spice girls

Düşünün beş tane kız var ortalıkta, dördünün sesi kümesteki tavukların kuluçka zamanları çıkardıkları gıdaklamaları hatırlatıyor, bir tanesi için eh işte diyorsunuz.

Hiçbiri nota tutturamıyor, özel mikrofonlar, vocodor'lar sayesinde kayıt yapıyorlar, konserlerinde arkaya on tane backvokal dolduruluyor, yetersiz kaldıklarında çaktırmasınlar diye.

Bırakın beste yapmayı, iki kelimeyi yan yana getirip şarkı sözü bile yazamıyorlar, arkalarındaki anaokulu terk besteci-söz yazarı takımı, şimdiki X-generation döneminin provası niteliğinde şarkılar hazırlayıp bunların eline tutuşturuyor. ilerleyen dönemlerde o kadar aşağılanıyorlar ki, albümlere yalan olduğu halde besteci söz yazarı olarak isimleri konuyor.

Bir araya geldikleri seçmelere kadar müzikle bağlantıları müsamerelerde çığlık atmaktan öteye geçmiyor. Dans kurslarının gediklileri ama, Londra'daki bütün partilerde boy gösteriyorlar.

O kadar dünyadan bihaberler ki menejerleriyle olan sözleşmelerindeki bir madde yüzünden en çok satan ilk single'larından bir kuruş kazanamıyorlar, sonra mahkeme şu bu derken neyse ceplerine iki üç kuruş giriyor da makyaj paraları çıkıyor.

içinde ispanyolca sözler geçen bir şarkıyı seslendirmeleri için iki ispanyolca hocası ayılıp bayılıp işi yarıda bırakıyor. Kulak değil pide mübarek, kadın ne kadar telaffuz öğretmeye çalışsa da ha mermere ha bunlara, olmuyor olmuyor. Nihayet üçüncüsü erkekli komikli bir filmle öğretiyor.

Ve bu toplama şey, Atlantik'in iki yakasında fenomen haline geliyor.

Dünya ne garip değil mi?