bugün

curacao

15. yüzyılın ortalarında ispanyol sömürgesinden kurtulup Hollanda kolonisi olmuş bir Karayip cenneti. Hollandalılar adayı ispanyollar'dan aldıktan sonra burayı bir ticaret merkezi haline getirmişler ve mükemmel limanı ve jeopolitik önemi sayesinde ada kısa süre içinde bir köle ticaret merkezine dönüşmüş. Dutch West india Company Batı Afrika kıyılarından topladığı Afrikalı köleleri ilk önce buraya getirip, satış değerlerini artırmak için ortalama 2 yıllık bir eğitime tabii tutmuş. Sonrasında bu kölelerin birçoğunu kıta Amerika'sına satıp, bir kısmını da Curacao'da ev köleleri olarak tutmuşlar. *
Bu şehir hakkında güzel olan kısım ise bugünkü görünüşünün tarihi kadar kara olmamasıdır. Gemiyle gittiğimden dolayı limandan giriş yaptığım şehir, rengarenk ve mükemmel mimarilere sahip binaları, yol ortasında canlı müzik yapan müzisyenleri, şehri ikiye bölen istanbul Boğazı'na benzettiğim kanalı ve bu kanala kurulmuş, çok ilginç bir şekilde deniz araçlarının geçebilmesi için yana doğru açılan bir köprüsü ile mest etmiştir beni. Köprü denize sıfır inşa edilmiş (ya da yerleştirilmiş diyelim zira hareketlidir) ve duruş anında kanaldan deniz taşıtlarının geçme ihtimali yoktur. Belli aralıklarla bu köprü yukarıya değil, yana doğru açılır, geçecek olan vapur, gemi artık allah ne verdiyse geçer ve sonrasında bir daha kapanır. Böyle bir olayla daha önce karşılaşmamış olanlarsa aval aval bakar.