bugün

acıdır.
hele ki ölen kişi sevdiğinse.
yavaş yavaş silinir ona ait şeyler beyninden.
ilk sesi unutulur ama.
nerede, ne tepki verdiğini, nasıl güldüğünü, kızdığında ses tonunun nasıl değiştiğini.
hele ki elinde bir ses ya da video kaydı yoksa.
kimisi hatırlamak istemez gerçi, hatırlayınca üzülürüm der.
ama unutmak da çok buruk bir histir. yavaşça gider ona ait şeyler.
kulağının odalarını terkeder.
önce hangisi gider akıldan ses dokunma hatıra gitmez kalır bir yerde kabuğu hiç düşmeyen bir nasırdır unutmak.
ki öyle sev ki,
ilk duyduğun an ki gibi duy,
ilk gördüğün an ki gibi gör,
ilk dokunduğun kadar yumuşak
ve yaşam dolu hisset...

işte o zaman unutmuyor insan, ne de sonrasını görebiliyor...*
zordur aslında. kulaklarında sürekli çınlarken sesi...
çok acıdır. önce sesi unutulur. sonra da yüzü flulaşır. sonra yaptıkları anlatılır. son olarak yaptıkları da unutulduktan sonra dünyada hiç yaşamamış gibi olur. biz de bu 3 günlük dünya için birbirimizi çekiştiririz. yazık bize!
baki kalan sadece O ve O'nun istediği şekilde yaptığımız şeyler, eserler.
evre evre silinen silüetten en arta kalandır.acı vericidir.
en önce sesler unutulduğu için normaldir. Zamanla görüntü de bulanıklaşır. ama acı baki kalır.
Akıllara zarar bir durumdur.
Öyle zorlarsın ki hatırlamak için öyle istersin ki bir kere daha duymayı.
Duyamazsın ya, acıtır.
önce sesini unutursun elbet, sonra ellerinin avuçlarında bıraktığı sıcaklığı..kaybolur gider. Bir müddet sonra yüzü silinmeye başlar hafızandan. göz yuvaları silikleşir, burnu kaybolmaya başlar, "acaba böyle miydi?" dersin yüzü..nafiledir çaba, resmi vs yoksa unutulmaya mahkumdur. çehresi zamanla parlak beyaz ve içi boş bir hal alır...hatırlamak istersin, hatırlamak istedikçe unutursun. sonra kokusunu unutursun bir gün. her yerde o kokuyu ararsın, bulunmaz. ölen biri giderken sizi de götürür peşinden, eksilirsiniz. hele ki sevilen özlenen biriyse hayatınızda daha da bir acıtır. sonra bir gün siz de ölürsünüz ve bundan sonra olacak ilk şey bir başkasının sizin sesinizi unutmaya başlaması olur..
hic bu kadar acı vereceğini düşünmediğimdir.

önce zorladım hafızamı, ancak olmuyor duyamıyorum sesini. sadece elimde bir fotoğraf var eskilerden. o da yıpranıyor yavaş yavaş. katlanmış köşeleri var üstünde bir kaç leke. ama ne bir ses kaydı ne bir video. elimde kalan tek şey bu fotoğraf.

kimse bu acıyı duymasın.
Daha acısı ölmeyen birinin sesini unutmaktır kanımca.
her şeyi hatırlıyorum.
yüzünün neresinde kırışıklık vardı.
saçlarını nereye doğru tarıyordun.
yemek yerken çatalı nasıl tuttuğunu bile hatırlıyorum ama...
sesin, şu an tek ihtiyacım olan şey sesini bir kez daha duyabilmek. ama olmuyor. imkansız.

ve bu gerçekten acı.
https://www.youtube.com/watch?v=PbpkCq9RqGo

buyurun.
Yakinizsa unutmak mümkün değil unutulmaz ...(
Bir söz var ya hani adını hatırlayan son kişi öldüğünde hiç doğmamış olacaksın diye aklıma çoğu zaman gelip beni ürküten bir düşünce bu. Ölen bir kişiyi zamanla parça parça unutuyoruz ve bir gün gelecek ki bizim gibi sıradan insanlar bu dünyadan hiç geçmemiş kabul edilecek. Gerçi teknolojinin gelişmesi ile torunlarimiza kusacaklari kadar içerik ve fotoğraf hatırası bırakma imkanımız var. Eski çağları düşünsenize adam tekerleği bulmuş ateşi bulmuş ne adı var ne sanı resmen keriz gibi varlık sürmüş.* Şimdi çoğumuz bir halta yaramadığımız halde bir sürü hatıra bırakacağız. Senin anneannen uludağ sözlükte bir yazardı yavrum. Vasfıma edeyim. En çok burda am göt meme muhabbeti yapanları merak ediyorum utanç verici bir dede olacaksınız hepiniz sakın ola kimseye nick adınızı vermeyin son of a bitchler.*
Sevdiğinin sesini unutmak da dahil mi bayım.
Zira ben unutmak için çabalarken başkasına inlemesi, ona karşı içimde öldürme hissi uyandırıyorda.
Öldürsem unutur muyum sizce?
unutuluyor zamanla.

