bugün

yakın zamanda hürriyet yazarı ayşe arman'la röportaj yapmış ileri nuranî zekâ insanı.

(röportajdan çıkartılacak şeyler mevcuttur),

"
- Birileri sorgulanırken benim için "Bu bizim Eğitim Şefi'dir" demiş, beni de içeri aldılar.

>> (Nur evlerinde abilik yapıyordum. Bir namussuz öttü, gerçeği söyledi)

- Yok canım. Hem ne demek Eğitim Şefi? Silah mı kullanmışım? Bomba mı atmışım? Yooo, kitap okuyup, insanlara anlatmışım.

>> (Işık evlerinde toplanıp öğrencilerin beyinlerine risale-i nur ve fethullah hoca teyplerinden, yazılarından parçalar zerk ediyordum.)

- 12 Eylül'ün ertesi günü cezaevine girdim. Yeni 16 olmuştum.

>> (Genç yaşta abi olmuştum. Heheyt!)

- 1 yıl yattım. Sonra baktım bunlar beni Yozgat'ta kalırsam tekrar içeri alacaklar, Ankara"ya gittim.

>> (Yeni bir teşkilatlanmaya geçeyim dedim)

- Gazeteci olmak gibi bir hevesim yoktu. Edebiyat öğretmeni olacaktım. Dostoyevski hayranı bir adamım. O zamanlar istanbul Edebiyat, bir efsane. Mehmet Kaplan yaşıyor, Muharrem Ergin yaşıyor, Abdülkadir Karahan yaşıyor, efsane hocalar var, kitaplarını okuduğum insanlar. Aklım fikrim o okula girmekte, önce edebiyat öğretmeni, sonra yazar olmakta. Ne var ki, okulda umduğumu bulamadım. Fark ettim ki, ben kitaplardan daha çok şey öğreniyorum. "Neden gelmiyorsun derslere" diyorlardı. "Çünkü ben Ahmet Hamdi Tanpınar"ı okudum, bunların hepsi onların kopyası" diyordum. Okulu bitirdim, yüksek lisans yaparken edebiyat ve Türkçe dersleri vermeye başladım. Ama çok da mutlu değildim. Geçim için fiil çatılarını anlatmak gibi bir derdim olsun istemiyordum...

Masterım tez aşamasındayken, gazetecilikle ilişkim başladı. Zaman'a tiyatro değerlendirmeleri yazdım. Sonra, "Yahu, edebiyat öğretmenliği yapman şart mı? Gel bizimle çalış" dediler, ben de kabul ettim.

>> (Edebiyat dersi vererek hizmet'e katkım olamayacağımı fark ettim. Gençtim, idealisttim. Beni aldılar. Para ve huzur sundular. Gittim ben de)

- Yozgat milliyetçi muhafazakar bir yerdi. Dinle hiç alakam yoktu, dersem yanlış olur. Ama fazla abartılı bir ilişkim de yoktu. Başka bir gazeteden teklif gelse de, giderdim. iki yıl sonra beni gazeteye çağıran arkadaş, "Biz ayrılıyoruz, Kültür Sanat sayfalarının editörü sen ol" dedi. "Bir şartla" dedim, "Bu sayfalara ilan almayacaksınız. Ve bana izin vereceksiniz, ben buraya kültür sanat yazarları getireceğim." Hilmi Yavuz"un, Beşir Ayvazoğlu"nun, Erol Özbilgen"in, Allah rahmet eylesin Sezer Tansuğ"nun bu gazeteye yazmaya başlaması böyle oldu.

- Tamam herkese hitap etmeyebilir ama zaten o sayfaların belli okuyucuları vardı. Tiyatro, sinema, plastik sanatlar, şiir, edebiyat her birine ayrı bir muhabir koydum. Dedim ki, "Sen sadece sinemayla ilgilen, bu konuda uzmanlaş, sen sadece plastik sanatlarla..." Böyle dallara ayrıldık ve inanılmaz güzel sonuçlar aldık.

