bugün

entry'ler (17)

ertuğrul günay

bu tipleri ömrüm boyunca hiç sevmedim. galatasaray'dan newcastle united'a gidip sonra da fenerbahçe'ye dönerek "ben doğuştan fenerbahçeliyim" açıklamalarını yapan emre belözoğlu'nu da sevmemiştim. colin kazım'ı da sevmiyorum. ezeli rekabetlerde takım değiştirmek yoktur. chp-akp rekabeti, akp-mhp rekabeti, mhp-chp rekabeti de transferler yapılmazsa güzeldir. şimdi kamer genç'i nasıl seveyim ben? para için, makam için davasından vazgeçen adamın para için, makam için yeni edindiği davadan vazgeçmeyeceğinin garantisi olamaz.

ali ağaoğlu nun 120 bin tl ye yatak satın alması

elindeki parayı kullanarak ortalama insanlardan üstün olduğunu göstermeye çalışan bireyin saçma davranışı. bir insan bilgisi, donanımı ile topluma faydalı olamıyorsa egosunu böyle şeylerle tatmin eder.

türkiye de yaşayan yugoslav göçmenleri

--spoiler--
Türkiye'de tutulan istatistiklere göre bu ülkeye 1946 ile 1968 yılları arasında 159.030 nüfuslu 41.950 aile gelmişti.

Türk bilimadamı Altan Deliorman, 1971 yılında Yugoslavya'dan Türkiye'ye 200.000 kişinin, bir diğer bilimadamı Cevat Geray ise 283.000 ila 500.000 arasında kişinin göç ettiğini düşünmektedir. Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Dairesi'nin bilgilerine göre 1970 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nde savaştan sonra Yugoslavya'dan gelen ve "Göçmen" olarak tabir edilen kişilerin sayısı 300.000'dir.

Göçmenler istanbul, Adapazarı, izmir'in kenar bölgelerine yerleşip, orada kendi mahallelerini kurmuşlardır; Pendik, Beşyüzevler, Kartal, Küçükköy ve Yıldırım mahallesi gibi mahalleler bunlar arasında sayılabilir. Küçükköy 1958 yılına kadar şehre bağlanmamış bir köy olup, Yıldırım mahallesinde ilk göçmen evi aynı yıl yapılmıştır. 1970 yılında bu mahallede, Yugoslavya'dan gelen 20.000 Yugoslav Göçmeni Boşnak'ın yanında az sayıda Bulgar Göçmeni Türk'ün de yaşadığı biliniyor.

Aynı yıl Küçükköy'de 25.000 Yugoslavya Göçmeni vardı. istanbul'un Asya yakasındaki Pendik ve Kartal'a genellikle Yenipazar'dan gelen göçmenler yerleşmişti. istanbul içindeki Bayrampaşa, Sefaköy, Zeytinburnu, Yenibosna ve diğer mahallelerde de Yugoslav Göçmenleri oturuyordu. Burada da onları pek rahat bir hayat beklemiyordu. Sokaklar genellikle bakımsızdı ve sadece şehir dışına giden yollarla bağlantılı ana cadde asfaltlıydı. Yolları arazi sahipleri yaptırır ve Yugoslav göçmenlerine arazi satışı yaptıklarında, fiyata bu maliyeti de kadarlardı. Arsa fiyatları arz ve talebe göre değişiyordu.

1958 yılında arsanın metrekaresi 3 lira iken, 1968 yılında Yugoslav göçmenlerinin ani gelişleriyle bu fiyat 100 liraya kadar yükselmişti. 70'li yıllarda göç şiddetinin azalmasıyla bu fiyat 50 liraya kadar düştü. Göçmenler evlerini yaptırabilmek için bankalardan yüksek faizli kredi almak zorunda kalmışlardı. Çok ağır işlerde çalışıyor ve bazıları da çalışmak üzere batı ülkelerine gidiyorlardı. Zamanla çoğu kişi hayatını bir düzene koymayı başarmış ve göçmenlerin içinden tanınmış iş adamları, tüccarlar ve siyasetçiler çıkmıştı.

