bugün

the barz

son yazısı aşağıda olan yazar.

------------dayak yemenin dayanılmaz hafifliği----------

Erkekler genelde dayak yemezler. Ben de yemedim. Ondan "bir arkadaşın" anısını anlatacağım size ama izninizle birinci ağızdan anlatacağım.

-------------

"Çıkışta bekle" dedi. Davete icabet etmemenin ayıp olduğu zamanlardı. Misafirperver arkadaşlar bölünerek çoğalmış. Biri önde dördü arkasında olmak üzere beş kişi olmuşlar. Kadroyu sağlam görünce her mantıklı insanın yapacağını yaptım.

Ateşe körükle gittim. "Ben de seni delikanlı bilmiştim lan"

Birine lafı koydum. Beşi bir yerde bozuldu.

Cep telefonunun lise öğrencisinin elinde olmadığı zamanlardı ama "Word of mouth" çok güçlüydü. Hatırı sayılı bir kalabalık oradaydı.

Dayak yiyeceksen bile adabıyla yiyeceksin ağa! Slow motion'da ceketi çıkarttım. Kalabalığa bir göz atıp en güzel kıza verdim ceketi. Üzerine kravatı. Çantayı onun ayaklarının dibine bıraktım. Aheste aheste kollarımı çemredim.

Mantıklı bir adam olsam "kimsin lan sen kimsin" ile süreye oynardım. Ayıracak birilerini beklerdim. Ama tam saha pres ile başladım maça. iyi ki de öyle yapmışım...

Elemana kafayı bir geçirdim ki benim kafam acıdı ama onun da burnu kanamıştı. ilki dağıldı. Bir an hepsini dövebilir miyim diye düşündüm. Ama sadece bir an...

sonra beni öyle bir dövdüler. Öyle bir dövdüler ki elimde tek kalan o "an" oldu. ikisi tuttu kolumdan biri karnıma öyle bir geçirdi ki nefesim kesildi. Birkaç saniyeliğine nefes alamıyorum sandım. iki büklüm oldum. O haldeyken gökyüzünü görebileceğimi düşünmezdim ama bir "diz" nelere kadirmiş...

Çocukların hakkını yemeyeyim. işlerinin ehlilerdi. itinayla dövdüler. Acele etmeden. Hazmettire hazmettire. Aslında o ana kadar iyi idare ediyordum. Ama burnunu kanattığım çocuk gelip burnumun ortasına öyle bir yumruk attı ki gözüm karardı. Böyle bir yumruk yediyseniz bilirsiniz yüzünüz uyuşur sanki. Yumruğa dair hatırladığım içten bir sızı gibi gelen "kıtırt" benzeri bir sesti. Sonrasında burnun kırıldığını anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.

iki seksen yerde yatıyordum. Dudağıma doğru süzülen ılık sıvı muhtemelen kan olmalıydı. Acı tahammül edilir hale gelip de gözlerimi aralayabildiğimde gökyüzü olmaması gerektiği kadar güzel geldi.

Kalabalık da elemanlar da hoşnuttu olan bitenden. Hesap kesilmişti. aslında Kalkmasam olurdu ya zorlana zorlana kalktım. Ceketimi verirken gururu okşanan ve etkilenen kız bile küçümseyerek bakıyordu bana. Kalktığımı görünce biri geldi. yumruğunu salladığını görüyordum ama kaçabilecek atiklikte değildim. Yumruğu kaşıma doğru geldi. Bunda çocuğun suçu yok. ben pek dik duramamıştım.

Yine yerdeyim. Evet. Çok güzel. Burnum yetmemişti şimdi bir de kaşım kanıyordu. Çocuklar tatmin olmuş. Dönüp ceketlerine gidiyorlardı ki kalabalıktan birileri beni gösterdi. Yine ayağa kalkmıştım. Durabildiğim kadar dik durmaya çalışıyordum. Birkaç saniye sonra tekrar yerdeydim. Ne güzel! artık kaburgam da sızlıyordu. Yerde yatma ve doğrulma sürem uzamıştı. Kaşımın kanadığı yerde şişlik olmuştu. Göz kapaklarım kan topluyordu. Sol gözümü açık tutmak için bile büyük bir çaba göstermem gerekiyordu. Bunun yerine sol gözümün kapalı olması daha kolaydı. zaten dayak yemek için iki göze ihtiyacım yoktu.

Yine kalktığımda kalabalığın algısı değişmişti. insanların daha ne kadar ayağa kalkabileceğimi, ne inatçı olduğumu düşündüklerini tek gözümle bile görebiliyordum. Yeniden yere yapışmam birkaç saniye bile sürmemişti.

Tekrar doğrulmaya çalışırken ceketimi tutan kız bağırdı "aptal mısın? kalkma!" Bana aptallıktan bile daha çok zarar verecek olan şeydi inadım. Ama ben haklıydım. Tek kişi Beni kavgaya çağırırken de haklıydım beş kişiden dayak yerken de. Benim haklı olduğumu da kalkamayacak hale gelene kadar dayak yemekte ısrarcı olacağımı da beni kavgaya çağıran çocuk biliyordu.

Yavaşça yanıma geldi. Önümde dikildi. Ben ayağa kalkana kadar bekledi. Elleri iki yana düşmüştü. Ben doğrulmak için epey bir uğraştım. Elimin tersiyle kaşımdan ve burnumdan akan kanları sildim. Sonra gözlerinin içine baktım. Sonra geriye kalan tüm gücümü toplayarak bir tokat attım. O yıkılırken ben de yıkıldım...

Önce çocuk kalktı. Başı önünde, sessiz sedasız arkadaşlarının yanına gitti. çantalarını ceketlerini alıp uzaklaştılar. Biraz önce bana acıyarak bakan kalabalık saygı ile kaldırdı beni yerden, koluma girip çeşmeye götürdü birileri. Kan tadından sonra ağzımı çalkalamak iyi geldi. sağlam Dayak yemek susatıyormuş adamı. O gün öğrendim ben de. Kana kana içtim sudan. Sonrasında derin bir huzur hissettim...

Niye yumruk atmadım da tokat attım diye düşünürüm hala. Madem son noktayı ben koyacaktım ses gelsin istedim herhalde. Umduğumdan fazla ses getirdi...

O ses önce dalga dalga kulaklara ulaştı. Sonra fısıltı oldu dudaklardan döküldü. Uğultular öyle çok arttı ki okulda duymayan kalmadı. Benim dakikalarca yediğim dayak efsane ise sonunda attığım tokat onu taçlandırandı.

Hah ne diyordum.

Dayak yiyeceksen bile adabıyla yiyeceksin ağa!