bugün

entry'ler (11)

gay olduğu anlaşılan birine verilecek ilk tepki

A- aa "gay" misin benim lezbiyen arkadaşım var onla tanışmak istermisin?
b- niye isteyeyim?

a- bilmiyorum gayım dedin aklıma o geldi ilk, neyle besleniyorsunuz siz ?

b- Nasıl yani ?

a- Yani normal yemeklerdenmi yiyorsunuz ?

b- Sacmalama.

a- Peki günde kaç saat uyuyorsunuz, güzel bi hatun geçince "off göte bak" demek gelmiyormu içinizden?

b- Bazen aklımdan geçiyor ne güzel kalçaları var diye tabi, ne gereksiz bir soru bu ?

a- Bilemedim ki şimdi hiç gay tanımadım ne soracağım bilemedim, götünün kıllarını alıyormusun peki?

b- Sen almıyormusun ?

a- Hayır yumak yumak kıllı bir götüm var, evet düşündümde çok kötü bir görüntü, aynadan bakıyorum bazen öff sivilceli bide.

b- Ben bedenime bakıyorum, tüylerimide alıyorum, fakat bu alakasız soruları neden soruyorsun

a- Bilemedim ki ben onu, anan baban yokmu senin kızmıyorlarmı sana ardını dövdürüyorsun diye?

b- kaç yaşındayız yahu, sen sevgilinle yaşadıklarını anlatıyormusun onlara? sen neden bahsediyorsun böyle, sen kaç yaşındasın bakayım?

a- 21

b- hahahahha, gay görmedinmi sen daha önce hiç?

a- Hayır..

b- korkma tamam gel gel otur şöyle, gel titreme yahu otur rahat ol, adam yemeyiz.

b- Garson bakarmısın, bana bir vodka arkadaşa?

a- ben bira alırım.

b- evet birde bira!

b- avuçlarını açarmısın, bak şu nasırları görüyormusun

a- evet?

b- işte sen o nasırları daha çook uzuun yıllar taşıyacaksın

a- "karıya gidiyorum" ben her hafta

b- evet düzenli seks ömrü uzatır demek istedin sanırım, tabi biraz kabaca oldu karşı cinse eşya muamelesi değil mi

a- eşya değil karı işte bildiğin siz bilmezsiniz

b- Anlıyorum..

a- osuruğunu tutamadığın oluyormu hiç böyle olmadık yerde zart diye koyverdiğin falan ?

b- oha, nereden üretiyorsun böyle soruları sen, ne kadar ötekileştirmişsin ahlaki tanımlamalarına uymayanı sana öğretileni nasıl benimsemişsin doğuştan kodlanmış gibi, sen nasıl bir makinasın evlat

a- makina değilim ben! biz delüğanlıyız

b- anlıyorum

(Böyle gider)

fazıl say

Sanatına hayranım, fakat espri anlayışı konusunda takdir edemiyorum üstadı. Facebook sayfasında dönem dönem fıkralar paylaşıyor bir türlü gülemedim zorladım olmadı, sanatı önünde saygıyla eğilirim o ayrı, ideolojik veya siyasi olarak bir ortak noktamda yok, tabi bu "senden değilse kötüle" düsturunu benimsemiş toplumumuzun alışık olmadığı bir duruş, sanatı dışında ideolojik ve toplumsal olarak kitlelerin dikkatini çektiği açıklamaları olmuştu zamanında "ülkeyi terk edeceğim" tarzında söylemlerini alkışlamış, insanımızı nasılda tanımış ne güzel veriyor ayarı oh demiştim. tabi ki tam beklediğim gibi o açıklamalarının hemen ardından "fazıl say sevmeyenler" toplandı ve galeyana gelerek her zamanki toplumsal linç kategorilerine birisini daha eklediler. Üstlerine alındı insanlar, çünkü Fazıl say söylemişti, ben her gün söylüyorum yüzlerine beni sallamıyorlar Fazıl söyleyince dövmeye gidiyorlar adam toplayıp.

