bugün

entry'ler (186)

abd vs rusya

kolay kolay sıcak savaşa girmeyecek iki ülke, şayet bu gerçekleşirse büyük ihtimalle mevcut dünya düzeninin sonu gelir. it iti ısırmaz derler.

nasıl hissediyorsun

bok gibi.

troller susarsa uludağ sözlük biter

troller gelmeden önce de sol frame akıyordu, lakin trollerin gelmesiyle diğer yazarlar kaçtı gitti. doğru tespit.

her evet şeyh sait ve arkadaşlarına fatihadır

evet diyen kitlenin büyük kısmı daha binali yıldırım'ı bile tanımazken, şeyh sait'i tanımasını beklemeyin. bu pankartı görüp şeyh sait'i ulusal kahraman filan sanarlar büyük ihtimalle. bu mottoyu kullanırlar bile.

recep tayyip erdoğan a diktatör diyen tip

benim paramla, sağlamak zorunda olduğu hizmetleri sağlamış, teşekkür mü edelim aq? bi yolu da yapamıyosa gitsin kahvehane yönetsin zaten. Laf.

günümüzdeki devlet anlayışı

bu durumu özetleyebilmek adına temel sorular belirlemek gerekiyor. bunlar şöyle sıralanabilir;
devlet nedir?
devlet ne için vardır?
devlet ne yapar?
devlet günümüzdeki en komplike oluşumlardan birisi. devletin çıkış noktalarıyla ilgili birkaç teori var. bunlardan en yaygın ve akla mantığa en sığar türden olanı şudur; ilk zamanlarda güçlü ve paralı olanlar, yani soylular halkın alt tabakasını ezmeye başladı. bunu tabi ki para ve güçlerini arttırmak için yaptılar. daha sonra ihtiyaçlardan doğan meslek sınıfları ortaya çıktı. örneğin hesap kitap işleri için yazıcılar, işçilerin programlarını ayarlamak için yöneticiler, bu bahsettiğim insanları korumak için asker sınıfı vesaire. bu oluşum zamanla daha sistematik bir hale geldi, bu kişiler de devlet oldular. tabi ki bu çok daha karmaşık bir hikayedir fakat konumuz bu olmadığı için bu kısmı özet geçerek kafanızda bir çıkış noktası oluşturmaya çalıştım. nitekim bu devlet anlayışında "insan, devlet içindir" mottosu ön planda. fakat en önemlisi 1789 fransız ihtilali olmakla birlikte tarihin belli dönemlerinde bu anlayış bir nebze kırıldı ve günümüze kadar geldi.

şuanda dünyanın en güçlü ülkelerine baktığımız zaman, "lan bu herifler napıyor acaba?" diye bir göz attığımız zaman gördüğümüz en bariz şey vatandaşa, halka verilen önemdir. bu ülkelerde başta bahsettiğim soruların cevapları özetle şu şekildedir;
devlet nedir? devlet, ülkenin iç ve dış işlerindeki sorumlu mekanizmadır.
devlet ne için vardır? devlet, insanları rahat ve mutlu yaşatmak için vardır.
devlet ne yapar? devlet, hizmet eder.

bunlar tabi ki bilimsel tanımlar değil, fakat olan biten bu. artık dünya başka bir yere doğru ilerlemeye başladı ve insanlar bazı şeylerin farkında. bu ülkelerde "devlet, insan içindir" mottosu ön planda. zira şahsımca bu çok daha doğru ve çok daha akla mantığa sığar bir şey. bugün siyaset bir iş dalı, bir meslek grubu. daha fazlası değil. o insanlar da bizler gibi okullarını okuyor, siyasete atılıyor, iyi reklam yaparsa, biraz da şansı varsa, meseleye türkiye'yi dahil etmek adına söylemeden geçemeyeceğim, bir yerlerde tanıdıkları da varsa siyasetçi oluyorlar. bunu sinema sektörüne benzetebiliriz. orda da durum hemen hemen aynı, okulunu oku, reklamını yap, mesleğe atıl. üstelik ikisi için de üniversite diplomasına ihtiyacınız bile yok!

