bugün

entry'ler (49)

ibrahim karagül

Her yazisinda ABD, Almanya, Ingiltere vb... bircok ülkeye kartlari yeniden dagittiran yazar. Arada dünyanin en nezih diplomatlariyla marbut atmaya mi kaciyo anlamadim ki?

Bi jölelinin "yerlesik düzen", bir de bunun "kartlari yeniden dagittirmasi". Bi bitmediniz.

referandumda evet için yüzde kırk yetsin

Uçakla Muş’a gelen Bakan Burhan Kuzu, buradan karayolu ile Bitlis’e gelerek bir dizi açılış ve temel atma törenlerine katıldı. ilk olarak Bitlis Valiliğini ziyaret eden Kuzu, burada Bitlis Valisi Ahmet Çınar ile birlikte ziyaretçi defterine yazı yazdı. Daha sonra Vali Ahmet Çınar’ı makamında ziyaret eden Burhan Kuzu, toplantı salonunda basın mensuplarına açıklamalarda bulundu:

"Referandumda anayasa değişikliğinin onaylanması için evetin %40'ı bulması esasında kafidir. Şu ana kadar partimizin sürdürdüğü milli iradeye dayalı tek başına 15 yıllık iktidar dönemimizde oy oranımız zaten yüzde 40-50 bandında gidip gelmiştir, oy oranı ne olursa olsun milli iradeyi temsil eden tek parti AKP'dir"

veya buna benzer bir haberi çok yakın bir zamanda okumamızın içten bile olmayacağı bir süreçteyiz.

Kendi tezlerini savunacak elle tutulur bir argümanları olmadığından hayırcılara bi israil dölü demedikleri kaldı, ki diyemezler; çünkü artık israil de kankamız.

Edit: içeriği tam okumayanlar var, sürecin vahametini anlatmak için tarafımca uydurulmuş zaytungvari bir haber.

borgen

ilk iki sezonu her ne kadar hareketli ve merak uyandiriciysa ücüncü sezonu bir o kadar sikici ve hadi son sezonu da ayip olmasin izliyim bari dedirterek izletmistir.

reis filmi

referandum sürecinde vizyona girmesi manidar olan film.

ibrahim karagül

Bugünkü köse yazisinda bir ingilizce döktürmüstür ki Allah allah.

Hani benim de anca Upper intermediate seviyesindedir ingilizcem lakin bu nedir kardes?

Daha ilk paragraftan Örnek:

"President Recep Tayyip Erdoğan went to Europe and mets with our citizens...."

Oxford agladi beeee.

(bkz: ibrahim karagül ingilizcesi)

mustafa armağan

"Adı Mustafa'ydı. Sonra Kemal'i aldı. 1922'de Gazi unvani eklendi. 1934'te Mustafa'yı sildirdi, Kemal'i Kamâl yaptı. Kamâl Atatürk oldu" Tweetinin üzerine birinin "eski nüfus cüzdanlarinda pul olurdu, unutmussun" demesi üzerine "al bu da pullusu" diyip photoshopla yaptigi renkli kimligi paylasan Troll tarihci.

https://twitter.com/musta...status/796612031621328896

dünya hakikaten enteresan bir yer.

ali koç

Fenerbahçe Cumhuriyeti'ni yeniden şahlandıracak olan mavi gözlü ulu önder.

misvak

mizahını Bilale anlatır gibi anlatan dünya üzerindeki tek dergidir.

uzay gökerman

https://twitter.com/uzayg...status/584809493764173824

bugün attığı tweet muhalif alduğu akp ile ne kadar benzer bir yandaşlık anlayışına sahip olduğunu gösteriyor.