>> (Hizmeti farklı mecralara yaymak için, geri kaldığımız "moderen" kültüre entegre olabilmek için çeşitli rotasyonlarda bulundum)

- işte böyle genel koordinatör oldum. 1.5 yıl içinde kültür sayfaları öyle bir değişti ki, herkes bunu konuşmaya başladı. Millet, "Hilmi Yavuz"un o dinci gazetede ne işi var" dedi. Sezer Tansuğ"nun gelmesi büyük olay oldu. Bana da yöneticilerim, "Madem bunu yaptın, gel bize yayın koordinatörü ol" dediler. "Ben siyasetle uğraşmak istemiyorum ki" dedim. "Siyaseti boş ver, sen koordinasyonu yap" dediler. 7-8 ay yaptım sonra yönetim değişti, boşta kaldım. Yeni yönetim, koordinasyon filan yapmamı istemiyordu. Ben de kendimi tiyatroya verdim, bir tiyatro oyunu yazdım. Sonra da Amerika"ya gittim. Medya üzerine eğitim aldım.

>> (Amerika'da hocamdan icazet aldım. Akıl babamız usa'nın okullarında eğitim gördüm, düşünce sistemimi geliştirdim)

- Bazıları Etyen Mahçupyan"ın bizde yazmasından dolayı bize çok öfke duyuyor. Ama biz onu kültürel bir zenginlik olarak görüyoruz. Şahin Alpay da yazıyor, Hilmi Yavuz da, Elif Şafak da. Geniş bir yazar kadromuz var. Bizde zıt görüşler de yer alıyor, asıl cemaat gazeteleri koro halinde konuşanlardır.

>> (kamuflajımız hiç fena değil. bizce çok seslilik denen şey de böyle olmalı. tescilli bir ermeni yazarımız, ateistim diye bir başka yazarımız var. bir iki de hareketimize sempati duyan yazarımız. bunlar bizim vitrinlerimiz, "farklıyız biz diye ön plana aldığımız unsurlarımız.)

- 2001"de Amerika"dan döndüm ve yönetime "6 ay süre tanıyın. Size yeni bir gazete modeli önerelim" dedim. "6 ay çok uzun, o kadar bekleyemeyiz" dediler. Takvime baktım gazetenin kuruluşu 3 Kasım, "O zaman 4 ay sonra, 3 Kasım günü Lütfi Kırdar"da bütün basın mensuplarına ve siyasilere yeni gazetemizi tanıtalım..." Öyle de yaptık. "Gazetemizin ana felsefesi budur, bundan sonra mizanpajımız budur arkadaşlar..." dedik.

>> (amerikan düşünce sistemini ve bize verdiği görevleri alıp, gerekli icazetleri de cebime koyduktan sonra, gazetemizin yüzünü değiştirmem, "modern"leştirmem ve daha önce hiç bir islami gazetenin giremediği alanlara girebilmem gerekiyordu. amacım, hizmeti daha önce var olmayı bile düşünemediği yerlere ulaştırmaktı)

- çok sert eleştiriler aldık. Öncelikle içeriden itiraz geldi, görsel yönetmen arkadaşımız "Ben bu gazeteyi yapmam. Türkiye"de böyle gazete olmaz" dedi. Ben de Amerika"dan eski sayfa sekreterimiz Fevzi"yi çağırdım. Time"a çalışıyordu ama bizi kırmadı geldi. Her kafadan ayrı bir ses çıktı: Efendim, neden logo Türk bayrağı renklerinde değilmiş. Efendim, birinci sayfasının bir yerinde neden bayrak yokmuş? Neden haberle yorumu ayırıyormuşuz? Herkes şunu soruyordu: "Bu bir entel gazetesi mi olacak?" Meslek büyüğü bir abim, "Çok iyi bir şey yapmışsın ama mesleğe ihanet etmişsin" demişti.

