bugün

tam gün yasası

2000 yılında babam şiddetli bacak ağrısı ile acıdan kıvranmaktaydı hatta hüngür hüngür ağlamaktaydı. zira acı çok şiddetliydi. durum bu olunca da haliyle hastanelerin ve doktorların kapılarının aşınması gerekiyordu. öyle de oldu.

bir doktor; sende romatizma var, iğne tedavisi.
bir doktor; sende sinir sıkışması var, iğne tedavisi.
bir doktor; sende kireçlenme var, iğne tedavisi.

3 farklı hastane, 3 farklı doktorun tespitiydi bunlar ve bunların ikisi de özel muayenehanelerine davet etmişlerdi, gelin, bir de orada bakalım size demişlerdi. gitmemişti babam... ağrıları dinmemişti, sürekli olarak alınan ağrı kesici iğneler bir türlü sonuç vermiyordu. derken, bir özel hastanede kendisini o özel hastaneye adamış bir doktor buldu babam.

babam şikayetini anlattı ve doktor babamın topuklarının üzerinde üç beş adım yürümesini istedi. ve teşhisi koydu. bel fıtığı!

evet evet. bel fıtığı olmuştu babam ve oldukça da ilerlemişti, fizik tedavi için geç kalınmıştı ve ameliyat olmalıydı. oldu da. ameliyattan sonra eski sağlığına kavuştu.

ne demek istiyorum?

doktorların eğitimsizliğine mi yanayım bilmiyorum. hayır, şunu düşünmeden edemiyorum... o üç doktor belki de babamın bel fıtığı olduğunu anlamıştı ve özel muayenehanesine davet edip, orada bir kez daha irdeleyip ameliyat olması gerektiğini söyleyecekti ve böylelikle bu işten iyi para kazanacaktı. sadece bir tahmin...

ama her iki durum da konunun vahimliğini anlatmaya yetiyor. işte bu yüzden herkes ne yaptığını bilmeli, parası olmayanlar ölmemeli, sağlıklı olmalı, sağlığı elden gitmemeli.

ya da boşverin, böyle gelmiş böyle gider nasıl olsa.