bugün

entry'ler (14)

senin için ölürüm deyip ölmek

anlamsız bir deyiştir. o insan uğruna her şeyini ortaya koyup sonuna dek mücadele etmek varken hemde...

keske nickim yardirsa

kan bağının doruklarında bir bağla bağlı olduğum yazar. tam gaz yazması dileğiyle...

ben bu yazıyı sana yazdım

her tavrını, mutluluğa çevirecek oluyorum ve o anda umut yetmezliğinden ölümüm gerçekleşiyor. bir çocuğun mum yakıp, eriyen mumu parmaklarına damlatarak kendine acı veren tuhaf bir oyun yaratması gibi, senin her cümlenle yanacağımı bile bile saatlerce konuşmak istiyorum seninle. tek mücadelecin de değilim biri daha var gibi peşinde. bazen o da senin gibi gözümün önünde. ne suçu var ne marifeti. duruyor öyle. ama sen durmuyorsun. her gün ruh halin, benliğin, değişiyor. içimde ki sen mi ? hep aynı kalıyorsun. şimdiki senliğini ve içime kazınmış olan benliğini kıyasladığımda daha bir farklı sever oldum seni. yenilenen her versiyonun, sevmeye , saygı duymaya, konuşmaya, dertleşmeye, dinlemeye, özlemeye, merak etmeye ve sayılamayacak bir çok güzelliğe elverişli. ama ısrarla vazgeçmeyi deneyeceğim...

beni neden seviyorsun sorusuna alternatif cevaplar

-meraktan soruyorum da beni neden seviyorsun ?
+bunu bilseydim sevginin anlamı olmazdı.

günün tek cümlelik özeti

her nerede, kimle olursam olayım konuşmaları kaçırıyorum. aklım yine sabit bir yerde; sende.

sözlük yazarlarının özlediği şeyler

ilk ve son olanı özledim. kokusunu, sesini, ellerini, beni bir çocuğu severcesine sevişini özledim. gözlerime bakarken ürperişini, fedakar tavırlarını, sadakatini özledim; mazide yaşanmış bir aşkı özledim.

türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler

Simdi her şey anlamsız, yarım kaldı aşkımız
Akarken gözyaşlarım deli gibi zamansız
Herşey anlamsız, yarım kaldı aşkımız
Akarken gözyaşlarım deli gibi zamansız

Seviyorum, seviyorum, seviyorum diyemedim
Gururum engel oldu, seviyorum diyemedim
Diyemedim, diyemedim, diyemedim, diyemedim
Bakarken ardından gitme kal diyemedim...
ayna - gitme kal diyemedim

bir boka benzemeyen minimal şiir

acelemiz...
kaçırdı son vapuru bi' tarafımıza.
o kadar beceriksizdik, hesap et.
sevgimiz...
büyüktü ama, bitti senin tarafında,
boktan sebepler uğruna.
yaptın bir şerefsizlik, ağzımı bozdum affet.
isyan duygum kustu!
safra çıkartana dek...
hayatım doldu kusmuk.
hadi sana eyvallah yolun açık ola !
gözlerimden durmaksınız su akar oldu,
oluk oluk... * *

ben bu yazıyı kendime yazdım

sevme artık. bokunu çıkardın. tavırlarınla değil ama, zaman aşımını göz önüne alınca kesinlikle bokunu çıkardın. çok zaman oldu, ne acılar bitti, ne hayatlar değişti. unutmak mümkün diyorlar ben bilmem nasıl olduğunu, ama sen bul bir yolunu. insanların sana alaycı bakışları beni utandırır oldu. sevme artık. artık yollarınız çok başkalaştı. düşünme artık. artık o, zihninden senin adını,yüzünü , varlığını silip attı. sense bir ucube gibisin. onu yüz hatlarından, sesinin her tonuna kadar hatırlıyorsun. vazgeç artık, düşünmekten, sevmekten, ona dair her şeyden. yoruldum seni terbiye etmek zorunda oluşumdan.

unutulmaz film replikleri

Bazen senle hiç tanışmamış olmayı diliyorum. Çünkü tanışmamış olsaydık,
geceleri yatarken dünyada senin gibi biri olduğunu bilmeden
uyuyabilirdim... (bkz: can dostum)

eski sevgili

şarap gibi sevgilidir kimine göre. üstünden ne hayatlar, ne insanlar geçmiştir. yıllarla ölçülünce mazide kalmış, kalbe sorulduğunda daha bugün kalbe düşmüş tazecik bir çiğ tanesidir. her daim 'sevgili'dir. her daim solmayan renktir.

eski sevgilinin entry leri okuması

nickinizi bilmiyor ve de buna rağmen sizi ısrarla, şans eseri takip ediyorsa... yok daha neler.*

sözlük yazarlarının itirafları

itiraf ediyorum;
* aslında bu ben değilim.
* ruhumun acısından gebermek üzereyim.
* yüzüm her yıl biraz daha genç ve çocuksu bir görünüm alıyor. ama buna rağmen antidepresanlar sayesinde şişiyorum, bunalmışlığımdan kamburum çıkıyor; genç - yaşlı kırması oluyorum. ruhum desek zaten yaşlandı, bir ayağı çukurda.
* iyice nine / dede gibi bezgin, halsiz bir hale geldim.
* yine, yeni, yeniden insomnia ile başım dertte.
- bu ne la?
- la bu ne ?
- ne la bu ?

ben bu yazıyı sana yazdım

başını şişirene dek konuşuyorum. ne hakkında, kim hakkında, ne anlatıyorum sana ? bilmiyorum... sadece, selamıma verdiğin karşılık bile kalp atışlarımı duyabilmemi sağlıyor. her cümlen beni geri çevirmeye yönelik ama yapamıyorum, susamıyorum, vazgeçemiyorum. yüzsüzlüğümden değil. bir gün öyle bir uzak kalacağız ki bir kelimene hasret kalacağım. hakaretine bile razı olacağım. her şey bu yüzden.

gayet bilinçlice incittin beni , yüzdün derimi kemiklerimden... bense acıdan kıvranmak yerine şeytani kahkahalar atarcasına, pes etmemeye çalışır gibi destekledim düşüncelerini, hayallerini. keyfimden değil, gururdan değil. bizliğimizden zerre kalmamışken boyun bükmek, hüzünlü gözlerle bakmak anlam taşımaz. imalar, kaçamak tavırlar küçültür insanı; cebinde taşısan beni bir kağıt parçası gibi, cebinden düşecek kadar değersiz olurum. yollarımız keşissin diye umutlarla çırpınan masum, çocuksu kişiliğim sıcaktan büzüşmüş pamuk şeker gibi... taşlaşmış, yok olmaya yüz tutmuş, çöpe dönmüş.

ışıl ışıl, umut dolu ama hüzünlü bakışlarımı yitirdim. karşılığında keskin, duygularını belli etmeyen, sinsi bakışlar tutuşturdular elime. aynaya bakınca tiksindim ruhsuz görünümümden. iticiydim. sevimsizdim. ama üzülmedim halime. ne de olsa benartık senin cephende değersizdim... isimsizdim. en kötüsü gereksizdim...