bugün

hiç bir şey olmamış gibi

uzun zamandır görmüyorum; umutsuzluk benimki, başka bir şey değil..

göremediğimden, gittiğini düşündüm: başka bir şehre, belki de başka bir ülkeye.

ya da görüyorum ama tanıyamıyorum; o, beni görüyor belki, yanıma gelmiyor. bunu bilmek, ne kötü olurdu.

belki saç modelini değiştirmiştir; kızlar, bunu hep yapar. ben de tanıyamadım tabii, böyle olunca: çok doğal..

umutsuzluğu aşk olarak görüyorum, aşkı da umutsuzluk.. unutulmuşluk, umutsuzluğa dâhil mi; onu bilmiyorum. unutulmayacağıma inanıyorum sanki. kendime hep fazla güvenmişimdir.

konuşsaydık, sorardım ona, neden göremediğimi onu.

hayâl ediyorum da, saçlarını kestirmiş hakikaten ve ‘küt’ yakışmış ona; boynu incedir, yüzü ise güzel.

bir kadının boynu çok önemli gelir hep bana; oradan başlar kadın.

günün dağdağasında düşünmekten kaçabiliyorum; gece yastığa koyunca başımı, kaçacak yer kalmıyor. o da, beni düşünüyor, eminim; hep, aynı anda düşünüyoruz birbirimizi, aynı anda düşüyoruz umutsuzluğa.

aşk, umutsuzluktur diyorum kendi kendime ikide bir, boşuna değil: adını koyamıyorum yoksa; çünkü, umudum tükendi.

yıllarca saçlarını kestirmesin diye çabaladım. kestirmeye niyeti yoktu belki, ama ben ‘ben istiyorum’ diye kestirmediğini düşünüp, mutlu oluyordum. şimdi, kısa saçı yakıştırıyorum ona. sadece hayâl benimki, ama yakışıyor işte: çok güzel olmuş: daha da güzel!..

arayacağım şimdi, konuşacağız: hiçbir şey olmamış gibi. kimse engel olamayacak aramama. sonra da pişman olacağım. yine..

buluşacağız sonra. heyecanlı olacağım. bir kız, uzun süre sonra beni heyecanlandıracak; buna sevineceğim. bu, yine aynı kız olacak.

yanına gideceğim, yağmur başlayacak. terleyeceğim, konuşamayacağım. gökyüzüne bakacağım, inanamayacağım; şükredeceğim: ıslanacağım, gözlerimi kapayacağım. boğazım düğümlenecek, yutkunacağım; yutkunduğumu görecek, ses çıkarmayacak. konuşmayacağız. beraber olduğumuzu bileceğiz sadece. aramızda hayâlî bir çizgi olacak: birbirimize dokunmak, aklımızdan geçmeyecek.

unutulsam mutlu olmam, biliyorum; mutsuzluktan farkı ne hâlimin, onu ise bilmiyorum. maalesef.

galiba, zaten mutsuzum; yıkık, bitik ve harap bir hâldeyim sanki: gören, böyle demez benim için; diyemez; yazmasam, ben de bilemezdim herhâlde bunu.

temizim.

kızlara karşı hep temiz oldum. ona karşı hele, zaten temizdim.

yolda görsem, hiçbir şey olmamış gibi olacak diyorum ya; yalan söylüyorum: her şey değişti artık: her şey, koca bir hiçe dönüştü. umutsuzluğumda boğuluyorum ve hâlâ hayâl kurabildiğime inanmak istiyorum. oysa ki, hayâllerim de bitti; eşittir: ben de bittim.

hiçbir şey olmamış gibiymiş..

sayıklıyorum: