bugün

(bkz: karamazov kardeşler pide ve kebap salonu)
ergin kardeşlerden daha insancıl kardeşlerdir.
(bkz: vedat ergin)
(bkz: nuri ergin)
rus milli futbol takımının stoper mevkiinde vazgeçilmez isimleri. *
(bkz: bratya karamazovi)
Katil Uşak mıydı 3-4 sene oldu okuluyalı çok merak ettim valla.şöyle olmuştu sanırsam Uşak beşpara etmez herifi öldürüp intihar etmeden önce küçük kardeşe hepsini itiraf etmiş sonra intihar etmişti dimitri de suç onun üzerine kaldığı için kaçıyordu yanlış hatırlıyorsam doğrusunu bana anlatın lütfen.
tolstoyun en sevdiğim kitap dediği, dostoyevski nin ölmeden önce yayımladığı son kitabıdır.
işe yaramaz kardeşlerin hikayesi. evet.
(bkz: ortanca karamazov)
Klasik Rus edebiyatının büyük yazarlarından Fyodor Dostoyevski , ölümüne üç ay kala tamamladığı son romanı Karamazov Kardeşler’de hayatı boyunca işlediği temaları bir araya getirdi. Roman karakterlerinden her biri Dostoyevski’nin yaşamında geçirdiği evreleri anlatır. Rusya’nın ruhunu temsil eden Karamazov ailesine odaklanan Dostoyevski karakterlerini parçalara bölerek insanlığın evrensel sorunlarını ortaya koyar. Din, ahlak, şiddet, sınıf mücadelesi, feodalizm, sosyalizm ve nihayet baba katli. “Hiçbir romanımı bu kadar önemsemedim” dediği Karamazov Kardeşler yayımlandığı zamandan bu yana aynı ilgiyi görmeye devam ediyor.

Dostoyevski’nin düşüncesini ve yöntemini harmanladığı kült romanı Karamazov Kardeşler’den 10 unutulmaz alıntı:

1.Dış dünyada Hristiyanlığı yönetenlere bakın, isa’nın simgesi ile tanrısal gerçeği çarpıtmadılar mı? Ellerinde bilim var; ama maddeden başka bir şey tanımayan bilim… insan varlığının en soylu yanı maneviyat inkâr ediliyor; zaferle, hatta nefretle reddediliyor. insanlar, hele şu son zamanlarda bir özgürlük teranesi tutturdular; neymiş bu peşinde koştukları özgürlük! Yalnızca esirlik ve kendine kıymadan ibaret! Çünkü insanlar, “ihtiyaçlarını tatmin etmeye bak, sen de en yüksek, en zengin kişilerle aynı haklara sahipsin” inancına saplandı. “ihtiyaçların giderilmesi konusunda hiç çekinme, hatta isteklerini alabildiğine artır!” Bugün herkesin dilinde bu var, özgürlük böyle anlaşılıyor. ihtiyaçları alabildiğine genişletmek hakkı ne doğurur? Zenginleri yalnızlığa ve manevi çöküntüye, yoksulları kıskançlığa, suç işlemeye götürür. Çünkü hak bağışlanırken ihtiyaçların giderilme yolları gösterilmiş değildir. Güya mesafeler kısaltılmakla, düşüncelerin havadan iletilmesiyle insanlar birbirine yakınlaşır. Kardeşlik için kendini geliştirmeye çalışan insan, bu çabalamanın sonunda ruhsal bir yalnızlığa düşer. Böylece dolgun, dört başı mamur bir hayat yerine manevi bir intiharla yüz yüze gelir.

2.Evet, yüzyılımızda herkesin tekliğe kaçması, kendi kabuğuna çekilmesi, varını yoğunu başkalarından kaçırması insanları sadece hemcinslerinden uzaklaştırma, karşılarındakini kendinden nefret ettirme sonucunu veriyor. Biriktirdiği servetin miktarı arttıkça, “Artık kudretliyim, hiçbir ihtiyacım kalmadı!” diye düşünüyor. Akılsızın, ne kadar çok biriktirirse kendisini o ölçüde ölüme götüren bir iktidarsızlığı güttüğünden haberi yoktur, çünkü yalnız kendine güvenmeye alışmıştır o. Toplumda tek olarak sivrilmiş, ruhunu insanlara, insanların yakınlığına inanmamaya alıştırmıştır.

