bugün
- patiswiss16
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü21
- bülent uygun13
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi19
- ismail kartal8
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı32
- akp seçmeni8
- sivasspor'a verilen penaltı25
- trollerin karışması8
- fenerbahçe13
- anın görüntüsü20
- sinemaların batma aşamasına gelmesi20
- sözlük yazarlarının pankekleri13
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı13
- stanleywhite10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- junkman8
- siklememenin getirdiği huzur9
- icardi190511
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması8
- yazarların en rum özelliği11
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington17
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar9
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı9
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
- arda güler9
- türk kızlarının zenci sevdası13
- susmayan durmayan israile gemi ticareti8
- bir insan sizi ne kadar kırabilir13
- şu anda çalan şarkı11
- sevgili kendim12
- afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları29
- abberline tarzı saçma sapan başlıklar açmak8
- icardinin bir haftada 600 üzeri entry girmesi8
- ekşi sözlük11
- türk kızlarının beğendiği erkek tipi16
- bir kadına yaklaşıp adres sormak9
entry'ler (46)
görsel
Aziz istanbul.
Aziz istanbul.
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta.
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta.
görsel
Yesilcam.
Yesilcam.
Cem adrian - sana bunlari hic bilmedigin bir yerden yaziyorum.
Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric?
-Oklarımız bitene kadar efendimiz..
-Oklarımız bitene kadar efendimiz..
Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “insanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan evcilleştir beni!”…
Kucuk Prensin gezeni.
Kucuk Prensin gezeni.
görsel
Bir agac gibi, tek ve hür.
Bir agac gibi, tek ve hür.
Bir tanem!
Son mektubunda:
'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun.
'Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
'yaşıyamam! '
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgilim;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nazıma!
Ben,
alaca karanlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim...
Karım benim!
iyi yürekli
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim:
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eğer
bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı.
Son mektubunda:
'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun.
'Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
'yaşıyamam! '
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgilim;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nazıma!
Ben,
alaca karanlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim...
Karım benim!
iyi yürekli
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim:
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eğer
bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı.
Cok isteyip, imkansizliklardan dolayi okuyamayan ne kadar cocuk varsa imkan olmak. Bide ayni cocuklar yataga ac girmeseler kafi.
Oguz atay.
Melekler Sehri
Mavi Boncuk.
Mavi Boncuk.
Yanlis bir tespittir. Bir cocugun hayatina daha fazla etki edebilecek baska bir meslek yoktur.
Erkekler tecavuz etmez. Cunku tecavuz edene erkek denmez. Bir kadindan dunyaya geldigini unutmus bir ahmaktir o. Idamla cezalandirilmasi yegane dilegimizdir...
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız:
“Lâfı bile edilmez,
mikroskobik bir zaman.”
Bana sorarsanız:
“On senesi ömrümün.”
Bir kurşun kalemim vardı
ben içeri düştüğüm sene.
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
Ona sorarsanız:
“Bütün bir hayat.”
Bana sorarsanız:
“Adam sen de, bir iki hafta.”
Katillikten yatan Osman,
ben içeri düştüğümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmış baharda.
Şimdi on yaşına bastı,
ben içeri düştüğüm sene,
ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan,
hâlâ çocuktur.
Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde
ben içeri düştüğümden beri.
Ve bizim hane halkı
bilmediğim bir sokakta
görmediğim bir evde oturuyor.
Pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek
ben içeri düştüğüm sene.
Sonra vesikaya bindi,
bizim burda, içerde, birbirini vurdu millet
yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.
Şimdi serbestledi yine,
fakat esmer ve tatsız.
Ben içeri düştüğüm sene
iKiNCiSi başlamamıştı henüz.
Daşav kampında fırınlar yakılmamış,
atom bombası atılmamıştı Hiroşima’ya.
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman.
Sonra kapandı resmen o fasıl,
şimdi ÜÇÜNCÜDEN bahsediyor Amerikan doları.
Fakat gün ışıdı her şeye rağmen
ben içeri düştüğümden beri.
Ve “Karanlığın kenarından
ONLAR ağır ellerini kaldırımlara basıp
doğruldular” yarı yarıya.
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine,
ben içeri düştüğüm sene
ONLAR için yazdığımı:
“Onlar ki toprakta karınca
suda balık
havada kuş kadar çokturlar,
korkak, cesur,
cahil, hakîm
ve çocukturlar,
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
şarkılarımda yalnız onların mâceraları vardır.”
Ve gayrısı,
meselâ benim on sene yatmam,
lâfü güzaf.
NAZIM HIKMET
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız:
“Lâfı bile edilmez,
mikroskobik bir zaman.”
Bana sorarsanız:
“On senesi ömrümün.”
Bir kurşun kalemim vardı
ben içeri düştüğüm sene.
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
Ona sorarsanız:
“Bütün bir hayat.”
Bana sorarsanız:
“Adam sen de, bir iki hafta.”
Katillikten yatan Osman,
ben içeri düştüğümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmış baharda.
Şimdi on yaşına bastı,
ben içeri düştüğüm sene,
ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan,
hâlâ çocuktur.
Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde
ben içeri düştüğümden beri.
Ve bizim hane halkı
bilmediğim bir sokakta
görmediğim bir evde oturuyor.
Pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek
ben içeri düştüğüm sene.
Sonra vesikaya bindi,
bizim burda, içerde, birbirini vurdu millet
yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.
Şimdi serbestledi yine,
fakat esmer ve tatsız.
Ben içeri düştüğüm sene
iKiNCiSi başlamamıştı henüz.
Daşav kampında fırınlar yakılmamış,
atom bombası atılmamıştı Hiroşima’ya.
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman.
Sonra kapandı resmen o fasıl,
şimdi ÜÇÜNCÜDEN bahsediyor Amerikan doları.
Fakat gün ışıdı her şeye rağmen
ben içeri düştüğümden beri.
Ve “Karanlığın kenarından
ONLAR ağır ellerini kaldırımlara basıp
doğruldular” yarı yarıya.
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine,
ben içeri düştüğüm sene
ONLAR için yazdığımı:
“Onlar ki toprakta karınca
suda balık
havada kuş kadar çokturlar,
korkak, cesur,
cahil, hakîm
ve çocukturlar,
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
şarkılarımda yalnız onların mâceraları vardır.”
Ve gayrısı,
meselâ benim on sene yatmam,
lâfü güzaf.
NAZIM HIKMET
Yas 35 siiri.
Kalabalikla dinlenmez yalniz olmalisiniz.
-Yağmur yağıyor Olric. Islanıyor etraf, ağlasak kimse anlamaz değil mi?
-Anlamaz efendimiz..
-Anlamaz efendimiz..
https://youtu.be/0Mq9Ri8CjMg
Bugun siir gunu.
Bugun siir gunu.
Kaldirim taslarini sayanlariz biz
Sevdigimiz var.
Sevdigimiz var.