bugün

Kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda;
Yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı.
En fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı. (bkz: nazım hikmet)
Başladığım bugünkü gün
yarıda kalabilirsin,
geceye varmadan yahut
çok büyük olabilirsin. (bkz: nazım hikmet)
Memleket.
Atsız ATA' nın deyimiyle moskof.
Ran soyadı olduğunu çoğu kişi bilmez. Nazım Hikmet Ran zamanında yazdığı şiirler yüzünden vatan hainliğiyle suçlanıp 12 yıl içerde yatmış ve çıkıncada gene o zamanki hükümetin zoruna giden şiirler yazmaya devam etmiştir. 1950 yılında askerliğe çağrılmış ve gelmessen öldürüleceksin gibi tehditlere maruz kalmış ve bunun sonucunda yurt dışına kaçmıştır. Bundan bir kaç sene sonrada vatandaşlıktan çıkarılmıştır. Öldükten 2 yıl sonrada yazdığı şiirler Türk halkına daha anlamlı gelmiştir.

işte bizim sorunumuz bu. Birinin kıymetini yaşarken anlayamıyoruz.

Nazım Hikmet Ran 2009'da yeniden Türk vatandaşlığına alınmıştır.
Delikanlım!.iyi bak yıldızlara,onları belki bir daha göremezsin....
Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
Delikanlım!.Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel,korkunç,kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir .
Delikanlım!.Sen ki, ya bir köşe başındakan sızarak kaşından gebereceksin,ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara onları göremezsin bir daha
Delikanlım!.Belki beni anladın,belki anlamadın.Kesiyorum sözümü.
Sevmek mükemmel iş delikanlım.Sev bakalım...
Mademki kafanda ışıklı bir gece var,benden izin sana,sevsevebildiğin kadar..
Nazım Hikmet
görsel
SENi DÜŞÜNMEK

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.

Nazım Hikmet Ran
görsel
hikmeti yoktur.
bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta yatıyor oralarda bir eski gömütlükte yatıyor usta
(bkz: 3 haziran 63).
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin

yattığı yer ışıkla dolsun.

tanım: insan gibi insan.
23 sentlik askere dair

mister dallas,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
ankara'da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeye, öldürülmeye hazır;
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı,
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz,
(her kaba uymak meselesi)
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
yahut da aynı hesapla mister dallas,
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden
istanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut,
bir çift ıskarpin parasına.
yalnız bir mesele var mister dallas,
herhalde bunu sizden gizlediler.
size yirmi üç sente sattıkları asker,
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak,
mevcuttu,
tuhafınıza gidicek,
mevcuttu
hem de çoktan mı çoktan
daha sizin devletin adı bile konmadan.
mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela mister dallas,
yeller eserken yerinde sizin new york'un,
kurşun kubbeler kurdu o,
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
elinde bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
halı dokur gibi yonttu mermeri
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
dahası var dallas,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber
diyebilmek için,
yürüdü peşince bedrettin'in…
o, tornacı hasan, köylü memet, öğretmen ali'dir,
kaya gibi yumruğunun son ustalığı,
922 yılı 9 eylülü'dür.
dedim ya, mister dallas,
herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
ucuzdur vardır illeti.
hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim,
her millet gibi büyük türk milleti.

nazım hikmet ran
16.7.1953
Wow wow wow.
görsel
bir kalbin sadece bir kişiyi sevebileceğine inanmayan insandır. bir kalp birden fazla kişiyi sevebilirmiş, nazım hikmete göre.
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
(bkz: bu memleket bizim) şiiri gerçek nazımı anlatır size.
Özlemek için Nazım var..
Mavi için Edip..
Rakı için Can Yücel. .
Sevda için Ahmed Arif.
Bazen özledim diyemesin.Nazım okuyorum dersin..
"Ben Nazım okuyorum sen ne yapıyorsun?
Gerçek bir vatan şairidir. Faşistler bilmez.
Vatan Haini
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran
puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamsonun
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Nazım hikmet.

insanlar şu şiiri anlayabilseler; nefret ederler miydi nazım'dan?
Ben nazımdan anlatırdım yada süreyyadan.
...
Yumulu göz kapaklarımın içindesin sevdiceğim
Yumulu göz kapaklarımın içinde şarkılar
Şimdi orda her şey seninle başlıyor
Şimdi orda hiçbir şey yok senden önceme ait
Ve sana ait olmayan
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
içimden bir şey : Belki diyor.
nazım hikmet karısı piraye’ye şöyle yazıyordu mektuplarının birinde; “seni nasıl seviyorum biliyor musun? ot yağmuru nasıl severse, ayna ışığı nasıl severse, balık suyu ve insan ekmeği nasıl severse, sarhoşun şarabı, şarabın billur kadehi sevdiği gibi, annenin çocukları, çocukların anneleri sevdikleri gibi, lenin’in inkılâbı ve inkılâbın marx’ı sevdiği kadar…” yine o mektupların birinde; “çıkarsam ve sana kavuşursam, bu öyle dayanılmaz bir saadet olacak ki, gebereceğim diye korkuyorum.”, diyordu. oysa öyle olmadı. kavuştular, ve ne oldu ise oldu, ayrıldılar. adını kol saatinin kayışına tırnağı ile kazıdığı piraye ile, 17 yıl boyunca mektuplaştı nazım. tam 518 mektup… daha sonra, dayısının kızı münevver’e, en sonda vera’ya aşık olur ve vera’nın kollarında ölür. nazım ne vera’ya, ne piraye’ye ne de münevver’e aşıktı. nazım, aşka aşıktı.