3.Dünyayı yeniden oluşturmak için insanların psikolojik olarak başka bir yola dönmeleri gereklidir. Bunu sağlamadan hiç kimseyi kardeş yapamazsın, bunu sağlamadan kardeşlik olmaz.

4.insanlar asla herhangi bir bilimi ya da çıkarı kullanarak mallarını ve haklarını birbirlerini gücendirmeden paylaşamaz. Her şeyden her bir insanın payına düşen az olacak ve herkes şikâyet edecek, birbirini kıskanacak ve birbirini yiyecektir.

5.Şu anda, özellikle de yüzyılımızda her yerde hüküm sürmekte olan bir yalnızlık, ama henüz tamamen bitmedi ve henüz süresi dolmadı. Çünkü şimdi insanların her biri kendi suratını en ziyade ayırmaya heves ediyor, yaşamı en dolu şekliyle kendisi yaşamak istiyor. Bu arada da harcadığı bütün çabalardan dolu dolu yaşamak yerine tam anlamıyla bir intihar çıkıyor, çünkü insanlar kendi varlıklarını tam olarak belirlemek yerine tam anlamıyla yalnızlığa düşüyor.

6.Şimdi her yerde insan aklı, kişinin gerçek güvencesinin onun tek başına, bireysel olarak göstereceği çabayla değil, insanlığın bir bütün olmasıyla sağlanabileceğini alay edercesine anlamazlıktan gelmektedir. Ama mutlak surette bu korkunç yalnızlığın da süresi dolacak ve herkes hiç de doğal olmayan bir şekilde birbirinden koptuğunu bir anda anlayacaktır.

7.Kardeşlerim, insanların günahından korkmayın, insanı günahlar içindeyken de sevin, çünkü bu, Tanrı sevgisine benzer bir şeydir ve dünyada sevginin doruk noktasıdır.

8.insanoğlu, hayvanlara karşı büyüklük taslama! Onlar günahsızdır, oysa sen azametinle üzerinde yaşadığın dünyayı kirletiyorsun ve senin kirli izlerin senden sonra da kalacaktır.

9.Bazen bir düşünce karşısında hayretler içinde kalırsın, özellikle de insanların işledikleri günahları görünce kendi kendine “Kuvvete mi başvurmalı, yoksa alçakgönüllü bir sevgiyle mi yaklaşmalı?” diye sorarsın. Her zaman “alçakgönüllü bir sevgiyle yaklaşacağım” kararını ver. Bir kere bu kararı verirsen bütün dünyayı fethedebilirsin.

10.“Cehennem nedir?” diye düşünürüm. Şu hükme varırım: “Sevmenin artık imkânsız olduğuna dair çekilen acıdır.”

Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin ama geri dönemezsin.
tolstoyun en sevdiğim kitap dediği, fyodor mihayloviç dostoyevskinin 1880 yılında yayımlanan son kitabıdır ve aslında baba katli yoktur. muhteşemdir.
mükemmel bir şekilde saran hiç bırakılmak istenmeyen okurken düşüncelere daldıran çok güzel bir dostoyevski eseridir.
çok kalın kitaptır. okumadım.
dostoyevski nin diğer kitapları kadar akıcı olmayan, milliyetçiliğin ve dindarlığın tavan yaptığı bir roman ama edebiyat açısından çok zengin ve o dönemin rusyasını müthiş bir şekilde anlatıyor.
fyodor mihayloviç dostoyevskinin 1881 yılında ölmeden önce yayınladığı son kitaptır. lev nikolayeviç Tolstoy bu kitap için en sevdiğim kitap demiştir. benimde en sevdiğim kitaptır. 5 günde okumuştum.
Karakterlerine adeta sarıldığım kitaptır. ivan, Mitya, alyoşa. Ah sevgili dostlarım benim.
dostoyevski'nin din, siyaset ve yaşama dair en çarpıcı ve etkileyici düşüncelerine yer verdiği onu adeta bir filozof kılan son eseridir. diğerleri kadar akıcı olmadığı doğrudur.
smerdiakof karakteri tahsin yucel'in gökdelen romaninda temel diker ile bagdastirilmistir.
(bkz: kromozom kardeşler)
Hayatımda okuduğum en iyi eserlerden birisidir.

