bugün

18 nisan 2007 malatya yayınevi baskını

bu dış güçler zamanında yaptı yapacaklarını, bu ülkenin ilerici, devrimci, vatansever, bağımsızlıktan yana, anti-emperyalist kuşağını yok ettiler, sindirdiler, içerideki cuntayla beraber. daha sonra özal'la gelen küçük amerika düzenimiz ile birlikte devam ettirdiler. mafyayla övündük biz, hırsızları akladık, güçsüzlere bir tekmede biz vurduk, bağımsızlığı savunanları susturduk, yozlaşmaya "devam et" dedik, sesimizi çıkarmadık, çaldık çırptık, yaktık yıktık, umarsızca ve pişmanlık duymadan...

bu bir düzenin katliamı, dün olduğu gibi, yarın olacağı gibi. sistemin yetiştirdiği katiller ve bunları akşam haberlerinde izleyen bizlerin düzeni. bu düzen hepimiziz, hepimiz o katiller ve ölenleriz. tek başımıza hiç birimizin farkı şu bilgisayar başında hissettiğimiz kadar değil, dışarıdan bakabildiğimizde, büyük resim aynı çünkü, orada belli bile değiliz, sistemin çarkları kanlı ve birey olarak kaçımız bu kanlı sistemden temiz olarak sıyrılabiliriz ve öldürülmeden?

biz öyle bir hale geldik ki, artık dış güçlerin bir cia operasyonuna ihtiyacımız dahi kalmadı, biz zaten istenilen kıvama geldik. birinin çomak sokmasına ihtiyacımız yok. birimiz diğeri için hep "öteki" ve önemsiz. yok edilmesinin ne önemi var! bana zarar verilmedikçe, benim kıçım sıcak ve güvenli olduktan sonra..

3-5 tane 20'li yaşlarda genç yapmıştır, arkalarında mafya onların gerisinde de dış güçler vardır. ulan dış güç olsa ne olur olmasa ne.. biz zaten istedikleri duruma geldik, biz zaten yönlendik ölmeye, öldürmeye 27 yıl önce. normal bir toplumdan bahsediyoruz sanki, dertsiz tasasız.

bir insanın diğerini öldürebilmesi için nedir makul olan ölçü önce bunu tartışalım. entelektüellerimiz için "incil" dağıtmak öldürmek için yeterli bir neden olmayabilir, ama bazıları için sınırı çoktan aşmış olmak anlamına geliyor işte. ve bazılarımız için, sadece ermeni olmak, sadece sosyalist olmak yeterli olabiliyor.. peki bu entelektüeller için, darülfünun müderrisleri ikinci cumhuriyetçi enteller için, öldürmek için makul sınır neresidir. ne yaptığında öldürebilir insan? birbirini öldürüp duran, "öteki"leştirmiş olan bireye ve bu bireylerin oluşturduğu topluma, bölücüye, dinciye "özgürlük" isteyenler ne diyor, neden biz "neden"lerle ilgilenmiyoruz?

biz eğitimsizliğimizle, yoksulluğumuzla, kültürsüzlüğümüzle, bilgisizliğimizle, insana ait duygu ve düşüncelerden yoksunluğumuzla neden ilgilenmiyoruz. katilleri yetiştiren meta ekonomisini, üç kağıt ekonomisini, borsa'ya bağlı yaşamı, dizi endüstrisini, boktan popüler kültürümüzü, 3 tane adam gibi edebiyatçı, araştırmacı-korkusuz yazar yetiştiremiyorken, 1000'lerce şarkıcıyı nasıl yetiştirebiliyoruz, ulan sizin düzeniniz işte bu!! *

küçük amerika olduk işte, hazırız avrupa'ya, hani gelişmiş ülkelerde cinayetlerinde sayısı artarmış ya.. bu ülkenin bürokratları "nden cinayetlerin sayısı artıyor" sorusuna böyle yanıt veriyorlar. bu gelişme değil özel güvenliğin koruduğu sitede yaşayan yağlı komprador. bu yozlaşma, bu başıboşluk, bu lümpenlik. bu devletin ekonomik, kültürel alandan çekilmesi, bu asgari ücretinin değeri kadar akşam yemeği yiyen lavukların dizilerini izleyen halkım işte, bu sendikasızlaştırılmış, bu vergilere bağlanan, hastane kapılarında ölen, senin için ölenlerin düzeni, bu düzen patron.

daha ramazan'da samanyolu tv'de Eyüp Belediye Başkanı olan Akepe'li Ahmet Genç, dindar bir topluma doğru yürümemizi, olumlu bir gelişme olarak yorumluyor, ahlaklı bir toplumu müjdeliyordu. ahlak tabii, ancak dinle oluyor. ne diyelim biz size ortaçağın ürünleri, ne diyelim bunlara ve bu düzene destek veren müderrisler, ne diyelim demokrat medya size. ölüyoruz öldürüyoruz işte, ama dikkat edin ha, özel güvenliğiniz de biziz, evinizin elektrik tesisatını yapan, tuvaletinizi de açan biziz, bugün (sadece bu olayda değil) birbirimizi öldürüyor olsak da biziz işte. biz ölümü tanıyoruz ya siz?