Bizim insanımız böyle azizim, göte göt diyeni sevmez. Yemeyeni sevmez bizim insan, yiyeni yedireni sever, kendi on yerken bize bir yedirsin ama yinede yedirsin derler, ben yememde yedirmemde diyeni kovarlar aralarından, alışmamış götte don durmaz çünkü. Sözü bile var "müslüman mahallesinde salyangoz satmak" diye. Satsın adam ne zararı var sana, yemeyecek yeme ama o şansını denesin, belki bir iki tane budist karışmış içinize haberiniz yok, illa hepiniz tek tipmi olacaksınız, belki Ahmet inancı gereği yememesi gerekeni bir kere denemek istiyor sana ne lan bundan? Tasavvufu anlamamış yobaz emevi müslümanlığınızla ne hale getirdiniz insanları, kimseyi tanıyamaz olduk, zaten pasiftik iyice içimize kapandık. Devlet baba yıllarca komünizler çok zararlı işimize taş koyacak diye yobazları besledi besledi şimdi ucunu alamıyor, o işkencelerde çatışmalarda öldürdüğü gençleri arayacağı dönemlerde gelecek bu ülkede, onlarıda göreceğiz.

respawn

*

Respawn Counter Strike gibi round temelli olmayan oyunlarda ki geneli multiplayerdır, ölen oyuncunun tekrar oyuna dönmesi demektir. Yani oyunun akışı sürmekteyken siz bir şekilde ölürseniz, oyun akmaya devam ederken aynı yerde veya seçilen bölgede tekrar hayata dönersiniz.
Aklıma gelen ilk örnek 2142 adlı oyunun herhangi bir serisinde öldüğünüzde ekranda beliren süre sonunda tekrar oyuna başlarsınız veya haritadan spawn olmak istediğiniz açık bölgeleri seçer orada "respawn" olursunuz.
Başka genel bir örnekte MMORPGlerdeki slotların yani harita üzerinde tecrübe puanı almak için öldürdüğünüz yaratıkların bir süre sonra aynı yerde tekrar belirmesidir.

silkerler

*
Efendim öncelikle bakınız (bkz: silkmek)
Bu eylemi en iyi anlatan zeytin silkme hadisesidir nazarımda, zeytin ağaçlarının altına serilen uzun uzun kumaşlar, adamların ağaca çıkmaları ve sallamalarıyla zeytinlerin kumaşların üzerine dökülmesi ve sonra "haden gari bugünlük yetivesin" diyerek evin yolunu tutmaları, veya zeytinyağı için fabrikanın yolunu tutmaları. Silkerler de bunun şahıs eki almış halidir olsa olsa, Tarlada yetişmiş zeytinleri gören mustafa ağabey'in Murtaza'ya bağırarak "murtaza emmi bizim bağın hasatları nolcek geliverinde hep birden silkiverelim biyo"

Tabi Mustafa ağabey boş dururmu yabıştırır lafı "Ellemegoy bizim oğlan gelince yiğenle gönderirin silkerler"

işte burada, bir köy insanının komşusuyla girdiği diyalogda karşımıza çıkmakta ve okuyan her bir insanı tekrar düşünmeye itmektedir.

motor gelişim

Çocuk dokununca tutmak, tutunca kavramak, kavrayınca çekiştirmek, çekince fırlatmak ister. Çocuk emekleyince sıralamak, sıralayınca yürümek, yürüyünce tırmanmak, tırmanınca atlamak, zıplamak ister. Bu süre içerisinde eline geçirdiği bir eşyayı kırması onun için büyük bir deneyim ve eğlence kaynağı olur. Eşyanın kırılması, parçalara ayrılması, kırıldığında çıkan ses çocuk için yeni bir öğrenimdir. Ardından yepyeni keşiflere çıkacaktır. Çocuk sürekli sınırlarını genişletecek ve genişlettiği sınırlarla asla yetinmeyecektir. Çocuk giriştiği bu denemelerle aynı zamanda kendi gücünü de denemekte ve sınamaktadır. Motor gelişimin çocuğa kazandırdığı deneyimler onun bilişsel gelişimine de zemin hazırlar.