15 yıllık bir gazetede bir gecede bu kadar çok şey değiştirilir mi? Anlayacağınız, çok radikal ve riskli bir şeydi. Ama şunu da söyleyeyim, eğer çok çok büyük bir tepkiyle karşılaşsaydık, B planımız vardı, bir adım geri atıp, biraz daha az popüler bir gazete çıkaracaktık. Neyse ki, gerek kalmadı. Bütün bunlar yüzünden bana teorisyen diyorlardır. Oysa alakası yok.

>> (her zamanki gibi ikinci planlarımız vardı! ben boş adam değilim bak arman hanım. amerika diyorum, icazet diyorum, görev diyorum. time'da bile adamlarımız vardı, o kadar sevinçliyim ki onu buraya getirebildiğime. biliyorsun ki time demek dünya demek. ordan adam getirmek de allame-i cihanlık göstergesi)

- Fethullah Gülen"i seviyoruz. Ben de, gazetenin sahipleri de, diğer yöneticiler de...

>> (o kadar çok seviyoruz ki. izinden ayrılmıyoruz. hani, önce kur'anı kerim, hz muhammed. sonra da o... o derece)

- Bakın, ben Fethullah Gülen"i hakikaten hakkı yenmiş bir düşünce adamı olarak görüyorum. Kimin ne dediği de beni ilgilendirmiyor. Tamam, bir yanıyla bir din adamı ama aynı zamanda çok ciddi bir entelektüel. 70"li yıllarda Türkiye"nin birçok vilayetinde sinema salonu kiralayıp Darwinizm üzerine konferanslar veriyor. Ne yazık ki, Türk milleti olarak biz insanları yaşarken fazla hırpalıyoruz.

>> (darwinizm hakkında konferanslar veren entelektüel din adamı. işte biz bunu kazandık zaman'ı değiştirerek. farklı satıhlara açıldık. şükrullah)

- Düşünce adamı olarak hemen hemen bütün düşüncelerini destekliyoruz. Beğeniyoruz, takdir ediyoruz, kişisel olarak da seviyoruz. Sahiplerimizle dostturlar, arkadaştırlar.

>> (yahu işte bizim liderimiz, şıhımız ya. değişik değişik kelimeler kullandırmayın bana. onun müridleriyiz! kabul ediniz!)

- Zaman onun gazetesi değil. Öyle bir şeyi söylemek yanlış olur.

>> (zaman onun gazetesi olabilir mi? onun böyle şeylere ihtiyacı yok! bizler onu izleyen bir gazete yaratıyoruz, anladın mı?)

- "Fethullahçı Gazete" mi? Bir kere Fethullahçı tabirinin başta Fethullah Gülen olmak üzere, herkes için nahoş bir tabir olduğunu düşünüyorum. Hakaret gibi. Ben bir akım başlattım, dese anlayacağım; öyle bir şey de demiyor. Böyle isimlendirmeyi, yaftalamayı çok yapıyorlar. Ve o yaftanın altında herkesi tek tip olarak düşünüyorlar. Oysa, hiçbirimiz tek tip değiliz ki. Hepimizin ayrı bir hikayesi, serüveni var.

>> (biz herkese -çı -çi -çu -çü takmayı severiz. örnek, "ulusalcı", "cumhuriyetçi", "laikçi". ama iş hocaefendiye gelince değişir. onun adını münezzeh tutmalıyız. hepimiz farklı insanlar görünümündeyiz ki geniş kitlelere yayılalım. bize böyle adlandırmalar verince olmuyor ama. inandırıcılığımızı ve yayılmayacılığımız kaybediyoruz)

