bugün

intouchables

sikimsonik, bokum gibi olmuş fransız yeni dalgası onca filmden sonra fransız filmlerden soğumuştum. godard görünce lavobaya koşan adamdım. bu film, bütün önyargılarımı yok etti.

ayrıca şunu anladım ki fransızlar ne zaman kameralarını gettoya yöneltiyorlar; şaheser, tadından yenmez filmler ortaya çıkıyor. (bkz: un prophete)

dress(omar sy) nasıl da dalga geçiyor 'sanat sanat içindir, halk sen bok ye' temalı resimlerle! fransız yeni dalgasının fularlı jönlerine okkalı bir tokat sallıyor. ibret olsun! öyle dalgaya böyle dalga...

filmin en güzel yanı hissettirmeden empati yaptırıyor. ne dress, gettodan geliyor diye sınıf atlama sarhoşluğuna düşüyor ne de françois cluzet bize kendini acındırıyor.

bunu türkler çekseydi ya 'benimde zenci arkadaşlarım var' tarzı popilist bir yaklaşım ya da beyaz melek gibi 'ver alttan dramı yansın' hesabı bir film olurdu.