bugün

sosyalizm

toplumculuk.

ülkemizde bir çok kişinin sandığının aksine ilk kez karl marx tarafından ortaya atılmamış, aksine yakın çağın başlarında teorize edilmiştir.

sosyalizm denilince akla "herkesin eşit ücret aldığı, tek tip kıyafet giydiği, pirinç yediği, açlıktan kıvrandığı bir sistem" gelmemelidir. ki, sosyalizm temellendirilirken bu gibi yaklaşımların uzun vadede büyük enkazlar yaratacağı bilinmekteydi. sosyalizm temelde, toplum kontrolüne dayanan bir servet dağılımı amaçlar. yani paranın, devletin yaptığı yatırımların halkın ihityaçları doğrultusunda kullanılmasını ve astronomik gelir farklılıkları olmadan sosyal eşitliğin sağlanmasını savunmaktadır. devletin döndürdüğü paranın halkın gözü önünde, şeffaf alanda olması gereklidir. kısacası özü "devlet halk içindir" felsefesiyle açıklanabilir. tam burada klasik toplumculuk marxist sosyalizmden ayrılır, zira marxizm toplumun kendi rızasıyla-yada proleterya diktatörlüğüyle- oluşan yüzde yüz eşitliği gibi "ütopyaları" da ön koşul olarak içermektedir.

günümüzde toplumculuğu en iyi şekilde, ister inanın, ister inanmayın, iskandinav devletleri uygulamaktadır. devlete giren para, belirli bir miktarı olası bir kriz durumu için saklandıktan sonra sosyo-ekonomik gelişim için kullanılır(yol, su, elektrik, altyapı, dsl ulaştırımı, köy okullarına bile bilgisayar sistemleri kurulması, işşizlik maaşı, sigorta ücreti, bedava eğitim ve sağlık hizmetleri vs vs. ve evet, sözde değil, özde) . harcanan her kuruş için devletler halka hesap verir. şeffaflık taviz verilemez bir öğedir, zira 70lerdeki gibi "trank" diye gensoruyu basabilirler hükümete. yani "uygulanamaz kardeşim, hayal bu!" denilmesi yersizdir. yeter ki akla sscb ve çin halk cumhuriyeti gibi felaketler gelmesindir. belki de sscb ve çin'in sosyalizmi uygulayamayışının temelinde marxist görüş yatıyor olabilir. bilemem. ama "toplumculuk(her hangi bir çeşidi) uygulanamaz" diye bir şey kesinlikle yoktur.