Modernler için özgürlük kavramının ne kadar kapsayıcı olduğunu görmek için Kant’ın akıl-irade ilişkisini ne kadar ince düşündüğünü hatırlamak gerekir.
Kant diyor ki; akıl iradeye emretmemeli, çünkü o zaman iradenin, dolayısıyla eyleyen öznenin özgür olması mümkün olmayacaktır. Fakat yine de akıl irade için belirleyici, irade akla uygun olmalıdır. ilk bakışta çözümsüzmüş gibi görünen paradoksun çözümü, öznenin tüm kapasitelerinin uyumluluğunu ve öznenin bir bütün olarak özgürlüğünü de beraberinde getirecektir.
Akıl yasa koyucu olacaksa ve irade yasanın yürütmesinden sorumlu olacaksa iradenin akıl karşısında özgürlüğü nasıl mümkün olacaktır ve söz konusu özgürlüğe karşın irade nasıl akla uygun olacaktır? Sorunun yanıtı Kant’ın bir bütün olarak tüm sistemi çerçevesinde kurguladığı teori-pratik ilişkisinin kavranmasında yatmaktadır ki, tüm akıl emeğimiz bizi Kant’ın Yargı Gücünün Eleştirisi’nin ikinci yarısı olan Ereksel Olanın Bilimi’ne yani Teleolojiye götürecektir. Zira en geç Ereksel Olanın Bilimi’nde teorinin pratiğe aktarılması (Übersetzung des Theoretischen in das Praktische) mümkün olmaktadır.