bugün
- arkadaşlar on üzeri iki karesi üç küpü dört ne9
- ses klonlamayla sahte röportaj sesi yaratmak13
- fahrettin altun'un görevden alınması8
- yazarların pipi boyu9
- türk milleti21
- ahmet hamdi çamlı17
- anın görüntüsü17
- atatürk'ü sevmeyen insancık14
- bir akpli bir chpli bir mhpli bara gitmiş10
- true nickli yazar17
- türklerin medeniyete katkıları12
- başkanlığı bırakayım yeterki beni yargılamayın9
- arkadaşlar şişe der misiniz9
- sözlükten bi şey olmaz15
- arkadaşlar moderatör oluyorum31
- abdullah öcalan videolu mesaj yayınladı18
- v a m p i r o v8
- ilk buluşmada ne yenir8
- ülkenin dingonun ahırına dönmesi14
- heykeller ne işe yarıyor sorunsalı17
- 8 temmuz 2025 sözcü tv'nin karartılması24
- dolar 40 lira15
- burada ak partili istemiyorum12
- ahmet hamdi çamlı'nın cumhuriyet tweeti12
- grok'un küfür etmeye başlaması24
- ben chp'li olarak seçmenden destek almadım8
- judas'ın yaşı12
- gocu'ya sarma sarmak18
- yapay zekaya erişim engeli kararı alınması11
- bu hangi oyundan11
- temmuz emekli memur çalışan maaş indirimi8
- arkadaşlar burçlara inanan biri bakabilir mi8
- özgür özel24
- toksik yazarlar9
- siktir orospu afedersin15
- haysenin1215
- mehmet boynukalın'ın belediyelere operasyon tweeti12
- akpnin elinden dini alın geriye ne kalır20
- toprağın üzerinde yalın ayak yürümek8
- su paralarıyla togg alan yönetici8
- yazarların imza yemekleri10
- yazarların favori yazarları8
- yazarların favori sabunu9
- ak parti'nin genel müdürüne çuvalla 95 milyon tl12
- yandaş medya ahlaksızlığı8
- müsiad başkanının dolar yükselmeli demesi8
- sözlük kapalıyken merak ettiğiniz yazarlar18
- tezsiz yüksek lisans10
- selinsu için buluşup dövüşen erkekler9
- israile askeri malzeme götüren gemi mersine geldi10


entry'ler (478)
sen unuttum zannediyosun ama zor. ilk defa doğum günümü unuttun bu yıl. ya da bilerek kutlamadın, bilmiyorum. ama yıllar devam etse bile ordasın hala.
ufak tefek elde ettiği arkadaşlar hem daha iyidir hemde daha fazla mutlu eder bu insanı. valla bu sözlükte düzgün insan bulmak zor zaten, ondan böyle durum.
ulan daha 3 hafta önce galaxy wonderla takılan, yırtık converslerimi inadına giyen bi adamdım ben. gittim htc one m9, harley bot falan aldım. şimdi kendi samimiyetimi sorguluyorum bu yüzden. bende biliyorum, artık telefonun kendini zor açtığını, yırtık conversle yağmurda yürünmeyeceğini. ama sizin o yavşak tavırlarınız, son model telefonlarınızı, havalı kıyafetlerinizi çok bi haltmış gibi göstermeniz yüzünden bu tavır. yoksa bakmayın, castroya bile sorduklarında neden nike giyiyosun diye. olum rahat demiş. ama bunlar oranıza buranıza sokmak için değil, siz herkese paramı gösteriyim derken onu unutuyonuz, gerçi paranızda oraya ait.
arkadaşım yaz dedi geçen gün. söv biraz, seni bıraktı öylece ki haketmiyor mu sanki gibisinden. bende yapmadım. dün matrix izlerken milyonlarca kelimenin ardında saklanan bi cümle çarptı gözüme. "ne olduğunu açıklayamam ama biliyorum." galiba o yüzden onu anlayabiliyorum bende. bana "çok konuşuyosun be, kimse dinlemezki seni o kadar. ne kadar iyi olursan ol sıkıyo işte." demesi gibi. bendeki hissi farkedememesini dert edemiyorum. uzun cümlelerle tanımlayamayışım yüzünden kendimede kızamıyorum. kaldım böyle.
h.p lovecraft
diğer sınavlar gibi, meslek edinme çabasından çok insanların ailesinden veya bulunduğu şehirden kaçmak için gireceği sınav. bi fırsat ya, yeterli bi bahane kaçmak için.
bu geçtiği geçmekse, sokayım öyle geçmeye.
