bugün

Yok oluşun kırgınlıkları yok edememesi. Bir zamanlar "birisi" beni çok üzdü. Çok ama. Sonra yıllar sonra bir gün gittiğim kuaförde birileri ölümden bahsediyorlardı. Çok genç öldüğünden, ardında kalanlardan. Merak ettim ve "kim?" dedim. Yerel gazeteyi tutuşturdular elime. Filmlerdeki gibiydi herşey. "o" vardı sayfada. Yüzünü bile görmek istemediğim, rüyama gireceğini bilsem gözlerimi kapamak istemeyeceğim "o" . Ölüm herşeyi sıfırlardı değil mi? Yani biri ölmüşse eğer herşey sıfırlanırdı. Ardından dualar okunurdu. Küslükler nedensizleşirdi. içten içe : "Aslında tüm hata bendeydi" denirdi. Sıfırlanırdı işte. O artık yoksa ona dair herşey de yok olurdu. Olmadı. Ben o sayfada onun kaza sonucu öldüğü haberini okuduğumda bende hiçbir şey sıfırlanmadı. Aklımdan "Bitti artık. O gitti. Sen de unut gitsin." geçerken. Kalbimden geçen : "Affedemem, Unutamam, artık yaşamıyor diye herşeyi sıfırlayamam. "dı. Halbuki kendimle ilgili en net bildiğim şey asla kırgın kalamıyor oluşumdu benim. Olabiliyormuş işte. Bazen bir sürü şey söylemek isterken ağzından sadece "Hayat işte" çıkar ya. Öyle diyesim var benimde. Hayat işte...
"redd-sen kendinde ol yeter" adlı şarkıyla üstteki entryi okuyunca ister istemez gözlerinin yaşlanmasıdır.
(bkz: bağışlayamamak)
ölüm elbet herşeyi sıfırlamaz efenim. en nihayetinde bunun ölçüsü geride bırakabildikleriniz ya da bırakamadıklarınız ile ölçülür.