- Hayır. Ben "cemaat gazetesi" tarzındaki bir değerlendirmeyi hazırlopçuluk olarak görüyorum. Ve haksızlık. Zaten geri bir tabir, soğuk savaş yıllarından kalma gibi. Cemaat gazetesi yapmak kolaydır, haber merkezine bile ihtiyaç yoktur. Bir propaganda gazetesidir. Ben o açıdan Cumhuriyet"i bir cemaat gazetesi olarak nitelendirebilirim, bizim gazeteyi değil. AK Parti araştırma yapmış, en fazla okunan bizim gazete çıkmış. Deniz Baykal"la röportaj yapıyordum, Kemal Derviş geldi, Baykal, "Gel, senin en sevdiğin gazetenin yayın yönetmeni burada" dedi. Bu nasıl bir gazete ki hem AK Partililer okuyor hem de CHP"liler. Ben inanıyorum ki, bu ülke için kafa yoran herkes bu gazeteyi okuyor. Belki de en fazla askerler okuyorlardır, bilemem artık.

>> (amerikan stili. herkesle ilişki içinde olacaksın kardeş! yoksa birileri arkanızdan birşeyler yapar. hem biz dediğim gibi bir kısım kitleyi hedeflemiyoruz. kitlemiz yok demiyorum ama, kitlemiz var, ama hedefimiz daha geniş! amerikan stili efendim. şahin yüksekten uçar. gözüyle kestirir avını. diğer taraftan, bize cemaatçi diyen gazeteler bizce asıl cemaat gazeteleri. yine amerikan stili: en iyi yalan, tersinin aşikar olduğu durumlar hakkında verilen yalanlardır". amerika ya! hayat ya!)

- bunu çok düşünüyorum: anlaşılmadığımızı.

>> (gazetemizi alın)
bana öyle geliyor ki çok sağduyulu birisidir.
kafası iyi basan,öğretmen kökenli,ileri görüşlü,zaman gazetesinin tirajını 550000 lere çıkarmış başarılı insan
hiç belaltına vurmadan doğruyu olduğu gibi söyleyebilen çok saygı duyduğum bir entellektüel...
akp yanlısı yazılar yazan, en az mehmet barlas kadar başbakana yakın olan, askere de belli periyotlarda sövmeyi eksik etmeyen, başbakanın uçağının müdavimlerinden biri olan kişi.
zaman'ın tirajını 700.000'lere çıkarmayı başarmış genel yayın yönetmeni..
yakında görevi bırakması beklenen ertuğrul özkök ün yerine hürriyet e genel yayın yönetmeni olacak olan gazeteci.
(bkz: ekrem dumanli dan profesore agir hakaret)
kalitesiz, seyisesiz, köprü altı çoçuğuyla yarışacak ahlak seviyesine sahip, iktidar tetikçisi.
sahibinin sesi gazetecilik yüz karası.
medya kayıtsız şartsız iktidarın yanında olmalıdır tadında bir yazı yazmış editör.
yazının orijinalinde meclis dese de, bu zamana kadar onların meclis olarak gördüğü topluluğunun akp iktidarından başkası olmadığı gerçeği yadsınamaz.
http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=653306

edit: aha olm belgeler, kendimi uyduruo sandm bi an*
medya sektöründe az rastlanan şekilde kendisi erkek sekretere sahiptir.
pazartesi günleri medyanın genel bir analizini yaptığı zaman gazetesi'ndeki sayfasında taraf gazetesi'nin ergenekon operasyonu ile ilgili tutumunu takdir etmiş genel yayın yönetmeni. medyada birbirini bir kaşık suda boğacak yazar bolluğu yaşanırken dikkat çeken bir tutum.
" Mustafa Karaalioğlu'nu, Ekrem Dumanlı'yı falan saymıyorum. Hele ikincisi, eskiden dershanede hocalık yaparken şimdi gazete yönetiyor, yarın öbür gün yukarıdan talimat gelse Kapalıçarşı'da halı dükkanının başına geçer. "
oray eğin.
aydın doğan- erdoğan çatışmasında günün en olgun yazısına imza atan en entelektüel genel yayın yönetmenlerinden biri.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=735481
zaman gazetesinin atanmış özel yöneticisi. atama hocaefendinin abdest suyundan geçiyor elbette.

ve gayet de çirkin bir insan.