Ben de fenerbahçeliyim fakat bu olayı fenerbahçeye özel değil toplumsal bir sorun olarak görüyorum. Yani şike olayı gs ıle ts arasında olsa o hayvan gs otobüsüne de ateş edecekti.

her alanda her yandaşın birşeylerden maduriyet çıkartmaya çalışması gerçek maduriyetleri gölgeliyor, başka bir şey değil.

anlamadığım şu uzaycığım, fenerbahçe protestan, trabzon katolik falan da mezhepsel kavga mı yaşıyorlar ki ideolojik olarak fenerbahçeye karşı bir fişleme bir kamplaşma oluşsun.

berlin

siz sözlük yazarlarıyla çok sevdiğim bir kuzenim için yazdığım, aceleye gelmişte olsa Berlin için ideal, küçük bir gezi rehberini paylaşıyorum. Gezinin güzergahı her bölüm için ayrı ayrı hazırlanmış haritalarla link olarak verilmiştir.

1. Gün

- ilk hedefiniz gün ışığında, kahvaltıdan sonra Reichsstag (3) yani alman parlamentosu olsun.

- Parlamentoyu ziyaretten bir saat önce orada olursanız almanyanın ve Berlin'in simgesi olan "Brandenburger Tor(1)" ve çevresini gezebilirsiniz. O kapıdan geçip sola döndüğünüzde ise 300m ileride karşıda “Memorial to the murdered jews of Europe(2)” var, o garip labirentin içine girip resim çekmek ideal, sanatçı burada bize soykırımı hatırlatmak için o kalıpların arasında bizi gezdirip bunaltmayı amaçlamış. Ayrıca Parlamentonun önü kocaman bir park, hem parlamento ile hem de Brandenburger Kapısıyla resim çekilebilirsiniz. Yerlere dikkatli bakarsanız Berlin Divarının yıkılmadan önce geçtiği güzergahı da görmüş olursunuz.

- Parlamento çatısındaki turdan sonra Brandenburger kapısını arkanıza alıp tam önünden şehre doğru giden büyük "unter der Linden" caddesi üzerinde 200-300m sonra solda Cafe Einstein(4)'da kahve-sıcak çikolata, waffle vs tavsiye ederim. Politikacı ve ünlülerin de çok sık takıldığı bir yerdir.ismi ve adresi: Kaffeehaus Einstein, Ünter den Linden 42, 10117

- sonra yine aynı yöne doğru yürüyüp 200m sonra sağa "Friedrichstraße'ye gireceksiniz, çok uzun, büyük ve tarihi bir caddedir. Üzerinde "Armani, versace,rolex gibi ünlü markalar, galeriler var. Bu caddeyi 1.5 km geze geze Chekpoint Charlie(5)'ye kadar gidin. Checkpoint charlie Brandenburg kapısından sonraki en turistik yer diyebilirim.

-Checkpoint charlie'den sonra yine aynı yöne doğru 400m devam edip ikinci sola döndüğünüz zaman "Judisches Museum(6)" yani yahudi müzesi var, onu gezip ilk günü böyle bitirmenizi tavsiye ederim.

- Son olarak o 1,5 km lik Friedrichstraße'ye paralel olarak “Gendarmenmarkt(*)” diye tarihi küçük bir meydan var. Üzerinde Fransız kilisesi, Alman Katedrali ve Berlin konser salonu var. Gayet tarihi ve hoş bir yer. Resim çekmek için de ideal bi meydan.

- Potsdamer Platz yani Potsdam Meydanı(*) gece görülmeye değer. ilginç ve modern mimarisiyle Sony Center ziyaret edilebilir içindeki cafelerde (mesela Alex adlı cafe) birşeyler içilebilir. Caddenin ortasında ünlülerin ayak izlerinin olduğu walk of fame tarzı da bir yer var. Ayrıca Berlin duvarının önemli bir kısmı da bu meydandaki metro girişinin hemen önünde sergileniyor. Ne duruyorsun, duvarın önünde yapıştır selfieyi! Yani bu meydan Berlin gezisi için bir Highlight!