işte ebeveynlerin büyümekte olan çocuklarına "iyice yaramaz oldu" "çok haylaz yerinde durmuyor" vb. cümlelerle veryansın ettikleri bu dönem motor gelişim dönemidir. çocukların en çok pasifize edilmek istendiği dönemde bu dönemdir, ebeveynler yaramaz diye yaftalarlar halbuki çocuğun bedenini ve çevresiyle ilişkisini gücünü kabiliyetlerini keşfettiği bu dönemdir kendi kendini tanımaktadır. Tıpkı senin evinde besleyip oyuncağa çevirdiğin, minnoş yumoş diye hitap ederek mundar ettiğin kedinin yavru döneminde eşyalara saldırması, sineklerle oynaması, olur olmaz sağa sola pusu kurup hareket eden ne varsa atlaması gibi biz insanlarda böyle benzer dönemlerden geçerek kendimizi tanırız, bedenimizi, gücümüzü, kaslarımızı tanır bunların çevreyle nasıl etkileşime geçtiğini çözmeye çalışırız.

Ama ebeveynler çocuklarıyla baş edemeyince onu çocuk kafeslerine koyarlar, yanınada oyuncak ayı bırakırlar ki orada uslu uslu onunla oynasın, odasından çıkarmazlar, eşyaları oraya buraya atıyor diye her şeyi dolaplara saklarlar, ağzına bir her şeyi götürüyor diye eline koluna vurur, ağlatır onun gelişmesine engel olup pasifize etmeye çalışırlar. Böylece o çocuk büyüdüğünde sizden birisi olur, itaat eden, sorgulamayan, erkekse kavramayı osbir için öğrenmiş, kadınsa yastıkla ve parmakla orgazm için öğrenmiş, herşeyin gizli saklı kapılar arkasında iç dünyasında olup bittiği, aman ayıp aman birşey derler aman aralarına karış onlar gibi davran göründüğün gibi olma olmak istediğin gibi görün, havan batsın emi şekillere bak insanlarından birisi olup çıkarlar. Bu insancıklar bizim toplumu oluştururlar, patroncu devletleri ve zenginleri bunlara kanırta kanırta sokarken gıkları çıkmaz çünkü bu hikaye taaaa motor gelişim sürecinden başlamıştır.

Zamlar olur, fakirleşirler, ekonomik sınıfları arasında kocaman kocaman uçurumlar olur yinede o boş bakışları kaybetmez öylece yaşar giderler.

Sonuç olarak motor gelişim sürecinde haylazlık yapan çocuklarınızı kısıtlamayın, bırakın kırsınlar döksünler öğrensinler. Eğer kısıtlar ve kapıları kapatırsanız, "kışın nasıl olsa pantolon giyiyom" diyerek 5 cm kıllı bacaklarla, pala remzi bıyığıyla gezen zengin koca meraklısı farkındalıktan bir haber aptal kızlarınız, üç güne bir yunusu tokatlayıp kızarmış ve sulanmış gözlerle sosyal hayatın içerisine kalabalık erkek gruplarıyla karışan, karşı cinsle iletişim kurmayı öğrenememiş sevişmeyi Roccoyla sınırlı fantezileri "plumber seks"ten öte olmayan sivilceli osbirci çocuklarınız olur söylemedi demeyin.

sevgilisinin götüne bakmak isteyen ergen kız

21+ kadınlarda genel alışkanlıktır. Potansiyel sevgilinin "elleri" "ayakkabları" ve "götü" ilk süzülen bölgelerdir. Bunlar arasında göte bakmak içgüdüsel ve doğalken diğerleri ona öğretilenlerle edindikleridir.

erkeklerde göte kilitlenme

Gayet doğal ve içgüdüseldir. Sıfır libidolu adamlar/kadınlar bile bunu yaparlar. Doğadan örneklemek gerekirse bir çok canlı birbirlerinin poposunu koklayarak iletişim kurarlar veya birbirlerini tanımaya çalışırlar, insan türüne bu şekilde genlerle geçmiş içgüdüsel bir harekettir. Lafı gelmişken üstattan kısa bir alıntıyla işbu entirime son vereyim ;

"popo, kadının dnasıdır. hatta ruhunun aynasıdır bile diyebiliriz. aval aval bakan bir güzel yüz yerine armut şeklinde kusursuz bir popo daha çok heyecan yaratır. popo, kadının öz benliğini yansıtır. karakterini tüm çıplaklığıyla sergiler" Tinto brass

myo büro yönetimi ve sekreterlikte okuyan erkek

Sınıf nüfusunun cinsiyete göre oranında her zaman azınlıktırlar. Dekoltelerin, parfüm ve ped kokularının arasında geçer okul hayatları.

aşk çocuğu

Aşk çocukları toplumun duygusal ve sosyal açlığını bir nevi ortadan kaldıran bireylerdir.

