bugün

turizm sektörü

Bünyesinde barındırdığı emekçilerinin hayvan yerine konulduğu sektör. Herkes bu sektörü öve öve bitiremez, bacasız sanayi, doğal güzellikler, döviz girdisi, çiçekler, böcekler, deniz kum sahil. Ancak kişinin gördüğü bu muhtevi güzellik bir emekçi kitlenin ve onların maruz kaldığı pislikler üzerine kuruludur. insanlar gelir, hayat güzeldir, her şey yolundadır, kahkah kuhkuh, güneş,deniz,mojito,kumsal mutlu bir şekilde tatillerini yaparlar. Emekçiler ise bu pis sektörün esnek çalışma saati özelliğini çekmek zorundadır. Yasal olarak günlük 7.5 saat olan çalışma süresi bu sektörde 18 saati bile bulur. Çalıştığın tesiste konaklarsın bundan mıdır bilmem ama sana ırgat muamelesi yaparlar. Ezerler,ezerler,ezerler. Aşağılarlar,küfrederler. Sebebi ise performansını daha yükseğe çıkarmaktır, sömürdüğü kadarı yetmiyormuş gibi senden daha da fazlasını ister. Günlük cirosu 2.500 tl olan restaurantta 3 kişi çalıştığımızı bilirim ki bu da toplamda 75 lira gibi bir yevmiye yapıyordu. Düşünün 75 lira alıyoruz 2500 lira kazandırıyoruz. Bazen dönüp bakıyorum da çalıştığım arkadaşlarıma bundan şikayet eden tek kişi benim diğerleri kafasını eğip çalışmaya devam ediyor, seviyesizlikler yapıyor. Platon 'insan farkında olmadığı şeyden rahatsız olmazmış.'der. Sahi aslında bizden kaynaklı bu. Sen ırgat olursan adam da sana ırgat muamelesi yapar. Dönüp durdum, dönüp durdum, dönüp durdum. Düşündüm de, o halda iddia ediyorum, bu sistemi kökünden kazıyacak olan şey materyal koşulların dahilindeki iktisadi dönüşümler değil. Bilinç, bilinç bilinç.