bugün

ananeyle büyümek

iki nedenden kaynaklanıyor olabilir;
bir: ya anne-baba çalışıyordur,
iki (ki hiç aklıma getirmek istemesem de yazmak mecburiyetindeyim): ya da anne-baba yoktur çocuğun yanında, olmamıştır "herhangi" bir sebeple..

birinci şıktan ötürü ananemle büyüdük biz.
ananne yanında büyümek demek;

özgür bir çocukluk geçirmek demektir..
toprağa çıplak ayakla basmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmektir mesela. yazları bahçede, leğen içinde yüzmek, çamurdan pastalar yapmak, binbir ısrarla alınan kuzucuğu boş arsada otlatmak, öğlenleri süt ekmek yemek, asla istemedikçe öğlen uykusuna yatmamak, evden kaçıp kaçıp kırtasiyeye gitmek, balkona çarşaflardan ve iskandinav koltuk minderlerinden çadırlar kurmak, tüm mahalleyi eve davet etmek, oyuncakları, sofrayı paylaşmak..

şivesel etkiyle uzunca bi süre armuda ermut, maymuna meymun demek, banyoda saatlerce keselenmek, ilkokulun ilk yılı babaanneyle aynı sıraları paylaşmak, o her antep'e gittiğinde yasa bürünmek, eşyalarını koklamak, divanında uyumak..

gariptir ama haftasonu gelince evinin yolunu tutmasından ötürü haftasonlarına düşman olmak, sadece onun yaptığı yemekleri yemek istemek..
ve büyüyünce de onun gözdesi olmaktır. bu nedenledir çocuklarının bile bize duyduğu sevgiyi kıskanması..

ve hatta belki yine bu nedenledir
hastalandığında, tırnakları uzadığında, karnı acıktığında, üşüdüğünde, yastığı alçak geldiğinde, elbisesinin dikişi söküldüğünde, canı elma istediğinde, birine ya da bir şeye içerlediğinde, banyoda keselenmek istediğinde, yeni bir eşarba, pijamaya, süvetere ihtiyacı olduğunda... kimseye değil de yalnızca "bize" açabilmesi derdini..

anneanne veya babaanneyle büyümek, büyük bir şanstır şahsım adına.
melektir onlar benim için..

şans meleklerim...