görsel

2. Gün

U1 veya U8’e biniyoruz. “Kottbusser Tor” durağında iniyoruz. Metro çıkışı olarak “Adalbertstraße” yönünden yukarı çıkıyoruz. Sonra karşımıza balkonlarında uydu antenleriyle dolu kocaman çirkin bir blok çıkacak, o binanın direk altından geçen cadde Küçük istanbul yani Kreuzberg dedikleri yerin merkezine götürür seni. Zaten binanın üzerinde yeşil harflerle “Zentrum Kreuzberg” yazısını göreceksin, binanın diğer tarafına geçtiğinde ise Türkçe olarak “Kreuzberg Merkezi” yazısını görüp hemen selfieni çekeceksin! Sonra caddeyi takip edip ilk sola saptığında 50-60 metre sağda cafe Luzia’nın o rahat koltuklarında kahveni yudumlarken benim varlığım için Allah’a şükredeceksin. Cafeyi feci şekilde tavsiye ederim, Amerikan hippilerin de sıklıkla takıldığı bir yerdir. Belki kapısında orda burda ismi yazmaz fakat zaten farklı konseptiyle orası olduğunu farkedersin.
(Kahvalta yapmak için “Le Femme adlı Simit Evini haritada işaretledim, istiyorsanız U-Bahn istasyonu Schönleinstr de inip kahvaltıdan sonra, küçük istanbul'u boydan boya dolaşıp yukarı doğru Kreuzberg Merkezine gitme alternatifiniz de var!)

http://i.imgur.com/xFvJ689.jpg

- Sonra yine en yakın istasyondan U8'e binip Şehrin en ünlü meydanı “Alexander Platz(1)” a gidiyoruz. Bu meydan ve çevresi tipik doğu Almanya mimarisine sahiptir. Rusya'ya hoşgeldiniz ;) O meydanı biraz dolaştıktan sonra çizdiğim gibi Karl-Liebknechtstr caddesini düz takip edip nehrin kenarında sağda DDR Museum(2) yani Doğu Almanya müzesi var. Kesinlikle gidin! içindeki herşeye dokunmak oturmak fotoğrafını çekmek serbest. O zamanın komünist Almanyasını yaşayın.
- DDR Müzesine(*) gelmeden solda tipik sovyet Rusyası bloklarıyla birlikte, kuleli kırmızı belediye binasını göreceksiniz. O meydan da görülmeye değer fakat mecburi değil. Sadece Berlin Highlightlarından biri.
- Yine aynı yönde devam edip nehrin karşı tarafına yürüdüğünüz zaman Müzeler adasına varıyorsunuz. Berlin katedrali “Berliner Dom(3)” de önemli, önünde resim çekmek için ideal. Sonra sağda “Pergamon(4)” yani bildiğin Bergama müzesi var. Adamlar bizim Bergama’dan aşırdığı tüm eserleri burada sergiliyor. Berlin’in en önemli müzesi diyebilirim.

http://i.imgur.com/6f5nU95.jpg

3. gün

- U1-U2-U3 le Wittenbergplatzta inip KaDeWe adlı Avrupanın en büyük ve en eski alışveriş evini gezebilirsiniz. Çizdiğim yol aslında bizim Bağdat caddesi gibi bir cadde, boylu boyunca yürümeniz yine en iyisi.
- Cadde üzerinde sağda 2. Dünya savaşında bombalanmış olan kilise “Kaiser-Wilhelm-Gedächtnis-Kırche”de resim çekin. Yola devam ettiğiniz zaman solda Vapiano veya biraz ileride ise Hard Rock var. Hard Rockta sıra olabiliyor, o yüzden ilk başta sıra bileti alıp sonra gezmek te mantıklı olabilir.

