bugün

Bir gün mezarlığın yanından geçerken bir mezar takıldı gözüme, mezar taşı al yıldızlı
bayrakla bezenmiş. Bakınca insanın gözlerini
kamaştıran, bir o kadar da heybetli şehit polis memuru… O anda dilim tutuldu, sözlerim
bitti, nefesim bir yumruk gibi gelip boğazıma düğümleniverdi.
Kim bilir nasıl dertli bir yürek taşıyordun?
Her gördüğün yaralı yürekle, her gözü yaşlı anneyle, her umudunu yitirmişle bir kez daha dertleniyor muydu yüreğin? Sana taş atan
çocuklar için “Onlar bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı” dedin mi sen de? O masum
kalpler için de çarpıyor muydu kalbin? Onların bu can atıcı halleri acıtıyor muydu kalbini
en derin yerinden?
Sahi, senin ailen de vardı değil mi? Belki çoğu zaman senin bile unuttuğun bir ailen. Seni
besleyip büyüten bir annen baban. Hayatta ki tek tutundukları dalları “sen” olan eşin-çocukların.
Hastalıklarında, sağlıklarında, mutluluklarında, üzüntülerinde çoğu zaman görevde olduğun için yanlarında olmadığın, sana çok
değer veren ailen…
Onları yalnız bırakıp giderken “Kızım ben göreve gidiyorum, eğer gitmezsem emniyeti
kim sağlayacak? Sizler evlerinizde rahat rahat oturun, sokaklarda, caddelerde güvenli
bir şekilde gezin diye benim vazife başında
olmam lazım” demişsindir belki de.
Belki bilmiyordun bir daha evine geri dönmeyeceğini. Bilseydin yine giderdin ama son kez doya doya sarılırdın yavrularına, onları öperdin, koklardın, iliklerine kadar çekerdin kokularını…
Hangi kırılası eller çekip aldı seni hayattan,
hangi hain pusular kuruldu geçtiğin yollarda,
hangi taşlaşmış yürek yaptı bunu sana?
Öldürmek bu kadar kolay mı? Ocaklara, yüreklere, hayatlara kor ateşler düşürmenin neresinde saklı merhamet? Vefa bu denli ucuz
olur mu? Alınır mı, satılır mı? Senin gibi vefalı birine bu yapılır mı?
Kör kurşunlar teker teker değerken yüreğinin tam orta yerine “Dövene elsiz, sövene dilsiz,
gönül kırana gönülsüz” müydün Yunus misali.
“Bin başım olsaydı da her birini teker teker
verebilseydin bu uğurda” mıydı son sözlerin?
“Dünyaya tekrar geri dönsem, tekrar polis
olsam kollarımla sarsam memleketimi, kalbimin en kuytu köşelerine bile açılıp bakıldığında sevgim görülse, her zulümün önünde siper
olsam, her çocuğun yüzüne tebessümler kondursam, haksızlara gövdemi gerip karşı dursam tekrar” diyor musun hala?
Uçurumların kenarlarında bile gezerken korkusuz, attığı her adımla çevresine güven
dağıtan, şefkatli ve mağrur polis memurları…
Sizlerden özür dilemeye bile utanıyor, utancından gözümün ucuyla dahi bakamıyorum sizlere. Ne zaman bir polis memuru görsem
yüreğim daralır, gözlerim dolar, her baktığımda okuduğum mezar taşı gelir aklıma. Yüre-
ğim iki taşın arasında kalmışçasına ezildikçe ezilir üzüntüden.
bir mezar taşından çok şeref taşıdır.

zordur polislik. yaşarken görevini layıkıyla da yapsan mutlaka bir kulp bulurlar. hayatın boyunca yanlış bir şey yapmasan bile sadece teşkilatın yuzunden genellemelerin hepsinın içinde kalırsın. isminin başına dayakçı, şerefsiz, faşist, şucu, bucu diye sıfatlar getirilip durulur.

halbuki şimdi ona kalan tek sıfat bu vatan uğruca canını verip kazandıgı şehitlik.. unutulacak mı? malesef.
işte böyle bir şey;
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
http://www.sabah.com.tr/G...ikasti-icin-carpici-iddia
(bkz: gaffar okkan suikasti) http://www.sabah.com.tr/G...ikasti-icin-carpici-iddia
ölümsüzlük taşıdır.