bir ülkede sosyalizmin doğru düzgün işleyebilmesi için o ülkede ciddi bir denetim teşkilatı olması gerekir. ki bence bu insanın özgürlüğünü kısıtlar. zaten sosyalist düzen kurmak imkansızdır. şimdiye kadar hiç bir ülke doğru düzgün becerememiştir.
sosyalizm uluslararası bir harekettir. programı, dünyanın bütün ülkelerinde aynıdır: barbar rekabet sistemine, işbirliğine dayanan ortak zenginlik için uygar işbirliğini koymaktadır. her insanın gönencinin, bütün insanların gönenci ile gerçekleşebileceği, insanların kardeşliğine dayanan toplumu kurmaktır.
markiszm leninizme göre, komünizmden bir önceki aşamadır. tarihte hiçbir devlet komünist aşamaya geçmemiştir veya geçememiştir.

sosyalizm ve komünizm arasındaki fark, çok kısaca şöyledir:

sosyalizm:
"herkesten emeğine göre, herkese emeği kadar"
komünizm:
"Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar"

Açıkça görüldüğü üzere; sosyalist düzen, kapitalist düzenin çok da uzağında değildir. fazla uzun ömürlü olamamasını, belki de bu benzerlikte aramak yerinde olacaktır.

herkesten yeteneği kadar alıp, ihtiyacı kadar vermek ise, her halde çok yüksek bir üretim gücü ve olgunluk gerektirmektedir.
karamazov kardeşler romanından bir dostoyevski ifadesiyle*:

özellikle tanrısız kurulmuş, yerden göğe varmayı değil, göğün yere indirilmesini amaçlayan bir babil kulesi sorunudur.
(bkz: mustafa suphi)
(bkz: ethem nejat)
(bkz: nazım hikmet)
(bkz: marx)
(bkz: engel)
öncü sosyalistler=sismondi,robert owen,h. saint_simon, p.proudhon,luis blanc,f. hegel,feverbach.
ya barbarlık ya sosyalizm.
toplumları 2 adım ileri götüremeyecek bir ideoloji. safsata.
hırsızlık değildir.

onurunla ve adil bir dünyada yaşamanın diğer adıdır..
marx'ın da belirttiği gibi bugüne kadar kusursuz uygulanabildiği dönem çok az olan, ama bu örnekler içinde osmanlı'nın yavuz-fatih-kanuni dönemlerinin de olduğu izm.
demek isteyince oluyormuş.
ayrıca atatürk'ün cumhuriyeti kurarken sosyalizmden faydalanmadığı ise kesinlikle söylenemez. sadece sosyalizm değil tabiki, tüm yönetim şekillerini incelemiştir ve cumhuriyeti oluşturmuştur.
(bkz: devletçilik)
sosyalizm kelimesi 19ncu yüzyıl avrupa'sındaki işçi sınıfı hareketleriyle doğdu. ingiltere'de ilk kez robert owen'in öğrencileri için 1822 yılında, fransa'da 1831'de kullanıldı. antik çağdan itibaren kullanılan kelime komünizmdi. bu bakımdan sosyalizm kavramı eski de olsa sosyalizm kelimesi oldukça yenidir.
bilimsel sosyalizm ve ütopik sosyalizm olarak ikiye ayrılır. ütopik sosyalistlere göre üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet bir sorundur, fakat bundan doğan artı-değer nasıl sınıflandırılmalıdır, işte bunun açıklamasını yapamaz ütopik sosyalizm. çünkü ütopik sosyalizm olayı yalnızca bir ekonomik mücadele biçimi olarak görüp mücadelenin aslını kavrayamamaktadır. çünkü sorun sınıflı toplumların sorunudur. üretim araçlarının gelişmesini engelleyen her karşıtlık eskimeye mecburdur ve bu yüzden yıkılmaya. işte bilimsel sosyalistler bunun bir sınıf kavgası olduğunu söyleyerek mücadelenin ekonomik, siyasal ve ideolojik olması gerektiğini beliritir.

