bugün

bu konuda yapılmış detaylı araştırmalar olmadığı gerçeğinin en acı yanı bunun yasak olmasıdır. nasıl bir düşünce ise bu konuda araştırma yapmak ve bunu duyurmak zamanında yasaklanmış ve etkileri örtbas edilmeye çalışılmıştır. yine de bu konuda araştırma yapanlar da olmuş. bu konudaki araştırmalarda beklendiği gibi greenpeace'den gelmiştir.

ilgili raporu görmek için:
http://avemare.tripod.com/greenpeace.html#Etkileri

raporda da belirtilen bazı noktalara dikkat çekmek isterim. özellikle çernobil felaketi sonrası türk yetkililer(ki bu yetkili neye yetkili o da tartışılır) ile diğer ülkelerdeki yetkililerin çelişkisi uç noktada. bizdeki açıklamaları dinlersek hiç panik yapmamıza gerek yok. hatta belki de keyiflenmeliyiz(!) mesela o yıllarda turgut özal ''radyoaktif çay daha lezzetlidir'' demişti.
bu felaket yapıldığı yıllardaki söylemler bu gün de doğrulanmıştır. felaketin etkisi kısa dönemde olduğundan çok 30 yıl sonra ortaya çıkacaktır denilmişti. bu gün karadeniz'de kanser vakalarındaki artış bunun kanıtı olmaktadır.
oysa yine devletimizin açıklamasına göre karadeniz'de çernobil felaketinin kanser vakalarına etkisi olmamıştır. hangi istatistik kurumu yaptıysa bu araştırmayı karadeniz'de kanser vakalarının türkiye'nin diğer noktalarına göre daha fazla olmadığını söyledi. aslında fark varmış ama çok çok azmış. gerçekten bahsettikleri fark çok az (ama ne kadar gerçek). bu çok az farkı da açıklayabildiler. bu muhteşem açıklama ise böyle ciddi bir konuda bile gülmemizi sağlayacak cinsten. söylediklerine göre bu fark ''karadeniz'deki doktorlar daha iyi olduğundan kanser vakalarını daha kolay teşhis ediyorlar''mış ve aslında her bölgede kanser vakaları olmasına rağmen teşhis edilme farkı yüzünden karadeniz daha çok çıkıyormuş.
bu güzel (!) açıklamalar eşliğinde çernobil faciası zamanlarındaki açıklamalara bakarsak anlayışımızın değişmediğini göreceğiz. çernobil felaketi olduktan sonra devlet, vatandaşının sağlığını düşünmek yerine ticareti düşünerek çay ve fındık ihracatını olumsuz yönde etkiler ve gelen turist sayısında azalma olur diye bırakın önlemler almayı araştırma yapmayı yasaklamış, ticaret* uğruna sağlığı tehlikeye atmaktan çekinmemiştir.
o zaman üretilen çaylar toptan imha edileceğine tatlarındaki değişiklik anlaşılmasın diye yeni çaylarla harmanlanıp tekrar piyasaya sürülmüştür. sonrası malümünüz vekillerimiz bir bardak çayı kamuoyu önünde içerek çayda radyasyon olmadığını kanıtlamıştır. çernobil'in bulunduğu
ukrayna'nın komşusu ülkelerde tiroit kanserinde 200 kat artış görülürken bir başka ülke türkiye'de etkisi bile görülmemesi gerçekten ilginç ötesi ilginçtir. oysa radyasyonun karıştığı rüzgarın izlediği rotada görülen ülkelerden biri de türkiye idi.
radyasyon olsa dahi bize dokunacak düzeyde değildi diye açıklama yapanların verdiği oranlar bile bir insanın sağlığını etkileyecek düzeyde. yalan açıklama yapanlar bu düzeyler hakkında bile bihaber olan insanlardı. bugün bir hamile bayanın röntgen çektirmesi yasaktır ve sakıncalıdır. çünkü röntgen cihazında yayılan radyasyon bile annenin ve bebeğinin sağlığını etkileyebilecek düzeydedir. yalan açıklamada verilen düzey bu düzeyin de çok üzerindedir. bütün bunlar nasıl bir düşüncenin ürünüdür diye soranlar için teknik arama kurumunda bir masa bir sandalye dışında hiçbir cihaz bulunmaması bir fikir edindirebilir.

