bu ekonominin olumlu tablosunun da bir sınırı var.
şimdi çok basit bir ekonomik denklemden bahsedeyim size. bu hükümet döneminde yapılan ekonomik hamleler üretimi, teknolojiyi ve verimliliği o kadar fazla artırmadı. eski kara düzen de çok fazla değişmedi. argeye yapılan yatırım arttı, evet. bu belki de milenyum sonrası düzenin bir sonucuydu. fakat şurası bir gerçek ki, bu dönemde tekstilde, beyaz eşyada ve bunun gibi ülkeye ciddi katma değer sağlayan sektörlerde pek bir ilerleme kaydedemedik. hatta çoğunlukla eski göreceli üstünlüğümüzü de yer yer kaybettik. onun yerine büyük oranda torpil isteyen inşaat sektörü gibi sektörlerde büyüme kaydettik. işte sıkıntı burada. bizim insanımız teknoloji üretmedi, marka üretmedi, akıl üretmedi. onun yerine ekonomideki bu güvenli havada, iş adamlarımız devlet kademesindeki kıdemli dostlarının "referanslarıyla" girdikleri ihaleleri almaya çalıştılar. ve aldılar da. argeye gereken yatırım = 0. akıl üretme = yok. marka = yok. finansal olarak da ülke iyi durumdaydı ve yabancı sermaye de türkiye ve benzeri ülkeleri destekliyordu.
ama şimdi rüzgar tersine dönmeye başladı. bazı şeyler pek de iyi gitmiyor. işsizlik yüksek. türk lirası 10 yıllık akp iktidarı bazında hızlı değer kaybediyor. türk lirasının değer kaybetmesi o kadar sıkıntı değil belki, ama bunun kontrolsüzce ve hızlı olması yatırımcıları ürkütüyor. merkez bankasının elindeki rezervler, çok da işe yaramaz. devletin ekonomiye müdahaleleri çoğu zaman geçici etkiler yapar. sıkıntıyı çözmez. elbetteki, serbest piyasa ekonomisinde krizler neredeyse kaçınılmazdır. fakat benim canımı sıkan, türkiyede ekonomik krizden çok çok önce siyasi krizin baş göstermiş olması.
halkın kamplaşması, ortadoğuda yaşanılan gelişmelerin türkiyeye etkileri ve tüm bunların bir sonucu olarak insanların uzlaşma isteklerinin azalması; türkiyeyi ekonomik krizden çok daha kalıcı bir krize; politik bir krize sokmuş durumda. bu kriz, ekonomik krizin ve onun etkilerinin de derinleşmesine de sebep olacaktır. bizim bir an önce toparlanıp, ekonomide el ele, omuz omuza daha yeni ve daha sağlıklı adımlarla reformlar yapmamız ve bu konuda daha büyük bir konsensus oluşturmamız gerekiyor. ve şunu da hatırlamak gerekiyor, bu ülke krize girdiği zaman ne rte, ne kılıçdaroğlu, ne de bahçeli aç kalacak. biz aç kalacağız, halk aç kalacak.
ama şu anda ekonominin çok iyi bir yolda ilerlediğini zannedenlere de tavsiyem, gazetelerin sadece spor sayfalarını okumasınlar. biraz baksınlar, ne oluyormuş. ne bitiyormuş. şu anda dış ticaret açığımız çok tehlikeli boyutlarda geziniyor. hakkını yememek lazım, mevcut iktidar 90lı yılların "laklakçı siyasetçileri" gibi ekonomiyi boşvermiş durumda değiller. ama onların da, bizim de yapabileceklerimizin sınırları var. bu ekonominin olumlu tablosunun da bir sınırı var.
şimdi çok basit bir ekonomik denklemden bahsedeyim size. bu hükümet döneminde yapılan ekonomik hamleler üretimi, teknolojiyi ve verimliliği o kadar fazla artırmadı. eski kara düzen de çok fazla değişmedi. argeye yapılan yatırım arttı, evet. bu belki de milenyum sonrası düzenin bir sonucuydu. fakat şurası bir gerçek ki, bu dönemde tekstilde, beyaz eşyada ve bunun gibi ülkeye ciddi katma değer sağlayan sektörlerde pek bir ilerleme kaydedemedik. hatta çoğunlukla eski göreceli üstünlüğümüzü de yer yer kaybettik. onun yerine büyük oranda torpil isteyen inşaat sektörü gibi sektörlerde büyüme kaydettik. işte sıkıntı burada. bizim insanımız teknoloji üretmedi, marka üretmedi, akıl üretmedi. onun yerine ekonomideki bu güvenli havada, iş adamlarımız devlet kademesindeki kıdemli dostlarının "referanslarıyla" girdikleri ihaleleri almaya çalıştılar. ve aldılar da. argeye gereken yatırım = 0. akıl üretme = yok. marka = yok. finansal olarak da ülke iyi durumdaydı ve yabancı sermaye de türkiye ve benzeri ülkeleri destekliyordu.
ama şimdi rüzgar tersine dönmeye başladı. bazı şeyler pek de iyi gitmiyor. işsizlik yüksek. türk lirası 10 yıllık akp iktidarı bazında hızlı değer kaybediyor. türk lirasının değer kaybetmesi o kadar sıkıntı değil belki, ama bunun kontrolsüzce ve hızlı olması yatırımcıları ürkütüyor. merkez bankasının elindeki rezervler, çok da işe yaramaz. devletin ekonomiye müdahaleleri çoğu zaman geçici etkiler yapar. sıkıntıyı çözmez. elbetteki, serbest piyasa ekonomisinde krizler neredeyse kaçınılmazdır. fakat benim canımı sıkan, türkiyede ekonomik krizden çok çok önce siyasi krizin baş göstermiş olması.
halkın kamplaşması, ortadoğuda yaşanılan gelişmelerin türkiyeye etkileri ve tüm bunların bir sonucu olarak insanların uzlaşma isteklerinin azalması; türkiyeyi ekonomik krizden çok daha kalıcı bir krize; politik bir krize sokmuş durumda. bu kriz, ekonomik krizin ve onun etkilerinin de derinleşmesine de sebep olacaktır. bizim bir an önce toparlanıp, ekonomide el ele, omuz omuza daha yeni ve daha sağlıklı adımlarla reformlar yapmamız ve bu konuda daha büyük bir konsensus oluşturmamız gerekiyor. ve şunu da hatırlamak gerekiyor, bu ülke krize girdiği zaman ne rte, ne kılıçdaroğlu, ne de bahçeli aç kalacak. biz aç kalacağız, halk aç kalacak.
güncel Önemli Başlıklar