bir dede vardı, yaşlı bir adamdı Almanyada yaşardı. facebooktan gönderilerin altına saçma yorumlar yapan hal hatır soran akrabalardandı. çok konuşuldu arkasından bu yüzden dalga geçildi. oğluna kız arardı buldu da, akşamları tüm 90lıları başına toplar eski hikayeler anlatıp bilmeceler sorup güldürmeye çalışırdı, tabi genç kesim kıymetini bilemedi android telefonlarından ayrılamadı, gezmek ve bunu reklam etmeyi daha çok seviyorlardı. oflaya puflaya dinlediler dedeyi. bitsin diye dua ettiler kaçarak çıktılar yanından. eski kafalıların eğlencesi buymuş diye dalga geçtiler. dede seviniyordu beni dinlediler dedi. kağıtlara şiirler yazmıştı cebinde taşıyordu doğadan çiçeklerden bahsediyordu. melek melek derdi karısına hep gülerdi. beyaz saçları vardı günden güne azalmıştı, birden kalbinde savaş çıktı dede ölmüştü şiirleri cebinde kalmıştı, sobaya atıp yaktılar, melek teyze de üzülmüştü ağlıyordu. dede artık yaşamıyor, fecebook adresini kimse açmıyor. oğlu evlendi mutlu. dede artık dünyada değil sesi de unutuldu şiirleri de sadece anılar kaldı, sesini de unuttular.
Devamında yüzü unutulur.
Önce ses sonra yüz en son koku unutulur. Evet.
geçtiğimiz hafta sonu iki çocukluk arkadaşımla rakıya çıktım. uzun süredir de görüşemediğimiz için birikmiş konular tartışılmayı, yıllanmış anılar da yâd edilmeyi bekliyorlarmış.

arka fonda zeki müren, müzeyyen senar gibi efsanelerin de şarkıları çalmaya başlayınca ortam bir değişik bir havaya büründü. ben tam büyük rakının dibini bardağıma doldururken arkadaşlarımdan bir tanesi kaybettiklerimizden, bu fani dünyadan göçüp giden sevdiklerimizden lafı açtı. bir sürü güzel insan çekip gitmiş. o gece hepsinin kulaklarını teker teker çınlattık. tam saygılarımızı sunmamız bitti derken diğer arkadaşım ''baban da keşke hayatta olsaydı, bizimkileri de alır çıkardık'' dedi.* ikisinin de babaları sağ, ben benimkini 2 sene önce toprağa verdim. küçük bir sessizlik oldu, ardından da o arkadaş bana gecenin en ağır sorusunu sordu.

- '' hatırlayabiliyor musun abi ? hatırlamaktan kastım ismi cismi değil, rahmetliyi düşününce sesini kulaklarında duyabiliyor musun ? '' dedi.

dürüst olmak gerekirse daha önce hiç düşünmemiştim. soru gelince ister istemez düşünmeye, hafızamı zorlamaya başladım. yok, hatırlayamıyorum. olmuyor. kendime sinirlendim ama masaya belli etmedim. alkolün de etkisi var tabii, hatırlayamadıkça daha da sinirlerim bozuldu. ben susunca anladılar vaziyeti, hemen konu değiştirildi ama ben soruya ve cevabına takıldım kaldım. açılan yeni muhabbete katılıyorum ama kafa hep başka yerde. neyse, geldik gecenin sonuna. sarıldık, helalleştik, ayrıldık. atladım bi taksiye, istikamet ev. kafaya taktım bir kere. odaklandım, düşündüm, yine yok. taksici de yollar bom boş olmasına rağmen 2. vitesten yukarı çıkmıyor, o sinirle patladım dedim bas şu amk gazına, at şu vitesi 3'e. herhalde anladı barut gibi olduğumu, hiç cevap vermeden boş yolun hakkını verdi. bir anda kendimi evin önünde buldum zaten. merdivenleri sallana sallana çıktım, girdim eve. zil zurna değilim ama bayağı iyiyim. şansa anne de uyanıktı. yürüyüşümden, sesimden, kapıyı kapatışımdan bile anlar ruh halimi. ne oldu ? diye sordu, durumu anlattım. dedim böyle böyle. babamın sesini unutmuşum, hiç farkında değilim. hemen çözümü buldu. pratik kadın. zamanında düğün kasetlerini gidip cd'ye aktartmış.* odandan bilgisayarı getir dedi. getirdim, taktık izledik. rahatladım tabii. olmasaydı sıkıntıydı.

uzun lafın kısası, kendinizi sevdiklerinizle birlikte mümkün olduğunca filme alın. fotoğraf dondurulmuş anlardan ibaret bir şey. söylediğim fotoğraf çekmeyin anlamına gelmiyor tabii, bol bol fotoğraf da çekin ama kıymet verdikleriniz hazır hayattayken onların seslerini, kendilerine has jest ve mimiklerini unutmamak için video çekmeyi de ihmal etmeyin.

görüldüğü üzere gibi bir gün lazım oluyor. size de lazım olacak.*
Şuan da farkettiğim durum.
Rahmetli daha telefonlarda kamera yokken bir kamera almıştı. Memlekete her gittiğinde annesini, babasını en yakınlarını kaydeder bir sonraki yaza kadar da onları izleyerek zaman geçirirdi. Her izlediğinde de iyi ki almışız katz bak derdi. iyi ki almışsın. insan en sevdiğinin bile sesini unutabilirmiş. iyi ki almışız da özledikçe o kasetteki o 37 sn sarıp sarıp izliyoruz.
--spoiler--
Önce sesin gelir aklıma çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm.
--spoiler--
Hiç unutamıyorum. Hiç. Kulaklarımda , beynimdeler hala canlarım.