bugün

entry'ler (508)

erkekler neden yalan söyler

erkeklere has bir özellik değildir bu durum. insan vasfı taşıyıp taşımamakla ilgilidir.
ha erkek ha kadın ne fark eder ki...yalan kötü şeydir. söylemeyin, başkasının söylemesine çanak tutmayın.ayıp.

mesai saatleri içinde sözlükte takılanların amacı

aldığı parayı hak edip etmeme konusunda az biraz düşünmesi gereken bir duruma sebebiyet vermiştir. bir amacı var mıdır? bence yoktur. mutsuzdur. canı sıkılıyordur. ama olmaz öyle.

pis kokan işçinin yanında yolculuk yapmak

sadece yolculuk yapmaktır insan olana.
ama yok kendi pis kokusunu pahalı parfümlerle sindirmeye çalışan biri için o işçinin alın terinin kokusu, emeğinin ibaresine pis demek sadece kendi bayağılığı gösteren durumdur.

soğan

çok şükür ki artık kıyılmışları da satılıyor olan lezzetli ama elden kokusu çıkmayan sebze. e bir de ağlatyor.

şirine

adını taşımayan karakter. gerçi şirine diye bir adı kimse taşımasın mümkünse. şirin olan erkek mi oluyor şimdi?

gençliğin en büyük sorunu

işsizlik...
ama tabi bazen(her zaman değil) bu durumu genç bünye kendisi de sağlıyor olabiliyor.iş beğenmeme, bulduğuna burun kıvırma, kısa yoldan zengin olma isteğinin ağır basması tabi ki bulnarın nedeni.

mağazada denediği ilk kıyafeti alan erkek

çok beğenmişse eğer bir 2.sini giyerek kafasını karıştırmaya gerek görmez. iyi yapıyordur.

üçüncü nesil yazar

kendilerinden var mı burada diye merak ettiklerimdir.

kızlar tipe önem verir mi sorunsalı

sorunsal falan değildir. kızlar da tipe önem verir.tam bu konuya cuk oturacak bir hikaye gelir halil cibran'dan aklıma...

elbiseler

"bir gün "güzellik" ve "çirkinlik" bir deniz kenarında karşılaşırlar. hadi denize girip yıkanalım" dediler birbirine. soyundular ve denize girip yüzdüler. sonra "çirkinlik" sudan çıkarak "güzelliğin" elbiselerini giydi ve gitti. daha sonra "güzellik" çıktı sudan, fakat elbiselerini bulamadı. kendini çıplak hissedip utandı ve mecburen "çirkinliğin" orada kalan elbiselerini giydi ve kendi yoluna gitti.
ve o gün bu gündür insanlar "güzellikle çirkinliği" birbirine karıştırırlar. ama yine de "güzelliğin" yüzünü önceden görmüş olanlar elbisesine rağmen onu tanırlar. ve yine "çirkinliğin" yüzünü önceden görenler elbisesi onu saklamaya çalışsa da onu tanırlar."

yani kısacası insanlar hakkında herkes yanılır. maksat insanın dışını değil içindeki iyiliği güzelliği görebilmekte.

kafam senden bile güzel

kolpanın eğlenceli, güzel, hoş parçası.

seninle kafam güzel

(bkz: kafam senden bile güzel)

sanal bebek

beni piskopata bağlayan, elimden düşüremediğim, öldü diye günlerce ağladığım çocukluk oyuncağım. ya da oyuncaklarım. yalnız şunu seneler sonra anladım ki benim gibilere bebek, böcek, misket, top, ip gibi canlı ortam oyuncakları gidermiş. teknolojiye geçiş kısmı uymszmış yani. aptallık işte, çocuk aklı.

her gün topuklu giyen kız

topuklu ayakkabının da rahat olanını bulmuştur. çeşit çeşit almıştır. her gün de giyer. hatta işe spor ayakkabı ile gidip iş yerinde topuklu da giyebilir. yapar yani sorun yok.

kızlarla konuşulacak konular

konuşabilmek için cinsiyetin önemli olmadığını anlayamayanlar için kategorize edilen konulardır. saçmadır.