Bilimadamları ve araştırmacılar göçmenlerin yaşadıkları bu şehir, kasaba ve köyleri şöyle saptamışlardı:

Şehirler; istanbul, Ankara, izmir, Bursa, Edirne, Konya, Adapazarı, Adana, Eskişehir, Manisa, iZmit, Yalova ve diğerleri,

Kasabalar; Biga, Erdek, Karamürsel, inegöl, Söke, Burhaniye, Urla, Aydın, Bilecik, Arifiye, Kilikya, Kütahya, Turgutlu, Çanakkale, Denizli, Muğla, Ceyhan, Havza, Keşan, Gelibolu, Kuşadası, Ayvalık, Yenişehir, Balıkesir, Bergama, Efes, Kırıkkale, Sincan, Maraş, Çankırı ve diğerleri.

Köyler; Domaniç, Yeniköy, Kalafat (Bosnaköy), Yazlık, Karaman, Köseömer, Çavuşköy, Bahçeköy, Çataltepe, Samatlı, Tuzla, Karapınar, Çukurçeşme, Selçuk, Halilbey, ihsaniye, Balıklı, Poyrazlı ve diğerleridir.

Yugoslavya'yla Türkiye arasındaki anlaşma sebebiyle Yugoslavya vatandaşlığından çıkan tüm aileler, Türkiye'ye gelir gelmez soyadlarını değiştirmek zorunda kaldılar (istisnalar hariç). Tümü kendi "iç" ile biten soyisimlerini Türkçeleştirerek veya yeni soyisimler alarak değiştirmişlerdir. Çoğu aile geldiği yerin, bölgenin adını ve kısaltmasını almıştır; Akova veya Sancaklı soyadları bu duruma örnektir. Bazı göçmenler ise Deniz, Yıldız, Demir, Albayrak gibi yeni soyadlarını tercih etmişlerdir.

Ağagüllü'lerin önceki soyadı Hafızoviç'tir. Efsanevi Şemsi Paşa Bişeviç'in sülalesi Erik soyadını almıştı. Sancaklılar; Kalkan, Erden, Demirok, islamoğlu, Salpata, Öztürk, Koç, Atasever, Kahraman ve benzeri soyisimleri aldılar.

Yugoslavya Göçmen Dairesi'nin 1975 yılına ait belgelerinde Türk şehirlerinden;

- Ankara'da 5.805,
- Bursa'da 28.140,
- istanbul'da 95.197,
- izmir'de 55.871

Yugoslav Göçmeni yaşadığı belirtilmişti. Manisa Belediye Başkanı'nın söylediğine göre bu ilde yaşayan 86.000 vatandaştan 60.000'i Yugoslavya bölgesinden gelmişti. Göçmen Dairesi'nin kesin olmayan verilerine göre 70'li yıllarda Türkiye'de ilk Yugoslav göçmenlerinden ve yeni nesilden 2 milyon kişi yaşıyordu.

Bazı aileler yüzyıldan, hatta daha uzun zamandan beri Türkiye'de yaşamaktadır ve artık dördüncü göçmen kuşağı vermişlerdir. Kendilerini Boşnak olarak adlandıran bu insanlar Türkçenin yanında Boşnakça'yı da konuşabilmektedir.

En başarılı Yugoslav Göçmenlerden biri ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren ENKA Holding'in sahibi olan Şarık TARA göçmenler hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade eder:

"Türkiye'ye gelen gençler geri dönmeyecektir. Sancak'tan gelenlerin çoğu zaten memnun kalmışlardır. Eğer memnun kalmayan birileri varsa, bu onların kendilerinden de memnun kalmadıklarını gösterir."

