bugün

sevdiği entry'ler

ayrıldıktan sonra ilişkiye dair itiraflar

konuşurken uyuduğunda aslında uyuduğun için çok kızmıyordum hatta bazen hoşuma bile gidiyordu. bir gece telefon kapanana kadar nefes alış verişini dinlemiştim hiçbir şey yapmadan ve en huzurlu olduğum anlar onlardı.

sen ağlayınca telefonun ucunda ben de ağlardım sessizce, hatta bazen telefonu ilk açtığımda gözlerim dolardı. sesim çatallaşmasın diye yutkunup dişlerimi sıkardım çünkü o rüyanın kısa süreceğini ve neredeyse imkansız olduğunu senden daha iyi biliyordum.

aslında telefonda o kadar uzun konuşmayı hiç sevmem ama seninle konuşurken zamanın nasıl geçtiğinin farkında olmuyordum.

bazen işteyken aradığında bütün işi gücü bırakırdım, sana o zamanlar yalan söyledim bir tek ''müsaitim'' diye. geceye kadar beklemek zor geliyordu.

ben asla en sevdiğin olduğumu düşünmedim. sadece bunu çok istedim, agresifliğimin sebebi zaman zaman buydu.

seninleyken kendime inanamıyordum bazen. yapmam dediğim bir çok şeyi yaptım, yapardım. büyük konuşmuşum.

çoğu zaman gece uykum gelmesin diye bütün gün sigara ve kahve içerdim. kahveyi çok sevmem belki hatırlarsın.

o sokakta farklı yönlere giderken 3 kere uzun uzun ardından baktım. hiç dönmedin, o zaman anladım fazla ömrümüz yoktu.

ve daha yazamayacağım o kadar çok şey var ki... bunların artık hiçbir önemi yok. aklıma geldikleri zaman bazen gülüyorum bazen üzülüyorum bazen de acıyorum o ben'e.

ben bu yazıyı sana yazdım

hoşçakal.

evet sadece hoşçakal. ''bu kadarcıkmı'' diye merak ediyorsundur şu anda eminim. ''sen beni sevmiyon sevsen bu kadar kısa konuşmazdın benle'' diye kafama peluş terliklerinden birini atmaya hazırlanıyorsundur şimdi taa oradan.

evet tam da düşündüğün gibi. kısa olduğunu düşündüğün o sekiz harfli kelimeye sığdırdıklarım arasında senin cennet gözlerin var. nasıl da derin bakar ciğerlerime işlerdin güzelliğini. sonra kafana bişeyler sokuşturup topladığın saçlarınla karşıma geçip şebeklik yaparak bana kahkalar attırdığın o şapşal gülüşlerin de var mesela. muhtemelen ''hoş'' hecesinde bir yerdeler ve kikirdiyorlardır şu anda eminim. ''beni onun gülüşlerine gömün'' diye yazdığın yazıyı okuduktan sonra oturup ağladığım akşamlar da var. sonra gömleğimin yakasının içine yazdığın ''seni seviyorum'' yazısı, banyo lifine tutturduğun o küçük mavi tokan, pek sevdiğin renkli kalemlerin, ataçların....

bir hasret varki o ''hoşçakal'' içinde böyle gözlerimden yaş getiren. böyle nasıl desem çok özlediğim sohbetlerimiz, gülüşmelerimiz, uzuuun uzun bakışmalarımız var o kelimede. sessiz, sadece bakarak birbirimizle konuştuğumuz saatler. tabikide sadece bir ''hoşçakal'' değil. ömrümüz var ömrümüz. senin olmadığın benim ise yalnız kaldığım sığ, berbat, eksik o aşşağılık ''ömrüm'' var.