bugün

en azından çoğunun öyle olması. sanki öğretim üyesi oldu uzaya çıktı, ya da vatanı kurtardı sanırsınız. ki vatanı kurtaran insanlar bile bunlar kadar egoist değildir belki de. ve bu kişiler profesör de olabilir, araştırma görevlisi de. sanki hiyerarşileri sadece öğretim hayatları ile belirlenmiş gibidir. davranışları aynıdır. tecrübeliler biraz daha egoisttir sadece.
beden hocasından tutun ki öğretim üyesi bile dememek lazım bence, ana derslerin hocaları hep böyledir. öğrenciyi çoğu iplemez. çünkü öğrenci kendisinden daha düşük seviyededir. neden? üstat master yapmıştır, biraz da bağlı bulunduğu yüksek dereceli bölüm hocasına yalaklanmıştır ondan.

neyse genelleme kesinlikle yapmıyorum ama sonradan görme tavırlar özellikle yeni başlayanları için zorunluluk arz eder sanki.

saygılar deü bedencisi sayın ismail hoca!. sigaraya hayır!
Eğer siz öğrenciyken sevgiliniz asistansa sökmeyecek olandır.
türkiye'deki yerin dibine batası gerçeklerden biridir.
bu okumuş geri zekalılar yüzünden durduk yere alttan ders bırakırsınız, okulunuzu uzatırsınız, bursunuzdan olursunuz.
kendilerinin tuzu kurudur, korkacakları bir şey yoktur, öğrencilerine üzerine yüklenilecek varlık gibi bakarlar.
terk dertleri "öğrenciler adım geçtiğinde bile korkmalı, benden söz etmeli" şeklindeki düşünceleridir.
oysa öğrenciler başka yönden söz etmektedirler, haberleri yoktur...
bir üst kıdeme geçtikçe yeni bilgiler edindikce ego yerini insani değerlere önem vermeye bırakıyor. limit sonsuza giderken profesörler daha insancıl kimliğe bürünüyorlar.
Yarısından fazlası ya Uludağ, ya da Ekşi Sözlük yazarlarıdır.
Akademisyenlerin 40 yaşına geldiklerinde malulen emekli "edilmeleri" gerektiği kanısındayım.
12 senedir şu üniversitenin içindeyim. şahit olduğum, yaşadığım, maruz kaldığım şeyleri düşününce cinnet ediyorum.
Ne için, neyin uğruna bu hayatın içindeyim diye sorgulamadığım sabah yok.
Allah bunları bildiği gibi yapsın, rezil ve perişan etsin.
Ama şu da var ki, gerçekten de şeyh uçmuyor mürit uçuruyor.
Siz o hocaların kapılarının ardında neler olup bitiyor bir bilseniz, bir görseniz hayretler içinde kalırsınız.
O yalaka öğrencileri bir bilseniz.
bir şey zannettiğiniz asistanların nasıl yalakalık yaptıklarını bir görseniz..
adam dediğiniz doçentlerin nasıl yalakalık yaptıklarına bir şahit olsanız..
profesörleri idarecilerin yanında türlü şirinlikler yaparken bir görseniz..
Feleğiniz şaşar. bütün saygınızı orada bırakıp koşarak uzaklaştırırsınız.
Prof. müdür konferans çıkışı soluklanmak için beton bir banka oturuyor, daha eğildiği anda bir doçent gocuğunu çıkarıp ışık hızında adamın altına sürüyor götü üşümesin diye. Hay sizin insanlığınıza! hay sizin onurunuza!
işte bunlar böyle insanlar.. O kadar çok alışmışlar ki yalakalıkla bir yerlere gelmeye, o kadar alışmışlar ki yalanıp poh pohlanmaya, artık bunlarda göz nizam, hak hukuk adalet diye bir şey kalmamış. Utanma duygularını yitirmişler, ar damarları çatlamış gitmiş.

işte akademisyenlerin genel olarak, yalakalıktan yalanma boyutuna geçtikleri yaş 40 lı yaşlar oluyor aşağı yukarı. Haliyle bu yaşa geldiklerinde, aşırı yalakalıktan vicdan ve merhamet duygularını, hak ve adalet kavramlarını yitirip akıl sağlıklarını kaybettikleri için malulen emekli edilmeleri gerekmektedir.

Mesela bir şey oluyor, itiraz ediyorum, o öyle olmaz diyorum.. adam şok oluyor, hayretler içinde kalıyor. o kadar çok alışmışlar ki hiç kimsenin itiraz etmemesine, o kadar çok alışmışlar ki herkesin baş eğmesine, tabi hocam, haklısınız hocam deyip el ovuşturmasına.. kendi fikrini söyleyince, yanlış olanı eleştirip, öneriler sununca adamlar kilitleniyor.. Kafalarında böyle bir insan türü yok çünkü. Olmamış oluşmamış.

Akademisyenlerin baş eğdiği bir ülkede, vay halimize..

ama bir kısım onurlu bilim adamı da var ki, mert, cesur, aklıselim, vicdan ve merhamet sahibi, adil ve dürüst..
onlara da selam olsun memleketin her neresinde bu yavşaklarla mücadele ediyorlarsa..