bilinç insanların maddi dünyalarını etkileyen bir kavramdır. üstyapı kavramı altyapıyı etkiler. fakat aynı şekilde altyapı kavramı yani maddi dünya da bilincimizi yani üstyapıyı etkiler. bu nedenle kapitalist toplumun bilincine göre yetiştirilen bireyler sosyalizm bir hayal olduğunu düşünürler. kendilerince haklı bir iddia fakat yanlış bir iddia. bunu bir örnekle vermek gerekirse rus devrimi sonrası lenin şöyle konuşmuştur; "Gerçekten de ülkemizde, devlet iktidarı işçi sınıfı tarafından kullanıldığı ve devlet bütün üretim araçlarını elinde bulundurduğu için, bize de nüfusu kooperatifler içinde bir araya getirmekten başka bir şey kalmıyor. Nüfus kooperatifler içinde en yüksek derecede toplanınca sosyalizm, eskiden haklı alaylara, gülümsemelere, sınıflar savaşımının, siyasal iktidar vb. için savaşımın zorunluluğuna pek haklı olarak inanan kimselerin küçümsemesine yol açan o sosyalizm, kendiliğinden gerçekleşiyor." (Lenin, Ekim Devrimi Dosyası, Sf. 618, Kooperatifçilik Üzerine) işte burada belirtildiği gibi devrimin ertesinde halkla beraber sosyalizm kendiliğinden kuruluyordu. fakat biliçli bir şekilde bunu yapmaktaydılar.
tek ülkede varsa eğer ve o ülkenin dışında çok güzel bir dünya olduğu tv'lerde gösteriliyorsa insanların ordan kaçması kendilerine göre son derece mantıklıdır. sosyalist olmayan ülkelerin yaptıkları ile kıyaslanınca (ırak, afganistan, somali, cezayir, bosnahersek......) yaşamak için emek güçlerine gerek duyan insanların bilmesi, öğrenmesi, yaşaması gereken sistemdir, başkalarının sırtından geçinme çabasında olanlar için ise sırtlarındakileri silkelemeyi başarırlarsa dünya zaten onlar için cennettir.
1- Bilimsel Sosyalizm :(Marxizm)
Sosyalist toplumun tarihin zorunlu bir sonucu olarak , zorlama ve ihtilalle ortaya çıkacağını savunan görüştür.
2- Demokratik Sosyalizm :(Parlementer sosyalizm)
Sosyalist ekonomik düzeni demokratik yolla gerçekleştirme çabasıdır . Sosyalist bir ekonomik düzen ile demokratik bir siyasal düzenin birleşmesi sonucu ortaya çıkan rejimdir .
3- Devrimci Sosyalizm :(ihtilalci sosyalizm)
Sosyalist düzenin devrimle kurulacağını savunan görüştür .
4- Ütopik Sosyalizm : (Ülkücü sosyalizm)
Sosyalizmin , tarihin zorunlu bir sonucu olarak değil , daha insancıl ve adil bir dünyanın yaratılması için
insanların iyi niyetlerine dayalı olarak kurulacağına inanan görüştür .

Yukarıdaki sosyalizm biçimlerinden en "fısssss" olanı ütopik sosyalizmdir.Yine en radikal , kanlı olanı ise Devrimci sosyalizmdir . Bilimsel sosyalizm daha önce SSCB'de denenmiş ve ne yazık ki başarılamamıştır . Günümüzde ise avrupalı sosyalistler siyasi ve ekonomik programlarını demokratik sosyalizm doğrultusunda planlamaktadırlar .
işi artık vahşet boyutlarının ötesine taşımış olan ilk bakışta mantıklı gibi gelen ama pratiğiyle beraber boktanlığı anlaşılan sistemdir.Kollektivizasyon gereği herkesin malına el konulur,özel teşebbüs kalkar.Her şey devlet tekelindedir.Propaganda filmlerinde mutluluktan yudum ayçiçek yağlı yemek yemiş gibi uçuşan insanlar gösterilir.ama gerçekte bu sistemde insanlar 'ben'kelimesini unutmuş,tek düzeleştirilmiş,mutluluğun m sini unutmuş insanlardır.Tarihte sosyalist sistemin tek bir memnun edici yönü gösterilemez.Her türlü gelişim için 'biz'den evvel 'ben' şarttır.bunu söylemek bir bencillik değil gelişim için elzem olan bir şeydir.
toplumculuk.

ülkemizde bir çok kişinin sandığının aksine ilk kez karl marx tarafından ortaya atılmamış, aksine yakın çağın başlarında teorize edilmiştir.

sosyalizm denilince akla "herkesin eşit ücret aldığı, tek tip kıyafet giydiği, pirinç yediği, açlıktan kıvrandığı bir sistem" gelmemelidir. ki, sosyalizm temellendirilirken bu gibi yaklaşımların uzun vadede büyük enkazlar yaratacağı bilinmekteydi. sosyalizm temelde, toplum kontrolüne dayanan bir servet dağılımı amaçlar. yani paranın, devletin yaptığı yatırımların halkın ihityaçları doğrultusunda kullanılmasını ve astronomik gelir farklılıkları olmadan sosyal eşitliğin sağlanmasını savunmaktadır. devletin döndürdüğü paranın halkın gözü önünde, şeffaf alanda olması gereklidir. kısacası özü "devlet halk içindir" felsefesiyle açıklanabilir. tam burada klasik toplumculuk marxist sosyalizmden ayrılır, zira marxizm toplumun kendi rızasıyla-yada proleterya diktatörlüğüyle- oluşan yüzde yüz eşitliği gibi "ütopyaları" da ön koşul olarak içermektedir.