greenpeace'in bu konuda devletten bazı talepleri : *

Dün, Çernobil kazasının sonuçlarına ilişkin bilgiyi Türk halkından gizlemeye çalışanlar, bugün Türkiye'de nükleer enerji promosyonu yapmaktadır. Nükleer enerjinin güvenli ve ucuz olduğunu iddia edebilmek için Çernobil'in Türkiye ve dünyaya etkilerini hasıraltı etmek üzere her türlü yola başvurmaktadırlar. Kanserler ya da doğum anormallikleri gündeme getirildiğinde Türkiye'de sağlıklı istatistiklerin olmadığı gerçeğine sığınırlar. 10 yıl sonra, Çernobil'in korkunç sonuçları daha yeni ortaya çıkmaya başlıyor. Greenpeace nükleer yanlısı bilim insanlarının, tarihin bu en kötü endüstri kazasını önemsiz göstermek çabalarına dikkat çekiyor.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Eski Başkanı Prof. Dr. Nejat Aybers: Nükleer enerji gerçek bir çevre dostudur... muhterem çevreciler lütfen dinlesinler bir nükleer santral kazası insan öldürmez. Hatta radyasyon hastalığına sebep olmaz. Çernobil kazasında nasıl ölmüş o 31 kişi? O reaktörün damına çıkmış, onlar kurtarıcı, itfayeci, yanmışlar.(kaynak: Nükleer Enerji ve Çevre Paneli, Uluslararası Nükleer Teknoloji Kurultayı, 12-15 Ekim 1993 Ankara, TMMOB Makina Müh. Odası Yayını no: 168, s. 219 ve 221) Politikacıların ve nükleer kartellerin çıkarlarının radyolojik korunuma yeğ tutulduğu açıkça ortadadır. Türk yetkilileri, nükleer enerji santralleri kurmayı planlarken dünya enerji verimliliği ve alternatiflere doğru ilerliyor. isveç elektriğinin %46'sını sağlayan tüm nükleer reaktörlerini 1998 ile 2010 yılları arasında kapatma kararını vermiştir.

Türkiye dünyanın en tehlikeli nükleer enerji santrallerinden ikisine çok yakındır: Bulgaristan'daki Kozloduy ve Ermenistan'daki Medsamor. Radyasyon sınır tanımadığı için bunların birinde olabilecek herhangi bir kazada, Türkiye'deki yoğun yerleşimler mutlaka etkilenecektir. Bu raporu okuyan kişi için, ülke içinde ya da dışındaki bir nükleer santralde olabilecek böyle bir felaketin Türkiye'deki sonuçlarını hayal etmek kolay, ama aynı zamanda da acı verici olacaktır.

Greenpeace'in talepleri:

­ Türk yetkilileri Çernobilin Türkiye'ye etkileri üzerinde yoğun bir bağımsız araştırma yapılmasına izin vermelidir.

­ Bu konudaki tüm bilgiler kamuoyuna açıklanmalıdır.

­ Mersin yakınlarında Akkuyu’da bir nükleer santral kurma planları terk edilmelidir.

­ Türkiye, kömür ve nükleere dayalı yatırımlara yönelmek yerine, enerji verimliliği programları ve rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal ve su gibi alternatif enerji kaynaklarını planlamalı ve uygulamaya geçmelidir.