http://i.imgur.com/HWICH8G.jpg

- (Berlin geceleri): S5 – S7 ile “Hakescher Markt” durağında inip “Hakesche Hofe(1)” adlı pasaja girin. Gayet tarihi mekanlardır. Hoş cafeler var. Daha sonra ya tramvayla ya da yürüyerek “Rosenthalerstr” caddesini takip edip “Rosenthalerplatz” yani Rosenthal 4 yol ağzı var. O bölge özellikle gece çok hareketli. Benim de favori mekanım “Mein Haus am See(2)” de orada. Çoook değişik bir cafe&club. Konsepti çok farklı, içerisi eski moda koltuklar, merdivende mindeler ya da 60lar tarzı masalarla dolu.Kesinlikle oturup o ambiyansı yaşamanızı tavsiye derim. Her yaştan her kültürden insan var. Mottosu da “it’s not a club it’s not a cafe, it’s something sexy inbetween”. Dışarıda ismi yazmayabilir fakat zaten kalabalıktan ve ilginç koltuklarından tanıyacaksın.

http://i.imgur.com/8toXEdO.jpg

şarkıların ilk dinlendiği zamanı hatırlatması

özellikle hayatın en güzel anlarının geçtiği kısa zaman dilimlerinde (tatil, platonik aşk vs.) keşfedilip beğenilen şarkılardır bunlar. Bir zaman sonra her dinlemede o güzel anılar hatırlanır, insanın içi ürperir, cız eder ve o günlerin bir daha hiç geri gelmeyecek olması can sıkar,eeeeeeeeeh yaşlandıkça ne kadar boktan bi hal alıyor bu hayat diyip güncel şarkılardan birine geçilir.

bim kalitesinde eğitim veren üniversiteler

lanet olsun, siz neyi tartışıyorsunuz tanrı aşkına? türkiyede eğitimin kendisi zaten bim.

tarık akan

adam akıyo abi.

türbanlı kız vs latin kızı

uludağ sözlüğün neden bu kadar çekilmez bir site haline geldiğini kanıtlayan karşılaştırmadır.

replay a tecavüz ettiren şarkılar

Nightwish - While your lips are still red
Robbie Williams - No Regrets

bunların hepsini konuşalım eleştirelim ama

Abdülkadir selvi ve nagehan alçıgiller türünden gelen tüm gazetecilerin ak parti savunmasına geçişlerinin sinyalidir bu cümle. artık bıktım şu vıcık vıcık konuşmalarını dinlemekten. insan olmaktan, bunlarla aynı ülkede yaşamaktan utanıyor insan, mesleklerini hakkıyla yapmaya çalışan diğer gazetecilerin utançlarını tahmin dahi edemiyorum.

joy fm

bu kanalın favori sanatçısı ise "sade"dir. Günde en az bir kere bu bayanın sesine rast gelirsiniz. Senelerdir böyle.

90 lı yıllar denince akla gelenler

polis akademisi.

tescilli bir hırsızı cumhurbaşkanı seçen halk

Biz osmanlı torunuyuz, osmanlı ruhunu geri getiriyoruz diyip, din gibi onu da utanmadan siyasi malzeme yaptıkları imparatorlukta yüce divanlar padişahlardan hesap sorarken, kendileri haklarında onca fezleke ve delile rağmen mahkemeden, hadi bir ihtimal diyelim aklanmaktan fellik fellik kaçanların başkanı, nam-ı değer dönemin başbakanı, şimdilerde ise tarafsızlık makamı olması gereken yeri işgal eden ve onu da sözde demokratlığıyla devlete hükmedip kurduğu parti devleti gibi kendisi için planladığı tek adamlık imparatorluğu yolunda sadece bir basamak olarak gören şahsa oy veren halktır kendileri.

memeli mestan

ülkenin zihinsel ve ahlaki boyutta ne seviyede olduğunu bize ispatlayan bir şahıştır kendisi.
Zihinselden kastım bu kadar seviyesi düşük, içinde tek bir zeka parıltısı barındırmayan sözde komik vineları olan birinin bu kadar kolay ünlü olabilmesi.
ahlaki açısı ise malum, bir çok vine'ı küfür içeriyor. Hadi bir erkeği geçtim, bir bayanın küfür etmesi onu toplum önünde ileri derecede bayağılaştırması gerekirken aksine onun popüleritesini arttırıyor.

yapmış olduğun çok değerli sosyal deneylerden dolayı ülke sana çok şey borçlu memeli! memesiz mi demeliydim?