bugün
- oksijensizsu10
- insana kendini kötü hissettiren şeyler12
- düşün ki o bunu okuyor14
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- tilki ailesi8
- icardi190519
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- çabuk vazgeçen insan10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız12
- suriyeliler suriye'ye dönsün14
- özgür özel10
- fatih terim'in yuhalanması16
- ayça tilki10
- memesi küçük olmak14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge37
- adolf hitler9
- anın görüntüsü9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel24
- nazar değdi sözlük12
- hamas bir terör örgütüdür23
- güne bir şarkı bırak10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- icardi1905 silik olsun kampanyası11
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır20
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim21
- sabah aç karnına içilen bira12
- alınan en güzel iltifat14
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
sanki macbeth'in üç büyücüsünün yerini ölümün, azrail'in aldığı, diyalog ve monologları ile shakespeare şiirselliğinde, hayat ve ölüm ekseninde inanç ve tanrı kavramlarını ortaçağ karanlığının veba gibi her şeyi sardı bir dünyada sorgulayan ingmar bergman filmi.
on yıl boyunca haçlı seferlerine katılmış gördükleri, yaşadıkları sonunda inancını, tanrı kavramını sorgulamaya başlamış bir şövalye ve tanrı'ya inanmayan silahtarı eve dönüş yolu boyunca orta çağ karanlığı, dini çıkarı için kullanan düzenbazlar, kilise ve vebanın elindeki ortaçağ insanı ve ölümle savaşmaktadırlar.(şövalye ile azrail'in satranç oyunu)
orta çağ kilisesinin yok edici din anlayışının, engizisyon cezalarının, tüm bunların kurbanı cahil insanların neden olduğu zifiri karanlık ve vebanın yaydığı ölüm korkusu yer yer tiyatrocuların oyunları ve varlığıyla aralanmaktadır.
ölümü canlandıracak oyuncunun diğer oyuncuya sarfettiği şu söz çok şeyi anlatmaktadır:
--spoiler--
Öylesine budalasın ki insan ruhunu oynayabilirsin.
--spoiler--
ölümle satranç oynayan şövalyemizin monologları , ölüm ve tiyatrocularla diyalogları düşündürücü ve etkilidir:
--spoiler--
Olabildiğince açık konuşmak istiyorum ama kalbim boş. Bu boşluk yüzüme tutulan bir ayna gibi, kendimi görüyorum. Içim korku ve tiksintiyle doluyor. insanlara karşı duyarsızlığımla kendimi çevremden soyutladım. Şimdi bir hayaletler dünyasındayım. Rüyalarım ve hayallerimde tutsak kaldım.
--spoiler--
--spoiler--
Insanın duyularıyla tanrıyı kavrayabilmesi o kadar imkansız mı? O neden yarım vaadlerin ve görülmeyen mucizelerin ardına saklansın ki? Kendimize inancımız yoksa başkasına nasıl inanç duyabiliriz ki? Benim gibi inanmak isteyen ama yapamayanlara ne olacak? Ya inanmayan inanamıyanlar.
Içimdeki tanrı'yı neden öldüre miyorum? Onu kalbimden atmak istememe rağmen neden alçaltıcı ve acı verici şekilde içimde yaşamaya devam ediyor. Neden herşeye rağmen bu şaşırtıcı gerçeklikten kurtulamıyorum.
--spoiler--
--spoiler--
Ben bilgi istiyorum. Inanç ya da varsayım değil bilgi. Tanrı'nın elini uzatıp kendini göstermesini benimle konuşmasını istiyorum.
Karanlıkta ona sesleniyorum. Ama sanki hiçkimse yok.
--spoiler--
--spoiler--
Korkumuzdan bir imge yaratır ve o imgeye tanrı adını veririz.
--spoiler--
--spoiler--
inanç taşıması zor bir yüktür. Ne kadar yüksek sesle çağırırsan çağar, karanlıktan sıyrılıp hiç gelmeyen birini sevmek gibi.
--spoiler--
bergman bu filminde de 'yaban çilekleri' cennet bahçesi meyvesi kavramını kullanarak, şövalye ve silahtar için tiyatro oyuncularıyla, bebekleri mikail -ki bu hritiyanlıkta en yüksek mertebede olan, negatif enerjiyi yok ederek korumaya ihtiyacı olanları kollayan meleğin adıdır- ile birlikte yol aldıkları saf üç ortaçağ insanı ile bir cennet bahçesi sahnesi yaratmaktadır.
şövalye'nin buradaki sözleri akla 'dur geçme zaman' diyen faust'u hatırlatmaktadır:
--spoiler--
Burda sen ve kocanla otururken bütün bunlar gerçekliğini kaybediyor, aniden önemsizleşiyor.
--spoiler--
--spoiler--
Bu anı hep hatırlıycam. Sessizliği ve alacakaranlığı, yaban çileklerini. Süt çanağını. Akşam ışığında yüzlerinizi, uykudaki mikail'i liriyle yofu. Konuştuklarımızı hatırlamaya çalışıcam. Ve bu hatırayı ellerimde yeni sağılmış süt dolu çanak taşırmış gibi dikkatle taşıycam. Ve benim için yeterli bir işaret olucak.
