bugün

şimdi, "birileri" şakirt adı verdiği bir kesime laf sokmaktan haz alıyor. ben de bu başlık altında, hazzın psikolojik altyapı taşlarını incelemeye çalışacağım.

önce, şakirt nedir ve bu birileri kimdir, bunu ortaya koymak lazım. şakirt kavramı, aslında talebe-öğrenci, manasına geliyor bildiğiniz üzere. hatta Azerice'de bu manada hala kullanılmaktadır. ayrıca kelimenin kökeni farsçaya dayanmaktadır. yanlış hatırlamıyorsam "şükür" ile aynı kökten gelmekte olup yakın bir anlam ilişkisine de sahiptir. tabi bunlar ansiklopedik bilgiler, dolayısıyla kolaylıkla ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.

meselenin can alıcı noktası şu ki, bu kavram nur cemaatinin müntesipleri için kullanılmaktadır. halbuki, bu kullanımın hiçbir bilimsel temeli yoktur. sadece belli bir yaygınlıktan dolayı bu şekilde oturmuştur.

bu cemaate karşı antipatisi olan ve düşünce sistematiğinde toptancı yaklaşımlara yüksek derecede önem veren "birileri" de cemaatin mensupları üzerinden, bütün müslümanlara, dindarlara, islamcılara(hangi kavram işinize geliyorsa) yönelik ithamlara, saldırılara, laf sokma çabalarına yelteniyorlar.

tabi, aynı çabalar "cemaat" kelimesi üzerinden, bütün cemaatlere yönelik çıkarımlar elde etmekte de gösteriliyor. halbuki, her cemaat aynı olmadığı gibi, bir cemaat(özellikle the cemaat) müslümanların/dindarların/islamcıların tümünü yansıtmaz. dolayısıyla her cemaat kendi şiarlarıyla, ilke ve değerleriyle değerlendirilmelidir.

şöyle bir noktaya da değinemeden edemeyeceğim: nur cemaati mensuplarının "çoğu" aidiyetlerini zihinlerini esir ederek oluşturuyor. yani, ideolojik, fikirsel ve inançsal bir aidiyet yok. kişiliklerini, zihinlerini, insaniyetlerini esir ederek aidiyet oluşturuyorlar. bu aidiyeti sağlamak için de genelde menkıbeler kullanılıyor. binlerce menkıbe uydurulup halka sunuluyor. halk da aç tabi bu tür uçtulu kaçtılı hikayelere. ondan sayıları çok. bunun sebepleri ise, ayrı ve önemli bir konu. halkının bu türden uydurmalara aç olduğu bir ülkenin hali ciddi bir şekilde sorgulanmalıdır. bunda her bireyin sorumluluğu var.

ayrıca, islami açıdan normlar hiyerarşisinde önce kuran, sonra sünnet daha sonra ise; müctehidlerin, alimlerin, hocaların vs. kitapları/düşünceleri gelir. halbuki the cemaatte hocanın kitabı en önce gelmektedir. sadece bu husus dahi the cemaatin, tüm cemaatleri, tüm islamcıları/dindarları/müslümanları temsil etmediğini gösterir.

neyse, meselemiz the cemaat değil, zira onların birçok sorunu, hatası var. tabi ben bir islamcı olarak onları yanlış yolda olan "kardeşler" olarak görüyorum. içerisinde samimi olanlar az değil. tekfircilik olarak algılanmasın. zira kalpleri sadece allah bilir. ama ali şeriati'nin de dediği gibi, eleştirinin olmadığı yerde putçuluk başlar.

meselemiz şu: söz konusu "birileri", dini hayattan uzaklaştırdığından, dinin yaşamsal belirtilerinden habersiz olduklarından, dini vicdani ve ferdi bir mevzu olarak gördüklerinden dini kimliğiyle var olan kimselere karşı bir mağlubiyet psikolojisi içerisindedirler. Bu mağlubiyet psikolojisi, insanın iç dünyasındaki bir takım dinamikleri de harekete geçirmektedir. bu dinamikler; öfke, gurur, kibir, kendini beğenmişlik(ucb) ve dünya sevgisidir. bu dinamiklerin tatmini de bir haz getirmektedir. tabi bu haz geçici bir haz olduğundan, bu hazzı elde etme çabaları da süreklilik hali içerisinde olmak zorunda.

çünkü, eğer din şakirtlerin -genel olarak- hayatlarında yaşadıkları gibi ise, canlı bir olgudur aynı zamanda. tabi bu islam dini için böyle. islam, hayatın her safhasına ilişkin bir sözü, hükmü, tavsiyesi, emri, nehyi vs olan bir dindir. hristiyanlık gibi değil yani. hristiyanlıkta, din ve dünya birbirinden kopmuştur.

bir de insan kulluk ve hilafet amacıyla yaratıldığından, bu misyon insanın fıtri kökenlerinde mevcuttur. dolayısıyla kalbi körelmemiş her insanının içinde kulluk ve hilefet misyonuna ilişkin tabii temayüller vardır. bu da insanın dinin hayatla bağlantısını kesmesiyle, yani yaratılış amacıyla doğrudan çatışmasıyla/çelişmesiyle bahsettiğimiz mağlubiyet psikolojisini oluşturuyor. çünkü insan, her ne kadar bunu reddetse de bu hakikat, insanın içinde gizlidir. fakat insan nankör olduğundan bunu kabul etmemektedir. zira insan, kendini kandırabilen tek varlıktır.

not: meseleyi uzattığımın farkındayım, lakin bu konularda uzman değilim. her türlü eleştiriye de açığım, kimse okumadan etmeden vay sen şöylesin, böylesin deyip kestirip atmasın. hakikate uzanan merdivenlerde itiş kakış olursa, ulaşan da az olur. bırakın isteyen ağır ağır çıksın bu merdivenleri, isteyen hızlı bir şekilde. ya da iki ileri bir geri yapın, yahut bir ileri iki geri yapın. ama yolda olun ya da yoldan çekilin.