20. Yüzyılda Bosna-Hersek'ten, Sırbistan ve Karadağ'dan Müslümanların Türkiye'ye göçü Balkanlar'ın yeni tarihindeki en büyük göç dalgalarından biridir. Demografik kayıpların yanında, göçmenlerin yokluğu, yaşadıkları şehir ve bölgelerde, kültürel ve manevi yapıyı da baştan aşağı değiştirmiştir. Böylece terk edilen şehir ve bölgelerde, yaşanan eski tecrübelerden hiç de farklı olmayan bir şekilde, Müslümanların maddi ve manevi değerleri, sayısız kültür hazinesi eserle birlikte, sistematik olarak yok edilmiştir.

işte bu göçler bizlere bir anlamda, tarihin bir tekkerrürden ibaret olduğunu da böylece göstermiştir.

devam edecek..

Hayri KOLAŞiNLi / Muhacirlerin izinde
--spoiler--

2011 seçimine giren salak partiler

barajı geçme şansları olmadığı halde sırf yeşillik olsun diye seçime giren siyasi partilerdir.

adnan sezgin

sayesinde 2011 yılı da kayıp bir yıl olacaktır. derhal rakiplerimizden birine transfer edilmeli üstelik bedava.

muhteşem yüzyıl

padişah kızlarını kakara kikiri yapan liseri serap gibi sıradanlaştıran dizi. padişahların kızlarının, padişahların, padişahların eşlerinin muhteşem yüzyıl'da bir ağırlığı, asaletten gelen bir asilliği vardı. tarihi piç etmede üstüne yok bu televizyonların. reyting gelecek diye tarihi bu kadar sallamasyon senaryolarla tersyüz etmeye ne gerek var? zaten dizi izleyicisi okumayı pek sevmez hatta hiç okumaz, atasını da onun gözünde bitirdin miydi tamamdır.

bir kadının en güzel yeri

şükran ay'ın da dediği gibi, kahverengi gözleri.

ergenlerin siyasi konularda konuşma yavşaklığı

ergenlerin siyasi konulardaki fikirlerinin, dünya görüşlerinin, düşünce yapılarının altyapısını oluşturma gayretlerine yavşaklık demek, ergenlerin siyasi konularda konuşma yavşaklığından daha büyük bir yavşaklıktır. siyasi konularda konuşurken kullandıkları araçlar eleştirilebilir, onlara konuşabilecekleri uygun ortamın sağlanıp sağlanmadığı tartışılabilir, bu ayrı ama onların konuşma hakkını eleştirme çok büyük yanlış. gerçi türkiye'de kimse kimsenin hakkını hukukunu o kadar da özemsemiyor.

hayat ağacı

türk insanının yılbaşı algılarını değiştiren dizi. noel ağacı, noel baba, hindi bu diziyle gelmiştir türkiye'ye.

ali tamkoşar

102. madde tahliyelerinden faydalanarak halkın arasına karışan katil.

osmanlı torunu değil cumhuriyet çocuğuyum

osmanlı torunu zaten cumhuriyet çocuğudur dolayısıyla inkar yersizdir.

elhan özgener

futbol federasyonu başkanı mahmut özgener'in amcası. vefat etmiştir. allah rahmet eylesin.

internet explorer

eskiden güzeldi bu tarayıcı, şimdi hayırsızların gözünde tu kaka oldu.

çetin doğan ın ayakkabısını askerlerine sildirmesi

malesef askerler böyle bir alışkanlığa sahiptir. sadece çetin doğan'la bağdaştırmak yanlış. bütün rütbeliler askerleri birer hizmetçi gibi kullanıyorlar. onun için demokratikleşmeye yanaşmıyorlar. hamile eşine posta ayarlayanlar bile var.

yırtıcı forvet

rakip savunmayı darmadağın eden forvet türü.

kırılsın ellerim

akşamcıların vazgeçemediği şarkı.
muazzez ersoy bu şarkıyı güzel yorumlar.

insanın sevgilisinden soğuduğu anlar

yapma denilen bir şeyi tekrar tekrar yaptığı andır.