26 Nisan 1996
MELDA KESKiN
ENERJi KAMPANYASI SORUMLUSU
GREENPEACE AKDENiZ OFiSi

şimdi diyelim ki bu konuda hiç açıklama yapılmadı ve hiçbir etki olmadı. kazım koyuncu ve volkan konak'ın birçok akrabası ölmedi. ya da hiçbir şeyden haberimiz yok. benim teyzemin eşi, dedem, iki halamın eşi ve aramızdaki akrabalık bağı uzak olsa da köylüm olan, tanıdığım en az elli kişi neden kanser oldu?
şu an halam neden tiroit kanseri ve öleceğini bilerek son günlerini yaşıyor?
bu sorulara cevap bulamadıktan sonra çernobilin türkiye'ye etkisi olmadığını söylemek pespayeliktir.

edit: allah rahmet eylesin.
tüm direk zararlarının yanında birde içtiği çaydaki radyasyonun kendisini o an atomlarına ayırmasını bekleyen bir kişiyi kazara milletvekili seçtiğimizi, diğer bilerek seçtiğimiz vekillerinde onu kazara bakan yaptığını öğrenmemizi akabinde toplum olarak kendimizi iğrenç hissetmemizi sağlayan hadisedir. "bakın içtim ama hiç birşey olmadı" sözü akıllara kazınmıştır.
o zamanların devlet bakanı , ya olmaz yok lan öyle birşey getirin lan çayları içeyim diyerek basının önünde çayı içerek aslında bir yörenin acılar çekmesine neden olmuştur. somatik hücrelerinde kırıklar oluşanların kanser olup eşey hücrelerinde oluşanların ise çocuklarının ölü hatta resmen mutant bebekler doğurdukları görülmüştür. bilinçsizliğin getirdiği zararlar göz önüne sergilenmektedir. tabi ki radyasyon saniyede bir milleti yok edemez bunun ileri ki 10 yılını düşünemeyen bilinçsizlikle yapılmış davranışın cezasını millet çeker.
yine çernobil bir kaza da değildir, mühendislerin ve bilim adamlarının dikkatsizliği değil, sadece sorumsuzluğu ve içten pazarlığıdır. (bu kadar net)
en son söylenen şey ise, genetik işte mutant canlılar yaratıyor. insanların hayatlarıyla oynuyorlar. transgenikle genetik arasındaki farkı bilmeyenler ve etik kurallardan bihaber olan önyargılı insanların davranışlarının yanısıra genetik bilimi şu an kansere ve özürlülüklere çare bulmaya uğraşıyor.
hala yöneticilerce ve tutulan bilim(!) adamlarıyla yok oyle bişey denilen ama karadeniz bolgesinde binlerce cana mal olan etkilerdir.
ihraç edilemeyen şaibeli fındıkları ilk öğretim öğrencilerine beslenme saatinde dağıtılması, miniklerin de hoplaya zıplamaya yemesi.
(bkz: devlet size fındık dağıtıyor yiyin kuzucuklar)
turkiye atom enerjisi kurumu nun ister cernobil patladiginda isterse yil donumunde hala ayni gulunc ve utanilasi savunuyu yaptigi ama o yillarda ulkenin butun okularinda nedeni bilinmeyen (bkz: bu bolluk nerden geliyorsa) bir $ekilde findik,yumurta,sut vb. tuketim maddelerinin dagitilmasi sonucu ister karadenizde ister ege de turkiyenin her yerindeki insanlarin ortak kaderi payla$masina vesile olan (kimi az kimi fazla etkilensede bu sayede herkes etkilendirildi) cernobil faciasi bu topraklarda ya$ayan insanlarin buyuk bir butununu etkiledi.ve ayri eten turkiyenin guya en ciddi kurumlarindan biri olması gereken sanki cernobil faciasi doganin rutin bir olayiymi$ gibi degerlendirdi.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=156847
bir rivayete göre;
ajdar,
esra ve ceyda kardeşler,
tarık mengüç,
ismail yk,
vb. canlıların türemesine sebep olmuştur.
kesin değil ama ne yazık ki kazım koyuncu'nun ölümü.