"Ortak noktalarımız belli: Demokrat, özgürlükçü, insan haklarına saygılı... Paylaşma kültürünün tahammülden, sabırdan, sevgiden, saygıdan geçtiğine inanıyoruz çünkü. Eleştiri hakkına saygının yanında hakaret ve ayrımcılık suçunun gazeteciler tarafından işlenmesini insanlık dışı görüyoruz."

sanki bu çirkin insanın gazetesinin değildi manşet: "şener eruygur ellerini oynatmaya başladı"

ona buna "ulusalcı" yaftası basan, boğaziçi rektörünü aşağılayan sanki babanın gazetesi değildi be adam...

öyle boktan bir şey işte göz göre göre yalan söylemek.
pazartesi günleri medya analizi ile genel değerlendirmeler yapan haftada iki bilemedin üc kez yazan zaman gazetesi genel yayın yönetmeni.üniversite eğitimini abd de tamamlamıstır.(!dikkat abd)

aslen yozgatlıdır kendileri.bayramın 1. günü yazdıklarıyla hazin bir bayram sabahına neden olmustur sevenleri icin..http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=744201

hep sağduyu hep arabuluculuk nereye kadar.biraz küfür et, saldır!
bugünkü yazısıyla ekşi sözlük'e ve yazarlarına fena geçirmiş yazar. şu anda ekşi sözlük'te ekrem dumanlı başlığında başta ssg olmak üzere yazarlar ağlıyor "ekşi sözlük iyidir, cicidir, vurmayın ühü ühü"...
ilgilenmediğim bir gazetede yazmasına rağmen artık daha çok okuyacağım yazardır. hatta ben tembelim, gelsin uludağ da yazsın daha da kolay okuyayım.
ekşi sözlüğe ayar verirken objektifilik açısından uludag sözlüğü ve Vikipedi referans gösteren gazeteci.
http://www.zaman.com.tr/y...oksa-internet-siteleri-mi
hakkat ssg ve yakın korumalarının tepkisini çekmiş yazar. ssg ilk hamleyi yapmış, yakın korumaları peşpeşe hamleler yapmaktadır.

ssg sen bu işleri daha iyi bilirsin. ekşi de vurdukça büyümedi mi ?

ekrem dumanlı ekşi nin gündemine oturmuştur. bravo.
(bkz: ekrem dumanli nin uludag sozluk yazari olmasi)
kendisinin internet çetesi dediği kendisi gibi organize olup iktidar ve sermaye çevreleri ile ilişki kurup menfaat temin etmeyen insanların özgürce yazdıklarıdır. ssg onun için bir semboldür ve sembole saldırarak bir yere varmaya çalışmaktadır. unutmayalım ki ssg düşerse zall zaten düşmüş demektir. nur cemaati gibi iktidara kendi gazetesini menfaat karşılığı kullandıran bir yapı ile sermaye-siyaset ilişkisinin bilinen kurallarına tabi olmayan ekşi sözlüğün özgür yapısı ekrem dumanlı'yı elbette rahatsız eder. çünkü sermayeye dair menfaat ilişkilerine entegre olmamış ama sermayenin yayın organlarından, mesela zaman gazetesinden veya nur cemaati sitelerinden daha güçlü bir etkiye sahip ekşi sözlük elbette ekrem dumanlı'yı rahatsız edecektir. artık bir internet sitesi haline gelmek üzere olan gazetelerden daha çok okunan, yazılan ekşi sözlük ve türevleri sermayeye entegre olmadıkça ekrem dumanlı rahatsız olmaya devam edecektir. çünkü söylemek istediklerini rahatça söyleyebilen insanlar ekrem dumanlı gibi kişilerin tebaa haline getirdiği kitlelerin ezberlerini bozmaktadır. bu sebeple sözlükçüleri allahsız, dinsiz, terbiyesiz gibi şeylerle yaftalayıp cemaat gençlerini sözlüklere üye olun diye motive etmektedirler. bu sözlükte de birçok nurcu genö vardır ama bu durum diğer insanların baskı altında tutulması için motive edildiklerinden dolayıdır. tebliğ vs görevlerle başlatılanbu işin altında cemaat kontrolünde olan bir yayın organı haline getirilme kaygısı yatmaktadır. böylece de yönetilebilir bir yayın organı olursunuz. başlangıç motivasyonu cihattır ama sonradan cemaat sermayesinin amaçları çerçevesinde manipulasyon yapmak göreviniz olur. sizin kafanızda asil duygular ve amaçlar vardır ama arada size cemaat sermayesinin kendi amaçlarını da gerçekleştirtirler. siz sermayenin amaçlarını asil amaçlarınızı gerçekleştirmek için kabul edip yaparsınız.
--spoiler--
nitekim ekşisözlük'ün zorlandığı, bocaladığı yerde, belli bir oranda da olsa, uludağ sözlük bir mücadele veriyor. vikipedi öne çıkıyor, bu işin daha kaliteli ve objektif yapılabileceğine dair umutları diri tutabiliyor. demek ki olabiliyor, yapılabiliyor. ifrattan tefrite savrulmadan da orta yol bulunabilir.
--spoiler--

