bugün

özgür irade

bırakın bizim dünyayı, herhangi bir koşulda ya da evrende olması imkansız, metafizik irade türü. nedense özgür iradeyi savunan kesim tartışmayı determinizm vs özgür irade seviyesine indirgemeye bayılır. evet, determinizmin geçerli olduğu bir evrende özgür iradenin olması imkansızdır. fakat işin acı tarafı, determinizm olmasa da özgür irade olamaz.

kuantum fiziğinden sonra iyice coşan özgür iradecilerin düşünce tembelliğine çözüm olamayacaksa da, yine de, şansımızı deneyelim.

1- kuantum, atom altı parçacıklarla ilgilenir, bir belirlenemezcilik varsa oradadır. suyun deniz seviyesinde ve normal şartlarda kaç derecede kaynayacağı; saatte 60 km hızla giden bir aracın, 100 km'lik yolu ne kadar sürede alacağı; belli bir ampülün kaç volt elektrikle yanacağı gibi soruların cevabını rahatça getirebiliriz, çünkü atom üstü seviyede herhangi bir, senin özgür irade olarak adlandırdığın, randomlık yoktur.

2- hadi saçmalayıp diyelim ki, kuantum fiziği her seviyede her boyutta geçerlidir, bu demektir ki her olgu random oluyor, su 100 derecede de kaynayabilir 80 derecede de. güzelim özgür irade bunun neresinde? ben seçimimin ya da kararımın tam olarak neye neden olacağını bilemezsem nasıl özgür iradeye sahip olmuş olurum? yani mesela su içmek istiyorum; su içmek için yerimden kalkıp, mutfağa gidip, şişe suyun kapağını açıp, suyu bardağa boşaltıp, bardağı ağzıma götürmem gerekiyor. ee, her hareketim random sonuçlar yaratıyorsa nasıl başaracağım su içmeyi? su içmek isteyip sıçmamla sonuçlanacak mesela eylemim. özgür irade dediğin bu mudur?

işin asıl vahim kısmı, özgür iradeden anladığımız şeydeki sakatlık. özgür irade yalnızca istediğin şeyi yapabilmek olsaydı, ona sadece determinizmle ulaşabilirdik yukarıdaki su içme örneğinde gösterdiğim gibi. belli nedenler belli sonuçlar doğuracağı için belli bir sonuca ulaşmak için ne yapmak gerektiğini bilirdik. yani kuantum muhabbetiyle bu görece özgürlüğe bile ulaşamıyoruz, bunun farkında bile değiller. ama maalesef özgür irade sadece istediğin şeyi yapabilmek değildir. burada einstein'a mikrofonumuzu uzatalım:

"i do not believe in free will. schopenhauer's words: 'man can do what he wants, but he cannot will what he wills,' accompany me in all situations throughout my life and reconcile me with the actions of others, even if they are rather painful to me."

özetle diyor ki, "özgür iradeye inanmıyorum, schopenhauerın dediği gibi, insan istediğini yapabilir, fakat istediğini isteyemez." çünkü isteklerimiz ve arzularımızı biz belirlemeyiz, su içmek istemek için öncesinde su içmeyi istemeyi istemezsin; su içme isteğini sen ayarlayamazsın. karşı cinsle beraber olmak istemeyi istediğin için mi karşı cinsle beraber olmak istiyorsun?

tabii işin ahlaki ve yasal boyutu da var. eğer herkesin davranışlarını ve kendisini, toplum, şartlar ve genetik özellikleri belirliyorsa hangi hakla bir adamı hapishaneye atabiliriz? toplumun suçunu adama yükleyebiliriz?

son olarak, Nietzsche'nin özgür irade konusunda ne düşündüğü hakkında da iki çift laf etmek isterim. Nietzsche'ye göre özgür irade rahipler tarafından uydurulmuş/icat edilmiş bir kavramdır. eğer özgür iradeye insanlar inanmasaydı, ödev nasıl bir ödev olabilirdi? zorunlulukların olduğu yerde ödev bilinci olabilir mi ki? mesela hiç kendinize ödev olarak "yarın uyanacağım" dediniz mi? mecburen uyanacağım zaten, diye düşünürsünüz. bir şeyin ödev olabilmesi için onu yapmama şansınızın da olması gerek. "yarın sabah 6'da uyanacağım" bir ödev olabilirdi, çünkü öğlen 12'de de uyanma şans var (gibi gözüküyor). işte rahiplerin, din adamlarının vs. insanları bir ödeve ya da davaya angaje edebilmeleri için özgür irade kavramını ve inancını da yaratmaları gerekirdi.

özgür irade inancı dinlerin temelini oluşturur. islam'daki kader - ödül/ceza uyuşmazlığı hakkında hepiniz az çok kafa yormuşsunuzdur. herkesin kaderi belliyse, onu değiştiremezsek, ödül ve ceza ne kadar adil olabilir? işte dinler bu yüzden özgür irade saçmalığına sarılırlar, bu da kader inancıyla büyük uyuşmazlığa düşmelerine neden olur.