insanların nihai seçimlerinin karşılaştırmasıdır.
Gören insan -yani görmekten kastım en geniş manzarayı görebilmek - bilgisindeki yetersizliğin boyutunu da bilen insandır.
Hal böyle iken kesinlik yargıları zamanla yiter ve gerçekliğe karşı bakışı değişir.
Hayatın ve varoluşun temelinin anlamına saplanır kalır.
Çünkü bu ikisinin bilinmeyişi ve mantıki yollarda kesin bir sonuçla bilinemeyecek olması kişiyi çözümsüzlüğe iter.
Yani yaşamı nedir ? Neden vardır ? Tanrı var mıdır ? yok oluş ve sonsuzluk nedir ?
sorularından sıyrılamaz.
Çünkü kesin bir cevabı yoktur bunların.
Hal böyle olunca bu tür şeylerle daha fazla vakit kaybetmemek için bir yol çizecek yani kendini kandıracaktır.
Zaten inanç denen şey de buradan gelir.
inanmak kesin bir yargının ifadesi değildir.
inanmak insanın işine geldiği ölçüde değerlenir.
Kendini kandırdıktan sonra hayatı bir düzene girmiş olur ve huzurlu yaşamaya başlar insan.
Varoluşsal sorunlardan sıyrılmıştır çünkü..

Kaba bir tabirle çözümsüz insanı kendini ve dünyayı yeni yeni tanımaya başlayan ilk insanlar olarak nitelendirmemiz mümkündür.
Kendini kandıran insan ise günümüz insanıdır.
Günümüz insanı tarihin bilinen birkaç bin yıllık süresini kapsar..