kitap okumak

fark etmek, hayal etmek, hissetmek, başkasının hayalini sahiplenmek, ait olmak, dışında olmak, hiç olmamak, var olmak, düşüncelerine hakim olmak, bilmek, öğrenmek, bazen sadece eğlenmek, kaybettiğini bulmak, susmak, kendinle konuşmak, anlamak, sessizliğin içinde sesini duymak, hayatı harflerin dizilişinde anlamak...her kitap bir hayat:)

gözlüklü kızlar

artık gözlüğün hoş bir aksesuar olduğu göz önüne alındığında sadece gözü bozuk olmayan kızların da çok rahat bir şekilde gözlük takarak bu sınıfa dahil olduğu gruptur. gözlük candır. çeşit çeşit takılır.

nejat işler in ölmeyi hak etmiş olması

baştan aşağı boş lakırdı.
bu başlığa yazıyor olmak bile aslında oldukça sinir bozucuyken, o hakkı ne sen verirsin ne de sen alırsın. Allah tez zamanda acil şifalar versin ki o güzel gülüşüyle yine sağlığına kavuşsun.

kpss için dershaneye gitmek

ne yazık ki lise bitiminde herkesin üniversite mezunu olması gerekliliği insanlar üzerine basar ki lisedeyken başlarsınız dersanenin o berbat eğitimine. berbat dediğimie bakmayın aslında evet okullardan çok daha iyi. ama bunun sebebi tabiki devlet okullarında verilmeyen eğitimdir.
alışkındır aslında bünye taaaa ilkokuldan başlar kurslara. çünkü yarıştadır; hangi okul, hangi bölüm falan derken zaten bir dünya para dökülür yollara.
eğitim bir nevi dersanelere peşkeş çekilmiştir. tabiki bunun sadece ilköğretim düzeyinde kalmamamış olmasıdır kpss kuırsları. sınavlar artık hayatın heryerinde olmasından dolayıdır kpss'nin bu kadar ilgi görüyor olması ve ondan sebeptir ki işsizlik deryasında kaybolanın kpss'ye sarılıyor olması.

düşünün bir kere, aslında öğretmen olduğu halde hatta diplomanız olduğu halde bu sınavı geçerseniz işinizi yapacak olduğunuzu. yani 4 veya 5 sene okumuş olmanız, okulda vermiş olduğunuz dersler, diplomanız hiçbir şey ifade etmez. varsa yoksa artık kpss. hatta bu sınavdan geçiyor olmanızın barajını da belirleyemezsiniz. bir öğretmen alımında 40.000 öğretmen alırlar. ama sizin branşınız sadece 150 dir. belki o kadar bile değil. bazı bölümler 60 la atanırken siz 85 le açıkta kalırsınız. sonuç bu sınava asılındır. lan dersiniz daha ne kadar asılıcam. 85 aldım açıkta kaldım. devlet baba atamadı beni. nitelikli öğretmen değilmişim. vay arkadaş neymiş bu nitelikli, kaliteli öğretmen, 60 alıp atanan mı yoksa 85 le açıkta kalan mı?

sonuç mu kpss'ye daha fazla çalışmak gerek dersin ve yine gidersin dersaneye. ne de olsa umut dünyası.ama değişmez tabi hiçbir şey.

dersanelere kökten karşı çıkan biri olarak, eğitim sisteminin s'sinden bi'haber olmuş bir toplumda dersanenin sadece kpss için oluyor olması bile tuhaftır. her şey için dersane. kapanmasınlar hatta ya.(!)

her sey yolundayken birden ortaya cikan ask

büyük ihtimalle platoniktir. kafayı karıştırır, sonu yoktur. can yakar ve hatta sıkar. kaçmak lazımdır en hızlısından.

üniversiteyi bitirince hissedilenler

bitene kadar canını çıkaran ama sonrasında yani hani o mezuniyette vay be bitti 5 koca sene dedirten aslında koca bir boşluk. hatta bazen,"başa dönebilir miyim?" sorusu bile geliyor akıllara.
gerçi bu soru okul bitiminden sonra yaklaşık 3 4 seneyi devirdiğin vakit geliyor ama olsun. hayatın zorluğu ya da bazen can sıkıntıları yük olunca ölesine bir anda geliyor akla ahhh dedirtiyor ama bitti işte demek yüze gerçeği vuruyor.