tabi bu bahsettiğim olay genel olarak türkiye ve türkiye gibi ülkelerde geçerli. kanada için, amerika için tam olarak bunları söyleyemeyeceğim. varmak istediğim nokta, etrafımızda sıkça gördüğümüz, sanki biz değil de onlar haklıymış gibi bizi garipseyen "devlet için ölürüm" kafaları. devlet geçici bir olgudur, sadece anadoluya baktığımız zaman bile onlarca devlet geldi geçti. selçuklulular, lidyalılar, urartular, osmanlı, sümer vesaire vesaire, çoğaltılabilir. gün gelir, türkiye devleti de yıkılabilir. bu durum dünyanın sonu olmadığı gibi, kim bilir belki daha iyi bir şeyin başlangıcı bile olabilir. türkiye yıkılsın demeye çalışmıyorum ama, bu olağan bir şeydir ve olduğunda da "nasıl oldu lan bu iş?" diye şaşırmak yersizdir. tarih bunun örnekleriyle doldu taştı. bizans, roma bile yıkıldı. fakat türkiye'de bu durum kabul edilemez çünkü devlet kutsal bir mekanizmaymış gibi görülüyor. "devlet büyüğü" diye bir kavram var bu ülkede. etik olarak bir bakana, bir manavdan daha fazla saygı gösteriyor olmamız çok anlamsızl. ikisi de işlerini yapıyor, paralarını kazanıyor. ülke için daha önemli bir konumda olduğu tabi ki inkar edilemez, fakat sırf o konumda diye, hele hele onu o konuma ben getirmişsem, benim ona gösterdiğim saygıdan çok onun bana göstermesi gerekir. bizler, o insanları bizi güvende tutsunlar diye, bize hizmet etsinler diye, bizi rahatlatsınlar diye seçtik. başka bir şey değil. yapmanız gereken bakana saygı göstermemek değil, ona gösterdiğiniz saygıyı manava da göstermek.

değinmek istediğim bir diğer konu ise, particilik. buna değinmeden edemezdim çünkü etrafımda gördüğüm en büyük karmaşıklıklardan biri bu. zannımca insanlar siyasal oluşumlara olduğundan farklı anlamlar yüklüyor ve kendilerini bir taraf olmak zorunda hissediyorlar. türkiyede yaşadığımıza göre burdan örnek vereyim, şahsen ak parti'nin ülkenin başına gelen en büyük kötülük olduğunu düşünüyorum. bunu düşünmemin tek sebebi de henüz kılıçdaroğlu ve "cehape zihniyeti" dediğimiz zihniyetin yönetimi eline geçirememesi. çünkü şu da bir gerçek ki, şuan siyasi partilerin hiçbiri ülkeyi yönetebilecek donanıma, bilgiye ve şuura sahip değil. fakat bu demek değildir ki "en iyisi onlar, o yüzden ak partiye veriyorum, o yüzden sonuna kadar onların arkasındayım." kimsenin arkasında olmak zorunda değiliz, hiçbirini sevmeyebilir veya hepsini sevebiliriz. bu bir bayrak yarışı değil, iktidarı, yaptığı işleri beğenmekle, onları desteklemek çok farklı şeyler. benim görüşüme göre, iktidar hangi işi ne kadar doğru yaparsa yapsın eleştirel bakış açısıyla yaklaşmak gerekir. burdaki amaç onları iğnelemek değil, daha iyisini yapmaya itmektir. ister siyaset olsun, ister fabrika işçiliği olsun her meslek dalında kendini rahat hisseden insan işini bir noktada aksatır. fabrikadaki işçiyi ustabaşı kontrol eder, devleti de halk kontrol eder. yapmanız gereken budur. siz onları işlerini daha iyi yapmaya itmek zorundasınız, işlerini yapmadıkları taktirde gösteriler yapabilirsiniz, oylarınızı vermeyip "bak işini doğru yapmazsan seni baştan alırım" mesajı verebilirsiniz. daha birçok şey. fakat ota boka da muhalefet olun demiyorum tabi ki, taktir edilmesi gerektiğinde bunu da yapıcaksınız. ister ak partiye oy verin, ister chpye, ister mhpye yapmanız gereken ne yaptığınızı bilmek.

