bugün

ahmet kaya

hakkında çokça zamandır bir şeyler yazmak istediğim ancak hislerimi tam olarak aktaramamaktan korktuğum için geri durduğum, "bir acayip adam".. ahmet kaya beni tüm şarkılarıyla o denli etkilemiştir ki türk müziğine olan sevgimin yegane sebebidir.. onu canlı olarak bir konserde izleyememiş olmak içimdeki en büyük uktelerden biridir.. hiç bir kalıba sığmayan, isim vermek de dahi zorlanılan bir müzik yapmıştır.. her şarkısı ayrı bir dokunur insanın içine.. sesi öyle içtendir ve öyle bizden söyler ki kayıtsız kalmak imkansızdır sazına, sözüne..

ne olmuştur da bu gün ahmet kaya ismi bu derece bir allerjiye sebep olmaktadır bazı bünyelerde.. malatyalı gariban ahmet, denizi ilk defa 15 yaşında gören ahmet, o yaşa kadar türkçe'yi bilmeyen, istanbula geldiğinde ezilen, hor görülen ahmet, sevdiği kız "rica ederim" deyince küfür etti sanıp üzülen ahmet ne yapmıştır da bu kadar büyük çaplı olay olmuştur, yıllarca memleket gündemine oturmuştur.. evet sivri dillidir, evet heyecanlıdır.. ama bu papağan gibi tek bildikleri "bölücüdür o bölücü" demek olanlar için yeterli sebep değildir herhalde..

ne olduysa magazin gazetecileri derneğinin ödül töreninde oldu. bazıları gibi malak gibi oturmayı değilde mertçe fikrini söylemeyi seçti.. çıktı ve sadece şunu söyledi.. "ben kürtçe bir kaset yapacağım, klip çekeceğim. bunu yayınlayacak cesaretli insanların olduğunu biliyorum.." evet sadece bunu söyledi ahmet kaya ve akabinde ercan saatçi ve serdar ortaç başta olmak üzere üç kuruşluk beyne sahip, götümün milliyetçileri bir anda gaza geldi.. adam kürtçe diyordu bir kere, alenen bölücülüktü bu.. ağzının payı verilmeli, vatan kollanmalıydı.. çatallar, bıçaklar havada uçuştu.. o pek medeni, elit, sosyete vs. olduklarını iddia eden çakallar sürüsü nerdeyse linç ediyordu ahmet kaya'yı.. ayağa kalktılar, esra ceyhan denilen yüzyılın yalakası en ön safta başladılar onuncu yıl marşını söylemeye.. birileri memleketi bölmeye çalışıyordu ve kahraman vatanperverlerimiz çıkıp ona gereken dersi vermeliydi.. kim daha çok seviyordu bu memleketi acaba? kıçını aydın doğana yaslamış, fanatik spor yazıları dışında iki kelimeyi toparlamaktan aciz en şahane milliyetçimiz ercan saatçi mi, yılışık, ortaokul seviyesinde ki kırk bin şarkıyla beynimize yıllarca tecavüz eden, aklı fikri bu gece kimi siksem, kimi götürsem olan serdar ortaç ve benzeri "sanatkarlarımız" mı, programına her gelen sanatçıya sınır tanımaz bir yalakalık yapmak da usta, herhangi bir politikacıya herhangi bir ufak eleştiri geldiğinde kıçı tutuşan, neresiyle özür dileyeceğini şaşıran esra ceyhan mı? yoksa "arka cebimde yarım metrelik kefenim var. her anlamda yani. ölürsem, bir tek isteğim var. kimse ama hiç kimse bu ülkeyi sevmiyor demesin. ben edirne'den ardahan'a kadar bu ülkeyi çok sevdim." diyen ahmet kaya mı?

ne oldu peki sonra? kürtçe kaset mevzusu yüzünden bu ülkeyi terketmek zorunda kalan ahmet kaya bu günleri görebilseydi keşke.. bu gün devletin resmi televizyonu kürtçe yayın yapıyor.. kürtçe şarkılar, klipler ekranlarda dönüyor..ne oldu şimdi? dün bu ülkede yeri yok deyip, babanızın malı gibi sahiplendiğiniz vatanınızdan kapı dışarı ettiğiniz ahmet kaya'nın söyledikleri daha üzerinden beş sene geçmeden gerçekleşmedi mi.. memleketine hasret öldürdünüz adamı, gözü açık gitti.. vatan denilen kutsal imajı her daim bölünmeye hazır amip belleyenler kafalarını soktukları kum beyinlerine kaçmış olacak ki onu en yalın haliyle sktirettiler bu memleketten..

"giderim buralardan
giderim bir gece vakti
umurunda olmaz, umurunda olmaz, umurunda olmaz
bilirim

ya beni sararsa, ya beni sararsa, ya beni sararsa
memleket hasreti

bagırsan duyamam ki
istanbul'da degilim ki"

istanbulda değildi..sahiplerine bırakmıştı istanbulu ve gitmişti.. ondan daha çok sevenler vardı ne de olsa bu ülkeyi.. daha çok hakendenler.. sahipleri vardı buranın ve onlar karar veriyorlardı paralarıyla, gazeteleriyle, televizyonlarıyla, kimin gidip kimin kalması gerektiğine.

o bu toprakları en iyi bilendi.. malatyada doğmuş, ergenliğinin ortasında büyük şehre gelmişti.. ezilmeyi, dışlanmayı, hayat mücadelesinin ne demek olduğunu en iyi o biliyordu.. götü boklu ercan saatçiler, kıt akıllı serdar ortaçlar değil.. milliyetçi nutukları ile halkın beynini yıkadılar.. kimse anlamdı onu..

"ne diyarbakır anladı beni yar ne de sen
oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.."

bu olaylardan kısa bir süre sonra şu meşhur kaset çıktı ortaya.. bir pkk konserinde çekilmiş.. ahmet kaya sözde kürt devleti bayrağı, apo posterleri altında şarkı söylüyordu.. yıl 1993.. bu kasetin sahibi neden bu kadar sene beklemişti, neden tam da bu olayların üstüne ortaya çıkarmıştı kimse sormadı bunu.. aradan zaman geçti, ahmet kaya'nın 1993 yılında hiç yurtdışına çıkmadığı anlaşıldı.. tezgah çok güzel işlemişti.. bu ülkenin sahipleri hamaset rüzgarlarını yurt sathına yaymış, onu memleketinden ite kaka göndermişlerdi..

"Burda bu şarkıyı söylerken benim Türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde bir merhabasını istediğim, fakat o merhabayı esirgeyen ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma ince bir sitemdir. Umarım bunu anlarlar" diyordu son kasetinde.. anlamazlar gözüm, anlamazlar.. malesef anlayamazlar..
güncel Önemli Başlıklar