bugün

modernleşme

Evlerinizde güvende değilsiniz!
Kapınızı kapattığınızda içeride kalanlardan emin olamıyorsunuz!
Eşyalarınızın aynılarını başka evlerde görmekten hoşlanmıyorsunuz.
Çamaşırlardaki marka yazan yerlerin aşınması sizi hüzünlendiriyor…
içeceklerin konsantre oranının yüksek olması size sağlık hissi veriyor.
Çamaşırlardaki okyanus kokusu size en çok Amerikan adalarının ferahlığını hatırlatıyor. Televizyonların kapalı olması sizi ürkütüyor!
20 katlı binanızda, 10 milyon nüfuslu şehrinizde yalnızlıktan korkuyorsunuz!
Leasing uzmanı olmadan araba sahibi olamıyorsunuz.
Mütemadiyen bankacıların mütebessim insanlar olduklarına dair intibalar ediniyorsunuz.
Arabalarınızı kendinizi tanıtırken yanınızda bulundurmak istiyorsunuz.
Arabalarınızla şehre ruhunuzu katmak istiyorsunuz.
Duygularınızın tecime elverişli olanını seviyorsunuz.
Outlet mağazalarının askılarında kendinizi seçiyorsunuz.
Kendinizi aynalara bakarak resmediyorsunuz.
Hızı seviyorsunuz, Amerikan çağında eskinin kokusundan tiksiniyorsunuz.
Hızlı okunan kitapları, çabuk yenen yemekleri, tek dikim içecekleri, kısa süreli ilişkileri seviyorsunuz.
Konjonktürel ideolojilerden birini seçmekte mütemadiyen fayda görüyorsunuz.
Klikleşiyor, cemaatleşiyor, partileşiyorsunuz.
Derin düşüncelerden kaçıyorsunuz!
Sinemaları dolduruyor, film yıldızı olmak istiyorsunuz.
Rock yıldızı, rap yıldızı, pop yıldızı olmak istiyorsunuz.
"Üstümüzdeki yıldızlık gökten’ habersiz yaşıyorsunuz.
Gazetecilerin zararsız ikramlarına talip oluyorsunuz.
Gazetelere güveniyorsunuz.
Ve devlete güveniyorsunuz, devletin mührüne güveniyorsunuz.
Devletin varlığına inanıyorsunuz.
Devleti ve turizmi seviyorsunuz.
Turizm ideolojisini benimsiyorsunuz.
Kültür turizmini, sağlık turizmini, eğitim, deniz, gemi, dağ, akarsu, çöl ve savaş turizmini önemsiyorsunuz.
Proje çocuklar yetiştiriyorsunuz!
Çocukları arzu deneği olarak büyütüyorsunuz!
Eğitim öğretimde dünya standartları arıyorsunuz.
Dünya vatandaşlığına inanıyorsunuz.
Evrensel insan haklarına inanıyorsunuz.
Çağdaş ve Greenwich orjinli bir dünyaya inanıyorsunuz.
Alman idealizmine, ingiliz asaletine, Fransız aydınlanmasına,
Ve Amerikan rüyasına inanıyorsunuz!
Zamanı fotoğraf makinelerine kaydediyorsunuz.
Kameralarınızı dünyanın hafızası yapıyorsunuz.
Hafızalarınızı ‘reset’liyorsunuz!
Sağlığın kıymetini bilimden öğreniyorsunuz.
Ve bilimin kıymetini biliyorsunuz!
Tatlandırılmış tatlının, ekşitilmiş limonun, çekirdeği klonlanmış meyvenin sıhhatini bilime emanet ediyorsunuz.
Kanserin türlerini, veremin üretimi etkilemeyeceğini bilimden öğreniyorsunuz.
Sizi bilimden kim koruyacak, sormuyorsunuz!
Söze itibar etmiyorsunuz!
Sevmiyor, inanmıyor, güvenmiyor, öfkelenmiyor, rest çekmiyor,
intikam almayı düşünmüyorsunuz!
Güzeli, estetiği kadim zamanların nostaljisi sanıyorsunuz.
Çocuklar için, gençler için, kadınlar, erkekler, yaşlılar için tüketim alanları inşa ediyorsunuz.
Renkleri evrensel olanın tercihleriyle seçiyor, şekilleri evrensel olanın konseptine göre belirliyorsunuz!
Şairlerin sözlerinden korkuyorsunuz!
Ruhlarınıza kemoterapiyi gazetecilere yaptırıyorsunuz!
Sözlerin haysiyetine inanmıyorsunuz!
Hakikate yaşlanmıyorsunuz!
Anlam arayışından kaçıyorsunuz!
Ve aslında…
Allah’tan korkmuyorsunuz!

Ömer Beyoğlu