peki insanlara bu anlayış nasıl aşılanır? bunun cevabı çok kolay olduğu gibi, uygulanması da bir o kadar zor. eğitim. insanları eğiteceksiniz, bilgilendirip insanların zihinlerini açacaksınız. peki bunu kim yapar? yine devlet. peki bu devletin işine yarar mı? tabi ki hayır. ülkedeki eğitimi devlet kontrol ediyor, hoşuna gitmediği için fen bilgisi müfredatından evrim teorisini bile kaldırabiliyor. işte tam olarak bu noktada iş yine bizlere, yani halka düşüyor. zira bu yazıyı yazmamın tek sebebi de buydu. çok zor bi şey değil, dünyanın en güçlü 5 ülkesini ele alalım ve inceleyelim. hepsinde insana, insan haklarına önem veriliyor, devlet ve din işleri tamamen ayrık, amerika'da "hristiyan adam ya ondan zarar gelmez" diye başkan seçilmiyor. ve en ufak bir sorunda halk göstermesi gereken tepkiyi gösterip, devlete görevini hatırlatıyor. tabi ki bunun istisnaları var, oralarda da dar görüşlü insanlar var. fakat istisnalar kaideyi bozmaz. daima ileri, en ileri gitmemiz için tek yapabileceğimiz şey eğitim. fakat fen liselerine ayrılan bütçenin 3 katını imam hatiplere ayırdığımız canım ülkemizde, gelecekte çok da fazla ışık görünmüyor. ne dersin?

atatürkün her dediği her yaptığı doğrudur

hangi yüzde elli olduğu merak konusu, zira götünden element uyduruyosun.

1 kahveye 15 lira domalıp kendini entel zannetmek

parası varsa verir, zira kimseye giren çıkan yoktur.

rte nin ülkemizi rezil etmesi

cumhurbaşkanımızın durmadan sağa sola atıp tutması durumu. bahsettiği yaptırımlar nelerdir, batı ülkelerine ne yapabilir gerçekten merak konusu. onun ağzına geleni söylemesinden sonra dışişleri bakanlığının "ya öyle demek istemedi .s.s" diye sağa sola açıklama yapması da oldukça acınası tabi.

evet de terör örgütlerine bir darbe de sen vur

madem terörü bitirebiliyosunuz bugüne kadar neden bitirmediniz? Sandıktan evet çıkarsa gökten zembille bir şey mi inecek?

eski tadı kalmayan şeyler

uludağ sözlük.

çok kitap okuyanların psikolojisii

genelde insanlara katlanamazlar, normaldir.

hayatta dogaustu hicbir seye sahit olmamak

ufo gördüm, sayılır mı?

erkeklere en çok yakışan renk

Koyu renktir abi, her rengin koyusu makbuldür. istisnalar kaideyi bozmaz.

tüm şer odakları hayır diyor sen ne diyorsun

haç amına koyayım haç. ben de çıkıp diyorum ki evet diyen vatan hainidir, teröristtir. hodri meydan ak çomarlar sizi.

müslümanım ama uzaya çıkılabilir

torbacının numarasını özelden paslasana kardeş.

kızların adam gibi seven yok deme yavşaklığı

tanışmak isteyen her erkeğe sapıkmış gibi davranırsanız, seven bi erkekle tanışma olasılığınız da düşüyor haliyle.

sözlüğün onbirinci nesillerle dolup taşmış olması

sözlük yazarlığına 6-7 sene kadar ara vermiş biri olarak, döndüğümde karşılaştığım manzaradır. buralarda kimsecikler kalmamış meğer.

yakışıklı olan ama sevgilisi olmayan erkek

"bulamıyoz bulamıyoz" şeklinde yakarışlarımla dahil olduğum topluluk.

annelerin her daim şişman ve çirkin olmaları

o senin anan, bizimkileri karıştırma.