--spoiler--
filmin, yolculuğun sonunda şövalye'nin şatosuna ulaşılır, yıllardır onu bekleyen eşi ile şövalyenin karşılaşması iki yabancının buluşması şeklinde olur çünkü geçen yıllar, yaşananlar şövalyenin bir zamanlar çok sevdiği eşine belki de her şeye karşı sevgisini hissizliğe dönüştürmüştür. akşam yemeğinden sonra, şövalyenin eşi incil'den yedinci mühür hikayesini okurken gelen ölüm, azrail -ki satrançta şövalyeyi yenmiştir- son konukları olur.
film melekleri görme yeteneği olan tiyatro oyuncusunun tepelerin üstünden birbirine bağlı altı insan ve önlerindeki ölüm ile dans ediş sahneleri ile son bulur.
inançlı olan saf orta çağ insanlarının, inanmak isteyen ama şüpheleri olan şövalyenin ve din yerine aklına inanan silahtarın akıbeti aynı olmuş, ölüm hepsine eşit davranmıştır.
on yıl boyunca haçlı seferlerine katılmış gördükleri, yaşadıkları sonunda inancını, tanrı kavramını sorgulamaya başlamış bir şövalye ve tanrı'ya inanmayan silahtarı eve dönüş yolu boyunca orta çağ karanlığı, dini çıkarı için kullanan düzenbazlar, kilise ve vebanın elindeki ortaçağ insanı ve ölümle savaşmaktadırlar.(şövalye ile azrail'in satranç oyunu)
orta çağ kilisesinin yok edici din anlayışının, engizisyon cezalarının, tüm bunların kurbanı cahil insanların neden olduğu zifiri karanlık ve vebanın yaydığı ölüm korkusu yer yer tiyatrocuların oyunları ve varlığıyla aralanmaktadır.
ölümü canlandıracak oyuncunun diğer oyuncuya sarfettiği şu söz çok şeyi anlatmaktadır:
--spoiler--
Öylesine budalasın ki insan ruhunu oynayabilirsin.
--spoiler--
ölümle satranç oynayan şövalyemizin monologları , ölüm ve tiyatrocularla diyalogları düşündürücü ve etkilidir:
--spoiler--
Olabildiğince açık konuşmak istiyorum ama kalbim boş. Bu boşluk yüzüme tutulan bir ayna gibi, kendimi görüyorum. Içim korku ve tiksintiyle doluyor. insanlara karşı duyarsızlığımla kendimi çevremden soyutladım. Şimdi bir hayaletler dünyasındayım. Rüyalarım ve hayallerimde tutsak kaldım.
--spoiler--
--spoiler--
Insanın duyularıyla tanrıyı kavrayabilmesi o kadar imkansız mı? O neden yarım vaadlerin ve görülmeyen mucizelerin ardına saklansın ki? Kendimize inancımız yoksa başkasına nasıl inanç duyabiliriz ki? Benim gibi inanmak isteyen ama yapamayanlara ne olacak? Ya inanmayan inanamıyanlar.
Içimdeki tanrı'yı neden öldüre miyorum? Onu kalbimden atmak istememe rağmen neden alçaltıcı ve acı verici şekilde içimde yaşamaya devam ediyor. Neden herşeye rağmen bu şaşırtıcı gerçeklikten kurtulamıyorum.
--spoiler--
--spoiler--
Ben bilgi istiyorum. Inanç ya da varsayım değil bilgi. Tanrı'nın elini uzatıp kendini göstermesini benimle konuşmasını istiyorum.
Karanlıkta ona sesleniyorum. Ama sanki hiçkimse yok.
--spoiler--
--spoiler--
Korkumuzdan bir imge yaratır ve o imgeye tanrı adını veririz.
--spoiler--
--spoiler--
inanç taşıması zor bir yüktür. Ne kadar yüksek sesle çağırırsan çağar, karanlıktan sıyrılıp hiç gelmeyen birini sevmek gibi.
--spoiler--
bergman bu filminde de 'yaban çilekleri' cennet bahçesi meyvesi kavramını kullanarak, şövalye ve silahtar için tiyatro oyuncularıyla, bebekleri mikail -ki bu hritiyanlıkta en yüksek mertebede olan, negatif enerjiyi yok ederek korumaya ihtiyacı olanları kollayan meleğin adıdır- ile birlikte yol aldıkları saf üç ortaçağ insanı ile bir cennet bahçesi sahnesi yaratmaktadır.
şövalye'nin buradaki sözleri akla 'dur geçme zaman' diyen faust'u hatırlatmaktadır:
--spoiler--
Burda sen ve kocanla otururken bütün bunlar gerçekliğini kaybediyor, aniden önemsizleşiyor.
--spoiler--
--spoiler--
Bu anı hep hatırlıycam. Sessizliği ve alacakaranlığı, yaban çileklerini. Süt çanağını. Akşam ışığında yüzlerinizi, uykudaki mikail'i liriyle yofu. Konuştuklarımızı hatırlamaya çalışıcam. Ve bu hatırayı ellerimde yeni sağılmış süt dolu çanak taşırmış gibi dikkatle taşıycam. Ve benim için yeterli bir işaret olucak.
--spoiler--
filmin, yolculuğun sonunda şövalye'nin şatosuna ulaşılır, yıllardır onu bekleyen eşi ile şövalyenin karşılaşması iki yabancının buluşması şeklinde olur çünkü geçen yıllar, yaşananlar şövalyenin bir zamanlar çok sevdiği eşine belki de her şeye karşı sevgisini hissizliğe dönüştürmüştür. akşam yemeğinden sonra, şövalyenin eşi incil'den yedinci mühür hikayesini okurken gelen ölüm, azrail -ki satrançta şövalyeyi yenmiştir- son konukları olur.
film melekleri görme yeteneği olan tiyatro oyuncusunun tepelerin üstünden birbirine bağlı altı insan ve önlerindeki ölüm ile dans ediş sahneleri ile son bulur.
inançlı olan saf orta çağ insanlarının, inanmak isteyen ama şüpheleri olan şövalyenin ve din yerine aklına inanan silahtarın akıbeti aynı olmuş, ölüm hepsine eşit davranmıştır.
güncel Önemli Başlıklar