ankarada olsam sana sarılmak isterdim. izmirdeyim yine sana sarılmak istiyorum. bu sözlükten geriye kalan güzel şey sensin benim için. soru sorduğunda sen olduğunu da anlamıştım aslında, ama ne biliyim. uzaklık bi engel oldu bizim için. hep diyodum ya gelicem diye. gelicem bi gün, hala imlaya dikkat etme sebebimken sen, benim bunları yazarken seni unutmam kadar ironik oluyo oysa, gelicem bi gün demem. ki biliyorum hiçbir zaman beceremedim tam anlamıyla sevgimi göstermeyi. dün uzaklardan bir arkadaşımla karşılaşınca anladım galiba. neden bu kadar uzakları özlediğimi de. sana söylemem gereken bişeyler var hala. bilmiyorum lanet yastıktan sıkıldım belki. sevgili dostlarım kendilerine mathilda leon misali diyolar ben gülemiyorum onların sevgisine. 2013 te 2 mayıstı o mathilda kolyesini aldığımda, hala sana veremedim. hala yalnız hissediyom. bu kadar insanla karşılaştım, bu kadar insan sevdim, sevildim belki. farkettimki sevmemişim, sevmiyolarmış. ya da sen farklı sevdin, biz farklı sevdik uzaklardan. ben sevsem nasıl seviyorum biliyo musun ya. bu aptal halimi görememen nasıl üzüyo beni. bi gün oralara gelebilirsem eğer bi bahaneyle, sana sarılmaya gelmişimdir. neyse 16 sında doğum günüm var diye yazıyorum bunları da buraya, belki görüpte anlarsın diye, galiba biliyorum anlayacağını. özledim be mathildam özledim işte.
hayatımda elde ettiğim en güzel şeyi kaybetmekten korktuğum için kaybetmek istemiyorum. öyle veya böyle ne kadar iyi olursan ol, hatta ne kadar başarılı olsan ne kadar zenginde olsan, bi insanla arandaki duygusal bağa ve onun hissettiklerine hiç etki edemezsin. beni korkutan bu değil sadece korktuğum şey, şu boktan hayatta sadece 1 kere böyle bi kadınla şansım olucak. bunun önemi öyle fazla ki benim için anlatamam sevgili sözlük.
eskiden vardı ya. şimdilerde pek yok gibi.
serideki yönetmenlerin farkından veya kitaptaki latince kökenli çoğu büyü ve diğer adlandırmalar, kelimelere kada vs. tartışılabilecek olan bir konu aslında. bence seriye hakkını verebilecek bir yönetmen eksikliğinden kaynaklı ilk filmler için kısmen geçerli kısmen haksız bi önerme. öte yandan lotr gibi yeterince büyük bir fantastik dünyaya hakimiyet ve herkese hitap edebilme niteliği yok tabi.
house
monk
diğeri yok galiba..
monk
diğeri yok galiba..
o kitapların içindeki çoğu bilginin boktan ve yalan yanlış olmasını napıcaz. ki tevfik koçak şunu diyo "bilgileri satmak için kitapları bedava."
hayattayken bir oyununu izlemeye gidemedim, pişman mıyım diye sormayın bile. severim kendisini öyle veya böyle. bir nesle çok fazla şey öğretti, çoğu insandan çok daha güzel güldürdü..
uykusuz ve mısır gevreği. ilki tamam ikincisini tartışmak isteyenler olabilir gibi.
çocukluğumuzda bile büyük aksiyondu.
bi kızla yaptım bunu. satır satır şiir yazdık salladık denize şarap şişesini sonradan öğrendimki bütün o sular arıtmadan geçiyor. karayip adalarına ulaşma hayali yoktu ama her hayal yalan oldu yani. sonra kendisine söyleyince bunu dedi ki bana. aksakallıbademdede gitti şişe artık bir kara balık değil ama oda dener belki yoluna devam etmeyi. içimden o an dediğim tek şey. niye abarttık harbi bu kadar. şarap şişesi boşalınca mı değerli yoksa doluyken mi hala karar veremiyom.
yuvarlanarak bilgisayarın düğmesine basıp yerde uyumaya devam etmek.
ölümü hak ettiğini düşündüğüm ama küfretmeye küfürler bulamadığım hayvan topluluğuna küfür bulamama durumudur.
belki de hayvan gibi bilim kurgu ve fizik(kavramsal) hastası olduğumdan kaynaklıdır ama bana o kadar da karmaşık gelmeyen filmdir. bazıları hadi lan ordan diyicekler kesin ama gerçekten filmin yorumları filmin kendisinden hem daha abartılı hem de filmi etkiliyo. ben yorumları okuyup filmi izleyince ilk dediğim, lan noluyo hangi filme geldim ben oldu. bazı sahneleri atlatınca filmin genel mantığını buldum ki tam o sırada film kendi dünyasını yıktı al sana bi karmaşa daha çöz bakalım izleyici dedi. ama zor muydu tamam belki, yorumlar kadar zor muydu o zaman hayır. diğer taraftan film gerçekten ellen page'inden leonardosuna kadar sağlam bir oyunculuk ve kaliteli çekim tekniklerine sahip. ama bakarsak filmin efektleri bile filmin karmaşa yorumlarına dayanamadı ve geride kaldı. ama efektlerde gerçekten azımsanamaz. neyse son olarak izleyecek olanlara, zannetmeyin ki film çözülemez "armada" ama karmaşa içerir sonuna kadar. izlemesi hem zevkli hemde inanılmaz potansiyelinden dolayı eğlenceli bi film. imdb'deki yerini kesinlikle hak ediyor bence.