Aşk çocuklarının olmadığı veya az olduğu toplumlarda "sapkınlık" "suça meyil" "cinsel iktidarsızlık" "loserlık" "tektipleştirmeye uygunluk" çok sık görülmektedir. Ve bu karakterle gelişen hastalıklı tohumlar nesilden nesile bunu taşıyabilmektedirler. Baskı unsurunun birazcık bulunduğu her ilişki aşk çocukları vermekten uzak bir kadere yelken açmış demektir.

Aşk çocğu olup olmadığınızı anlamak için ebeveynlerinize dönüp kısa bir inceleme yapmakta fayda var. Görücü usülü, rızası olmadan evlendirme gibi kavramlar hala daha güncelliğini koruyan faşist uygulamalardır. "evlenince seversin" "zamanla alışırsın" gibi cümleler hala daha sarfedilmektedir. Bunların dışında ülkedeki ekonomik şartların ağırlaşmasıyla birlikte zorunlu "maddiyatçı evlilikler" de yeni bir kavram olarak erkek ile kadının sıvılarının birbirine karıştığı duygusal bir şölene dönüşen o anları, seksin güzelim ahengini duygusuz birer imzaya "yat geliyorum"a bırakmıştır. Rastlantı kavramı ortadan kalkmış herşeye bir standardizasyon ve tektipleşme getirilmiştir.

bülent ersoy un yeni imajı

marilyn manson'lara kiss'lere aşina memleketim genç dimağlarının nedense her fırsatta korku, alay ve çirkinlikle bağdaştırdığı imajdır.
Bunun tek nedenini size söyleyeyim, Bülent Ersoy sesinin kalitesiyle hitap ettiği güruha defalarca orgazm yaşatabilecek güçte ciğerlere sahip bir insandır orası kesin ve kanıtlanmış. Gerisi şahsen beni ilgilendirmiyor, sevenleri dinliyorlar bana hitap etmiyor dinlemiyorum fakat yaptığı sanatın kalıcılığını ve özenini takdir ediyorum kendimce.
Genç erkeklerle ilişkileri, makyajdan bozulmuş cildi vs. si de bu insanın özel hayatı ve kendi tercihleridir burasıda kesin. Peki sen sararmış donuyla bilgisayar başında osbir çekerek ömrünü tüketen genç dimağ senin skimsonik, subjektif ve toplum ve ailen tarafından sana aşılanmış tektipleştirilmiş, faşist, güzellik ve hayat tercihleri anlayışına aykırı diye mevzubahis insan yeni albüm için PR için her medya önüne çıktığında senin çirkin, anlamsız ve boş yaftalamalarına maruzmu kalacak?
Hadi kalsın diyelim bana ne bundan, memleketim potansiyeli ortada. Peki ya sosyal medyanın bu içten içten güdülen nefret ve ötekileştirme tohumlarını vurgularcasına yaptığı haberlere ne demeli bilemedim.

l ours

Avcıya fazlasıyla aşina memleketimde incir reçeli'ne deli atan genç dimağların nedense fazla bilmediği muhteşem yapım. Yıllar geçse de aklımdan hiç çıkmayacak o sahneside avcının ayıyla karşı karşıya kalması ve ayının o gücüne rağmen çizgiyi aşmaması ve tepkisizliğini anlamlandıramayıp kendisiyle karşı karşıya bıraktığı andır. Hele o sahnenin sonunda "senden bir skim olmaz" diyerek patisini sallayıp dönüp gitmesi yokmu, ilk on film sahnem arasındadır. ;

http://www.youtube.com/watch?v=Jq7HVDy0ioo&feature=related