cümleleri ile sözlüğümüzü de işin içine katarak bir şeyler elde etmeye çalışan yazar. eksisözlüğe; uludağsözlüğü ve vikipediyi alternatif olarak gösteriyor ama yaptığının büyük bir yanlış olduğunu aklına hiç getirmiyor sanırım. halbuki son bir yıldır erişimi keyfi olarak engellenen bir çok site varken; sözlüklerde tepkiler çığ gibi büyürken; böyle bir mukayese sözlüklerin arasını açar. ortak tepki ortadan kalkar ve ayrı ayrı cılız bir haykırış olarak kalır. o zaman da ben bu yazının amacı hakkında başka amaçlar ararım arkadaş.

ayrıca unutmadan ekşisözlükte silinen entry sayısı; hemen hemen girilenler kadar çoktur. hepsi de yazım hatalarından mı siliniyor sizce?
uludag sozluk yazarlarinin bir kisminin eksi'de yazar oldugunu, bir kisminin da yazar olmak için can attigini bilmeyen sahis.
dumanlı'nın söylemiyle kaliteli ve objektif sözlüğümde bir başlık gördüm bugün.
"uludag sozluk eksi sozluk ten daha erdemlidir"
herkes hücum etmiş birşeyler yazmış altına. "nedir?" dedim, zaman yazarı erdem dumanlı'nın bir yazısıyla karşılaştım. okumaya başladım.
uzun bir yazıydı; ama devam ettim okumaya.
yazının ortalarına kadar neyi anlatmaya çalıştığını anlayamadım. çünkü sanırım kendisi de neyi anlattığını bilmiyordu.
şöyle bir paragraf okudum ve üzüldüm.

"Oldum olası şu 'nickname'lerden şüphe ederim. Sanal âlemde uyduruk bir ismin arkasına saklanmak, insanları kalleş yapıyor bazen. Yazarlık, maskeli baloda ona buna çimdik atmak değildir. Yazının gücüne inanıyorsan; insafınla, vicdanınla yazacaksın; sonra da yazdığın her satırın arkasında duracaksın. Kâh eleştiri oklarıyla delik deşik edileceksin, kâh zafer şarkılarının eşliğinde uyanacaksın."

yazık diyorum. gerçekten. sana hiç mi edebiyat öğretilmedi be kardeşim. hiç mi okumadın divan edebiyatı, hiç mi karşılaşmadın fuzulilerle, karacaoğlanlarla..
bu isimler bizim mahlasımız, bunlar bizim özgürlüğümüz.
kendi yarattığınız kimliklerin, hapisanesinden bizim özgür mahlaslarımızı görmezsiniz tabi.

