bugün

(bkz: dayak yemek)
Tadında yenildiği taktirde Çok zevklidir.
i. olur olmadık zamanda pantolondan 3,50 tl çıkması ve bu paranın sigara parasını tamamlaması.

ii. Sobada fındık, patates, kestane közleyememeleri.
zenginelerin tatmak için uğraşmayacakları zevklerdir bunlar esasında. burada yazılanların hepsini istese tadar zenginler. fakir edebiyatını bırakın amk !
maddi bir seyi cabalayarak elde etme hissidir. tirnaklarinla elde ettigindeki histir.
parası olmadığı zaman arka çıkan arkadaşlara sahip olmak.
- çok yorgun bir halde otobüse bindiğinde tek bir boş koltuk olduğunu görmek
- simit ayran
-tavuk döner
- yeditepe değil de çukurova'ya yerleştiğini görmek.
- sadece noelde yenilen hindi, doğum gününde kesilen yaş pastası
- doğum gününde arkadaşlarının hepsinin birleşip araba değil de takımının formasını alması.
baş ve işaret parmağına tükürüp para saymak.
Kendisini sevenlerin, para veya başka herhangi bir maddi çıkar için değil, gerçekten sevdiğini bilmek.
sedir üstünde sevişmek. * *
mutluluk.
yoktur.
kendimizi kandırmayalım.
mutlulukmuş amk.
adamlar mutluluktan bıkmış haberin yok.
mutsuzluktan bile zevk alıyorlar.
boktan bir hayatın tadı.
giri sayısına bakılırsa aramızda ne çok fakir varmış(ben dahil). ki o fakirler entellektüel zengin gibi davranmayı ne çok seviyormuş. ilk fırsatta da zenginlere laf sokup kendini tatmin etmeye çalışmalar...
bu başlık ilginç oldu. bu gün bununla ilgili bir şey yaşadım zira. şöyle:

işyerinde damak zevkine çok güvendiğim bir abim var. şehirde* nerede sote ama harika lezzetlerin bulunduğu mekanlar var hepsini biliyor. ne zamandır da tepecik'te bulunan bir kurufasulyeciden bahsediyordu. kurufasulye dışında da baya bişi yapılıyormuş ama özellikle kurufasulyesini mehtetti bana. çok duymuş ama henüz gitmek nasip olmamış. yolumuz düştü o tarafa başladık aramaya. sonunda bulduk. mekan'ın tabelası yok. dışarıdan bakıldığında lokanta olduğunu bilmeyen hayatta anlamaz. kapısından geçiyorsunuz eski bir evin bahçesine açılıyor. restoran da burada. ama nasıl güzel dekore edilmiş nasıl da sade ve doğal anlatamam. usta rahat 80'li yaşlarda. yanında da 5-6 tane bayanlı erkekli çalışanı var ve hepsi de bölgeye nazaran çok düzgün insanlar*
istedik kurufasulyelerimizi biz kurufasulye beklerken bize önce 3-4 tabak meze getirdiler ama nasıl lezzetler anlatamam. öyle böyle değil. kırmızı biber kızartması, ev turşusu, sarmısaklı sebze sote falan. allahım kurufasulye olmasa bile olur. sonra kurufasulye de geldi tam oldu. aynı anamın kurufasulyesi la bu???

geberdik zevkten. sonra baktım kültablası yok. o b.oku içen biri olarak dedeye(usta yani) "usta dedim sigara içebiliyor muyuz?" "mıhhhh..." dedi "ister sigara iç ister rakı iç. o da var". ulan dedim burası nasıl güzel mekan böyle? "dedim dede mesai var sonra sözümüz olsun rakı sofrası için"

dedeye ayrılırken dedim "usta ellerine sağlık ne biçim şeylerdi onlar öyle?" "mıhhh" dedi yine. o kadar. ne "efendim nasıl buldunuz? efendim yine bekleriz" ne kapıya kadar uğurlamalar falan. sonra o salak yorumu yaptım mal gibi. "sen güzel bi yerde olsan var ya yıkarsın ortalığı" sanki kıymeti bilinmiyormuş da a.k. ne muhteşem bi zevk ve lezzet olduğunu bi ben anlamışım gibi mal komutanı gibi yaptım bu yorumu ve yapar yapmaz da kendimden nefret ettim ama artık çok geçti.

"oralarda zenginler gelir, ona buna bahane bulur çekemem onların derdini" dedi.
"haklısın usta" dedim "zaten onlara bi haltı beğendiremezsin de"
"ne beğendiremiycem? yeseler hepsinin dingili kayar da yemesin pezevenkler" dedi. birebir böyle dedi.
"neden yemesinler yahu?" dedim ilginç geldi yorumu zira. biraz da tatlı.
"oğlum güzel yemek onların midesini, bağırsaklarını bozar." dedi.

baktım kaldım. gülesim geldi gülemedim. elini öpesim geldi öpemedim. "yahu naptın her zengin lord gibi mi yaşıyor dede?" diyesim geldi diyemedim. her türlü duyguyu bir arada yaşadım sanki o anda. sonra ayıldım "Allah iyiliğini versin usta" dedim döndük gittik.

bindik arabaya abim sordu: "nasıl buldun?"
"abi" dedim "yorum bile yapamıyorum". ama şu da var sensiz ben bi daha burayı da bulamam.

kahkaha attık bastık gaza işimize döndük.

Allah'a bazen dua ederim "Allah'ım beni nolur kimseye muhtaç etme, çok zengin de etme" diye. Umarım Allah gönlüme göre verir.
10 liraya 500 lira veren kuponun tuttuğu andaki mutluluk.
oyuna alınmamak.

yazmıştım ama bir daha yazacağım.

küçükken hayrettin vardı piçin önde gideni. ne arar o zamanlar top, kapakla beton üstünde maç yapardık. bu hayrettinin almanya dan gelen bir akrabası, güzel bi şişe getirmiş bizim hayrettin de kapmış kapağını. deyyusun mahallede tavlamadığı kız kalmadıydı o kapak sayesinde. oyuna da alamazdı bizi. velhasıl fakir adam hep kurulan oyunlara parmak kaldırarak '' ben de girebilir miyim?'' diyendir. fakir adam hiç oyun kuramamıştır.

sana hala sövüyorum hayrettin. ateri ısındı diye fişi çektiğin o günleri unutmadım piç hayrettin.
kendi evindeki sobada kestane kavrulurken, sobanın sıcağında mayışarak şekerleme yapmak.
soba üzerinde kestane.
zamlar.

(bkz: bu zam bi harika dostum)
çocuksa eğer; arkadaşlarla misket biriktirmek,sporcu kağıdı oynamak, diğer mahallenin "bebeleri" ile maç yapmak.
Tabağı silip süpürmek.
küçük bir ailenin akşam baba eve geldikten sonra o sofrada ki neşesi, huzuru.
Bedava malın, baldan tatlı olduğunu hiç bir zaman anlayamamak.
mendilden bebek yapmak.
parkta uyumak.
şişeden şarap (köpek öldüren ama) içmek.
yolda bulduğun 1 liraya sevinmek.