bugün

(bkz: biz büyüdük ve kirlendi dünya)
tabi ki,
(bkz: çocukken biz daha umutluyduk)
akla bu mükemmel şarkıyı getirtir.

evvel zaman içinde dostlar
ağaçlara ev kurardık
tatlı bir düş içinde
bir yere bir göğe bakardık
gönlümüz kuş gibiydi dostlar
dünyaya kanat açardık
tutsak değildik zamana
başına buyruk yaşardık

çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
ay büyülüydü, yakamoz, deniz
ardından koştuğumuz o baharlar
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
artık dönemesek de geriye
ardından koştuğumuz o zamandır

o zaman bu zamandır dostlar
ne ister neyi özleriz
denizini arayan
akarsulara benzeriz
pencereler bırak açık kalsın
geceleri yağmurlar yağsın
günebakan düşlerimiz
yağmur sesiyle çoğalsın

çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
ay büyülüydü, yakamoz, deniz
ardından koştuğumuz o baharlar
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
artık dönemesek de geriye
ardından koştuğumuz o zamandır..
çocukken ne kadar da mutluyduk. oyunlarla, hayal gücüyle kurulan kusursuz bir dünyamız vardı. en önemlisi hata yapma gibi bir hakkımız vardı.
çocukken sıkıntılar babanın ortadan kaldırabileceği büyüklükteydi. ağlayan bizdik, büyük olan baba, yok olan küçük sıkıntılar..
şimdi karşılarında biz küçücük kalıyorken, babanın üzülüp gözyaşlarını feda etmesi bile yetmiyor içimize oturmuş olan öküzlerin yok olmasına.
sırf bu yönden bile haklı tespittir.
çocukken biz daha mutluyduk. hepimiz.
eskiden neşemiz vardı
gülümserdik hergün
uzaktaydı hüzün
hayallerimiz vardı
uçurtmalar geçen içinden
cumartesi öğlen
boyalarımızla oynardık
rengarenkti herşey
karanlığı boyardık

ve birden büyüdük aniden
ve birden küçüldü hayaller

büyüdükte sanki ne oldu
çocukluğu unuttuk yalanlara boğulduk
büyüdükte sanki ne oldu
umutları kuruttuk savaşta vurulduk
büyüdük aniden...
mutluyduk, hayallerimiz kimsenin yıkamayacağı türdendi. neden yalan söyler, nasıl iki yüzlü olabilir insanlar, çıkarları uğruna yapmayacağı yoktur öğrenmemiştik henüz. mutluyduk, sorumluluğumuz yoktu, masallardaki gibiydi dünya, mutlu sonlar vardı iyi insanların dünyasında. kötü sonları gördük, kötü hissettik, zamanla biz de kötülükle dolduk, mutsuz olduk. bir de şu dizelerdeki gibi eskidendi:

Hani herkes arkadaş
Hani oyunlar sürerken
Kimse bize ihanet etmemiş
Biz kimseyi aldatmamışken
Hani biz kimseye küsmemiş
Hani hiç kimse ölmemişken
Eskidendi,çok eskiden
bunun tamamen bilimsel bir açıklaması olduğuna inanıyorum.
insan beyni, doğum sırasında hayatı boyunca sahip olacağı nöron sayısına sahiptir. ancak sinapslar henüz yeterli değildir. buna bağlı olarak da yürümek, beden kontrolü ve bilhassa düşünmek gibi eylemler tam anlamıyla yerine getirilememektedir. bu yüzden de sınırlı olan yeteneğiyle mutlu olabilmektedir.
Evet daha mutluyduk, masumduk, tek derdimiz oyuncaklardı ve her zaman haklıydık.
kesinlikle öyle. hayatımız oyundan ibaretti.
cocukken mutlu olmanin buyuyunce de devaminin anahtari icindeki cocugu oldurmemekten gecer diye hafiften beni dusunduren ifadedir.
büyümemiz neticesinde, o güzel günlerin bir anda bitmesiyle sona eren durumdur. *
çünkü çocukken yaram"azdı"(m)
daha mutluyduk sahte sevgiler de sevgililerde yoktu biz çocukken. bir tek düştüğümüzde canımız yanardı. her canımız yandığında göğsüne yattığımız annemiz yanı başımızdaydı sırtımızı dayadığımız babamız tam da aradığımız yerdeydi. oysaki şimdi sadece yalnızız.
5 yaşındayken hayat daha güzeldi.
umrsamaz, bilmez, acımaz ve kırılmaz kalplerimiz mi vardı bir zamanlar? Çok eski de kaldı. Umutlu bakışlar, tüm düzensizlikten, yalandan dolandan, yanlış insanlardan uzak saf ve masum bakışlar o eski resimlerde kaldı. Arada bakıp bu benmiyim diyorum ve keşke bir şans olsa da çocuk olsam tekrar diyorum. Şans olsa yeniden başlasam ve başladığım yerde kalakalsam. Büyümek zor iş, yaşlanmak, yaş almak ve usanmadan geçen yılları artık sayamamak daha zor.
evet daha mutluyduk çünkü çocukken şimdi herkesten çok uğraştığımız, didiştiğimiz, kavga ettiğimiz ve kaçamadığımız bir benlik algısı yoktu. biz büyüyünce büyüdü kendimizle çekişmemiz, sevdiklerimiz, nefret ettiklerimiz... hayallerimizi gözümüzün içine baka baka suya düşürmelerini izliyoruz şimdi. oysa ki çocukken böyle miydi? annemizin elinden tutup gezerdik oradan oraya ve hiç bir şeyi dert etmezdik, annemizin almadığı o oyuncaktan başka...
walkman den grup vitamin dinlerdik ve boşalmış küçük meyva suyu kartonunu patlatırdık ayrıca da kenan doğlu uzun saçlıydı ve parlement sinema kulübünü seyredememekti bizim için pazartesi sendromu.

büyüyüp koca adam olacağımızı düşünürdük ancak büyüdükçe mutsuzlaştık.
içimizdeki çocuğu öldürmememiz gerektir o zaman. çocukluk neydi? saflık, çıkarsız sevme, egosuz bağlanma, oyunlar oynama, planlar yapmamaydı. çocukluk temiz olmaktı. o halde sıradaki parça hep çocuk ve çocuk kalanlar için geliyor. arkadaşım eş, arkadaşım şek... öhhm
küçüktük: hayallerimiz büyüktü
büyüdük: hayallerimiz küçüldü.
e heralde, baba parası yiyoduk hem de kıtır kıtır.
küçük şeylerler mutlu olurken büyüdükçe isteklerimizinde büyümesi ile ilgili bir durumdur.
hiçbirşey den haberimiz yoktu çünkü.kendi dünyamızda yaşıyorduk.
masumduk, iğrenç gerçeklerle kirlenmemiştik, aklımıza dahi gelmezdi dünyanın bok çukuru olduğu, bizim için toz pembeydi, her gün yüzünden pislik akan insanları izlemezdik tvler de kahraman diye belki izlerdik anlamazdık bizim tvde ki en yakın dostumuz bugs bunny ya da mickey mouse du şimdi biliyoruz işte onlar bile masum değil.
anlamıyorduk, bilmiyorduk mutluyduk işte.
genelde büyüyüp, hayatın sillesini yemiş insanlarımızın dile getirdiği çocukken daha mutluyduk, daha masumduk, çıkarsız kocaman dünyamız vardı gibilerinden sarf ettikleri söz dizicikleridir.