neymiş ceza ekşi'ye küfretmiş.
bu kadar kolay olmamalı yazar olmak.
nickname ile yazmak kancıklıkmış. bu fikirlere nerden kapılıyorsun sayın yazar efendi.
benim ismim hasan olsun, veli olsun. yazdıklarım seni ilgilendirmiyor da, ismime mi bakıyorsun yoksa.
tansu olsun mu mesela benim ismim? sana hangisi uyar?

bu bölüm genel olacak biraz;
biz fikirlerimizi interaktif olarak söylüyoruz, sizler kağıt üzerinden ya da internet sitenizden.
bizim sizden ne farkımız var? bir patrondan maaş almak mı sizi daha değerli kılıyor?
"ben zaman yazarıyım!" "ben hürriyet yazarıyım!"
artık bunlarla gelmeyin bizlere, "uludağ iyi de ekşi kötü" demeyin bizlere.
siz kimleri kandırıyorsunuz?
kendisine bir mail atarak 12 yıl aboneliğini yaptığım zaman gazetesini bıraktığım adamdır. mailime cevap vermedi ama zaman gazetesi halkla ilişkiler müdürlüğünden arayıp sıkıntımı sordular... işte mailim:

--spoiler--
sayın ekrem dumanlı;

bu mailimi okuyacağınızı umuyor ve okumanız adına katkı sağlamak için çok kısa kesiyorum...

12 yıldır bu gazetenin abonsiyim. bu 12 yıl zarfında gazeteye abone olmanın yanında kapı kapı dolaşarak, cadde üzerlerinde stand açarak gazetenin tanıtımı adına elimden gelen desteği olmaya çalıştım. ancak son bir yılda gördüklerim beni oldukça üzmüştür. genellikle internet sitenizden takip ettiğim gazeteniz; artık benim destek olduğum, büyümesini istediğim gazete değil. gazeteniz(artık gazetemiz demiyorum) amerika-israil destekçisi bir çizgide Akp bülteni olmuştur. ayrıca kendi yapamdaığınız yayınları başka gazetelere jurnallemeniz ve yarınında kendi manşetinize taşımanız, bir cesaret abidesi olan Said Nursi ekolüne ters düşmektedir. maili kısa kesmek ve okumanızı sağlamak adına yazacağım onlarca sayfa yazıyı yazmıyorum. sadece; benim adıma bardağı taşıran son damlayı söylemek istiyorum. aktütün karakol baskınından sonra iki askerimiz kayıp diye ilan edilmiş ve bir süre sonra şehit oldukları açıklanmıştır. bu açıklama sırasında internet başındaydım ve genelkurmayın haberi yayınladığı anda haberdar oldum. işin en kötü yanı ise genelkurmay'ın haberi duyurduğundan 12 dakika sonra internet sitenizin "ölü iki askerin cesetleri bulundu" diye bir manşetle haberi duyurmasıydı. haber başlığını 15 dakika içinde revize ederek "Kayıp iki askerin cenazesi bulundu şehit sayısı 17 oldu " diye değiştirerek ayıbınızı örtmeye çalıştınız. bu olay şunu gösterdi ki bu kurumun çalışanları içinde pkk'nın ve ona yakın haber ajanslarının diliyle konuşan insanlar var. müslüman türkler; hangi tarihte şehit olan askerine bu tür bir sıfatlandırmada bulunmuştur? benim inandığım Allah, şehit olmuş askerime "ölü veya ceset" gibi tabirler kullanmamdan razı olmaz. demek ki içinizdeki bazı kişilerle aynı Allah'a inanmıyoruz.

gördüğüm onlarca hatanın ardından bardağı taşıran bu son damlayla birlikte 12 yıldır abonesi olduğum gazeteyi almaktan veya başkalarına tavsiye etmekten artık vazgeçiyorum. tirajınızın her düşüşü beni sevindirecek artışı ise hüznüme sebep olacaktır.
--spoiler--