günümüzde toplumculuğu en iyi şekilde, ister inanın, ister inanmayın, iskandinav devletleri uygulamaktadır. devlete giren para, belirli bir miktarı olası bir kriz durumu için saklandıktan sonra sosyo-ekonomik gelişim için kullanılır(yol, su, elektrik, altyapı, dsl ulaştırımı, köy okullarına bile bilgisayar sistemleri kurulması, işşizlik maaşı, sigorta ücreti, bedava eğitim ve sağlık hizmetleri vs vs. ve evet, sözde değil, özde) . harcanan her kuruş için devletler halka hesap verir. şeffaflık taviz verilemez bir öğedir, zira 70lerdeki gibi "trank" diye gensoruyu basabilirler hükümete. yani "uygulanamaz kardeşim, hayal bu!" denilmesi yersizdir. yeter ki akla sscb ve çin halk cumhuriyeti gibi felaketler gelmesindir. belki de sscb ve çin'in sosyalizmi uygulayamayışının temelinde marxist görüş yatıyor olabilir. bilemem. ama "toplumculuk(her hangi bir çeşidi) uygulanamaz" diye bir şey kesinlikle yoktur.
gorkinin 'ana' kitabı sosyalizmi anlatan en iyi kitaplar arasındadır.
özellikle sağ partilerin değerler, aidiyetler üzerinden prim yapmaya, kar ve/ veya oy kapmaya çalıştığı bir dönemde belki de en çok ihtiyacımız olan; eşitlikçi, özgürlükçü, demokrat, laik, birlikte yaşamı savunan güzel düşünce.
köy bakkalındaki tozlu raflarda kalmış bayat gofret. severiz özleriz o ayrı.
cnn muhabiri devrim sonrası bir cüba köyüne gider.sırtında küfeyle tütün tarlasından dönen kübalı yaşlı kadını durdurur ve sorular sormaya başlar.
-ülkenizde devrim olalı beş yıl oldu ve görüyorum ki yaşam biçiminizde çokta bir değişiklik olmamış.insanlar yoksullukla boğuşuyor,yiyecek sorunu yaşıyorsunuz en basitinden elektrik bile yok şuan evinizde...
+evet devrim sonrası ambargo dan kaynaklı çeşitli sıkıntılar yaşıyor olabiliriz.evet şuan evimizde elektrik olmayabilir ama eminim şuan fidelin evindede elektrik yoktur.eşitlik böylebirşey olsa gerek...*
Sosyalizme inananlar, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kamu mülkiyetine geçmesi ile tüm sorunların çözümleneceğini iddia etmiyorlar. Sosyalizm, ne şeytanları meleğe dönüştürecek, ne de cenneti yeryüzüne indirecektir. iddia edilen şey, sosyalizmin kapitalizmin büyük kötülüklerine çare bulacağı, sömürüyü, sefaleti, güvensizliği, savaşı ortadan kaldıracağı ve insanlar için daha büyük bir refah ve mutluluğun kapılarını açacağıdır.

Sosyalizm, kapitalizmin yırtıklarınını yamanarak düzeltilmesi değildir. Sosyalizm, devrimci bir değişme, toplumun büsbütün farklı bir çizgide yeniden kurulması demektir.

edit: kaynak adı geçen webadresinden değil, uzun yıllar önce not olarak aldığım defterimdendir.
düşünce olarak insanlık adına güzel bir yöntem olarak gözükse de insanoğlunun bünyesinde barındırdığı bencillik, sömürme, kazanma hırsı gibi kavramlar neticesinde pratikte hiç bir işe yaramayacak sistemdir.
cemaatci abi ve ablalarımıza
-bir gün bu ülkeye sosyalizm hakim olacak dediğimizde
-sosyalizm geldiği gün şeraat bu ülkeya hakim olacak diye
aldığımız cevaptır.
sosyalizm ortak üretim, ortak paylaşım, ortak mutluluk, ortak ekmek, ortak iş, ortak aş... yani herşeyin ortaklaşa kullanıldığı herkesin eski türk filmlerindeki kadar mutlu olacağı yönetim şeklidir
kapitalizmin mutlak çöküşünden sonra geçilecek olan sistemdir. mesele kapitalizmin ne zaman çökeceğidir.
her şeye karşın türkiye'den bakınca güç kaybeden ufalan fakat dünya' ya dikkatli bakınca tekrardan tartışılmaya başlayan sistem. şimdi onlarca laf edildi, yazıldı çizildi. fakat bunca laf edilmesine, yazılmasına karşın şu basit parolalar anlaşılamadı. sosyalizm basit bir eşitlik tutkusu değil, ürettiğin kadar tüket, emeğin kadar üretime katıl! evet bu olay budur. sosyalizmde henüz sınıflar kaldırılmamıştır, kol emeği ile kafa emeği arasındaki sınıfsal fark devam edecektir fakat üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet bitmiş yerine kollektif-herkesin katıldığı, bulunduğu- bir üretim sistemi kullanılmaktadır. üretim araçları herkesin ortak çıkarları adına üretmeyeb başlamıştır kar için değil.

üzerinde durulması gereken bir nokta insan bilincinin sömürmekten yana olduğudur. fakat günümüzde tarihsel olaylara baktıkça kölelik bitmektye yerini sömürü almaktadır. fakat bundan çok eski çağlarda insanoğlu sömürmek gibi bir ihtiyacı bulunmadığından birbirinin üstünden asalakça geçinmezdi. bu laflar yüzlerce ve binlerce kez söylenese de anlaşılmayacağını bildiğimden sözlerimi daha fazla uzatmak istemem. ne de olsa herkesin tuttuğu kendine!