Yangında öncelikli kurtarılacaklardan...
görsel
roman kitaplarının kutsal kitabı sayılacak kadar pek kıymetli olan bir (bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski)’nin yazdığı eşsiz, ender eseridir.

not: tavsiye edilir. hayata karşı insanları, hayatı anlamak için başlıbaşına kaynaktır.
roman hikaye pek sevmem ama rus edebiyatı gibisi yok.
bu da okuduğum nadir romandan birisidir.
Bence yazılmış en iyi romandır. Şu cümleler yeterlidir romanın kalitesi ile ilgili: "öbür dünya olmasaydı herşey mübah olurdu". " insan yalnızca iki şey ister: ekmek ve eğlence."
1025 sayfalık basımı bende vardı. normalde kitap okumayı severim ama ilk 50 sayfasını okudum ve çok sıkıldım. bir hikayeye giremedi gitti. kim kimin kardeşi, kim kimle akraba, kim ne işle meşkul sırf bunu anlatıyordu.
Dostoyevski’nin aile ilişkileri ve Tanrı’nın var olup olmaması üzerine yazdığı kalın bir kitap.

okur olarak kitap hakkında bir kaç not düşmek istiyorum. kitap ne öyle bir başucu kitabı ne de yangında kurtarılacak ilk kitaplardan birisi.

ilk olarak yazar baştan sona yakanızı bırakmıyor. ikide bir karşınıza çıkıp “ bak gardaşım burayı okumasan da olur ama oku zaten ilerde anlatıcam sana” “ bak gardaşım kısa bir şey bla bla bla...” “ bak gardaşım yine bölüyorum ama nasılsın” diye sizle alay eder derecesinde konuşuyor.

5-6 yaşlarında kardeşler kendi arasında, 11-13 yaşında çocuklar koca adamlarla felsefe ve siyaset üzerine tartışmaya giriyor.

çok fazla karakter olmasına rağmen 1 tane bile adam gibi adam, insan, canlı yok kitapta. Alyoşa ana karakter olmasına rağmen sağa sola gidip gelmekten başka vasfı olmayan sünepenin teki olarak karşımıza çıkıyor.

herkes birbirini sikmek istiyor ama kimse kimseyi sikemiyor.

kitap size 970 sayfayı okutup mahkeme bölümünde 30 sayfada her şeyi anlatıyor zaten. ayrıca mahkeme bölümünde jürinin kararını direk açıklaması, jürinin kendi içinde neler konuştuğunu yansıtmaması canımı sıktı.

kitapta 1 tane bile adam gibi karakter olmamasına rağmen amerika kötü, Avrupa kötü, Türkler ve müslümanlar kötü ama Rusya “güzel Rusya, anavatan rusya, gerçek hristiyan rusya” .

belli bir bölümden sonra “ ulan bir yerde karşıma çıkmayacak bir işe yaramayacaktı ne diye o kilise bölümünü okuttun bana” diyebiliyor insan. karakterler kendi içinde ve birbirleri ile tanrı üzerine tartışıyor ne sikime kilise muhabbeti yapıyorsun bana.

dikkatimi çeken başka şeyse kitapta hasta olmayan 1 tane bile kadın yok hatta erkek de yok nerdeyse.

neyse diyeceğim bir kaç şey daha vardı da gerek yok. sonu da bok gibi bitirilmiş zaten.