bugün

bursa nüfus itibariyle ülkemizin 4. büyük kenti ve ticarette 2. önemli şehrimiz.
ve bu kadar önemli bir şehrin göbeği olan şehreküstü de ulusal sorun haline gelir doğal olarak.
şehreküstü'nün o bunaltıcı ve gürültülü yoğunluğundan kopup ara sokaklara girdiğinizde göreceksiniz ki büyük ve önemli bir şehre yakışmayan manzara var orada. fakirlik, süflilik, şehirden uzak yaşayan şehrin göbeğini işkal etmiş yoksul ve eğitimsiz anadolu'nun uzak köşelerinden gelmiş insanlar.
barakalarda kalıyorlar, kahvehaneleri doldurmuşlar, sokakta çöp toplayan insanlar, pencerelere iç çamaşırı asmış kadınlar... hiç iç açıcı değil. bilakis iç karartıcı!..
bu şehir yani bursa bu manzarayı hak etmiyor. kentsel dönüşüm çerçevesinde bu rezaletin şehir dışına atılması gerekiyor. derhal ve hemen.
şehreküstü ana caddesinden reyhan pazarına doğru çıkan, dar, uzun ve kıvrımlı, hemen hepsi iki katlı, boyası atmış eski evleri ağırlayan bir sokak. . . ilk görülen anda hemen içine çeker insanı. evlerden birkaçının kadınları pencereden pür dikkat gelip geçeni izlerler. öyle ki; gözünün içine bakıp selam verseniz koşup kapıyı açıp sizi evlerinde ağırlayacak zannedersiniz. bu içtenlik sizin de içinizi ısıtır ve sokakta yürürken sıcak bir tebessümün yüzünüze yayıldığını, aslında sokağın size kendini sevdirdiğini anlarsınız.

şehreküstü fakirleri, size şehri sevdirir. hele bu fakirler hiç bilmediğiniz ve içinde yaşamaya mahkum olduğunuz bir şehirde yakından gördüğünüz ilk insanlarsa, sizi oraya bağlar, olanca sıcaklığıyla kucaklar ve kollarına kaldığınız bu şehrin size iyi bakacağı sözünü verir. . .